Daha önce de bahsetmiştim. 20 yıldan uzun süredir aynı yazlık sitedeyiz. Çoğu kişi için hiçbir özelliği olmayan, sıradan, sıkıcı bir yer olabilir. Ama her sene bir ya da 2 hafta orada geçirdiğim zaman bana o kadar iyi geliyor ki! Çünkü orada sade bir yaşamın insan ruhuna ne kadar iyi geldiğini anlıyorsunuz.
Tüm günü bikini, parmak arası terlik ve şortla geçirip, akşam da şort ve tişörte terfi ediyorum. Yanımda bulunsun diye götürdüğüm bir sürü kıyafet, makyaj malzemesi, takı&toka (sanki İstanbul'da çok takarmışım gibi!), ayakkabıyı falan olduğu gibi geri getiriyorum. Her sene bıkmadan aynı şeyi yapıyorum. Giderek gelişme gösterdiğim kesin, ama hala tek bir küçük bavulla gitmeyi öğrenemedim. :)
Neyse, ihtiyacım olan tek şey deniz ve güneş... Ve bunlara uzun mesafeler kat ederek ulaşmamalıyım. Sahil hemen birkaç adım mesafede olmalı.. Gösterişli ve süslü 'beach'ler istemiyorum! Bangır bangır müzik duymak istemiyorum! Ya da kocaman evlerde klimalı oturmayı da istemiyorum! Ama balkonda tatlı bir esintinin ortasında oturduğumda karşımda uçsuz bucaksız bir deniz manzarası görmek istiyorum. Denizin sesini duyarak şezlongta uzanıp kitap okumak istiyorum. İşte benim yazlık anlayışım bu! Ve küçücük sitemizin içindeki bu iki odalı evimizin balkonunun manzarasını da hiçbir şeye değişmem. Merak etmeyin, mehtaba karşı kadeh tokuştururken sizleri de anmayı unutmadım..:)
Ve işte size bir uzmanlık sorusu: "Bizim balkon hangisidir?" (İpucu: Türkiye-Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan ve Almanya maçları sırasında oradaydık!) :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder