Kıpkırmızı Amsterdam: Red Light District

Evet, beklenen an geldi! Red Light District'teyiz!

Burada sadece içinde kırmızı ışıklar yanan ve kadınların camlardan dışarıdan bakanlara "gel gel" yaptığı genelevler yok. Bir sürü coffeshop, sex-shop, erotik müze, gay barlar ve seks şovlarının yapıldığı klüpler de bulunuyor. Ayrıca burası Amsterdam'ın en ünlü meydanı olan Dam Square'e yürüme mesafesinde bir bölge. Ara sokaklarında dolaşırken önünüze eski bir Budist tapınağı ve Old Church (Eski Kilise) çıkıyor. Ya da hemen yanında aşağıdaki gibi bir dükkan vitrini:

















Bu arada bence "genelevler" olarak adlandırılan o kırmızı odacıkların adının farklı bir şey olması gerekiyor. Çünkü kadınların yarı çıplak camda durdukları bu evler, bildiğimiz anlamda bir genelev görüntüsünden çok bana "fantezi odacıkları" gibi geldi. (Bildiğim genelev neyse! :) ) Yani içerik aynı olabilir, ama sunumun çok daha iç gıcıklayıcı, hayal gücünü uyandıran ve kışkırtan bir görüntüsü olduğunu düşünüyorum. Elimin hamuruyla bu işe karışmak istemem ve büyük olasılıkla çok kadınsı bir yaklaşımla içeriğin de aynı oranda hüsran yaratıcı olabileceğini düşünmüyor değilim hani (bir adımlık odalar, tek kişilik yatağımsı bir şey, perde kapandıktan sonra dışarıdan geçenlerin gürültüsü, hoop, 15-20 dakika sonra perdenin açılması ve dışarı kışkışlanma)! Neyse efendim, kimsenin hayallerini yıkmak istemediğim için hemen görüntülere geçiyorum.



















Kırmızı vitrinlere baka baka ilerlerken önümüze daha önceden adını not ettiğim Casa Rosso çıkıyor. Burası bir zincir ve aynı isme sahip pek çok seks shop olduğu gibi dünyanın en başarılı erotik şovlarından birini sergiledikleri bir sahneleri de bulunuyor bu sokakta. Kişi başı 30 EUR vererek bu erotik (hatta pornoya yakın) şovu izleyebiliyorsunuz. Buranın en iyilerden biri olduğunu duymama rağmen bir yere daha fiyat sormak istediğim için karşı kıyıdaki başka bir kulübe gidiyoruz. Kulübün önündeki adama şovun içeriğini sorduğumuzda adam, "...three couples are fucking on stage..." (yani Türkçe meali şudur ki: "...sahnede üç çift d...şüyorlar.") diye anlatmaya başlıyor. Tamam, biliyoruz, ama bu kadar açık olmak yerine "sevişecekler" falan deseydi keşke diye düşünüyor, adama kıpkırmızı yüzlerimizle teşekkür ederek, Amsterdam'ın kırmızı sokağında yürümeye devam ediyoruz. Siz siz olun Red Light'ta ekonomi yapmaya kalkmayın! Neler duyacağınız konusunda hiçbir garanti veremem! Ayrıca fiyatlar da aynı. O yüzden Casa Rosso'dan biletlerinizi alın ve 6 mini gösteriden oluşan bu başarılı şovu izleyin. Buradan kendisini özellikle çok başarılı bulduğum Black Diamond'a (Kara Elmas) da saygılarımı sunuyorum! :)

















2007 yılı içinde alınan bir kararla Red Light District'teki genelevlerin sayısının 400'lerden 200'lere, coffeeshopların sayısının ise 70'lerden 30'lara düşürülmesine karar verilmiş. Kapatılan evlerin yerlerine birtakım mağazalar, galeriler, restoranlar açılması planlanıyormuş. Bunun nedeni ise şehrin bu kadar merkezi bir bölgesinin yalnızca seks ve uyuşturucu ile anılmasından duyulan rahatsızlıkmış. Ayrıca bu kadar merkezi bir bölgedeki seks ve uyuşturucu ticareti kaynaklı organize suç oranlarını azaltmayı hedefliyorlarmış. Bunun yavaş yavaş hayata geçirileceğini okumuştum. O yüzden bizim gördüğümüz hali hangi aşamaydı bilemiyorum.

Amsterdam içişlerine karışmak istemem, ama ben olsam bu sokaktaki kontrolleri artırır, ama sokağa dokunmazdım! Çünkü zaten orada restoranlar, coffeeshoplar, genelevler, mağazalar, alışveriş yerleri ve ibadet yerleri hep birlikte yıllar boyunca bir arada varlıklarını sürdürebilmeleriyle büyük bir başarıya imza atıyorlar. Kontrol dışı bir şeyler varsa, kontrolü artırmak gerek diye düşünüyorum. Kolay mı bakalım Taksim Meydanı, Sultanahmet Cami, Tarlabaşı ya da Karaköy'ü bir araya getirip, sokaklarına da binlerce "kafası dumanlı" insanı (erkek ve kadın) salmak; aralara da erotik kulüpler, muzır oyuncaklar ve filmler satan dükkanlar yerleştirmek? Bence bunları azaltmak değil, aynı şekilde sürdürebilmek büyük bir başarı olsa gerek.

Neyse, benden bu kadar! Avrupalı'nın özgürlüğü Türk'ün elinin ayarını kaçırırmış. :)

Not:

* "Kadınlık onuru" falan gibi feminist saldırılarla üstüme gelirseniz, savunmaya geçer ve "dünyanın en eski mesleği", "arz-talep" ve "turizm başarısı" gibi klişelerle bu farklı konsepti savunmaya kalkarım! Başarılı olurum ya da olmam, önemli değil, ama ben bunun başarılı bir konsept olduğunu düşünüyorum.

* İmgeleme ekibi olarak sizlere kadın gözüyle Red Light notlarını sunduk. Kadının kocasının gözlerinin ve zihninin ( :) ) neler görmüş olabileceği konusunda bir fikrimiz yoktur! Kadın kocasının kendisini rahat hissetmesi için gezerken kendisine fazla yakın durmamış, gözlerinin hangi yönlere kaydığını takip etmemiştir. Aslında bu bilinçli bir çaba da değildir! Çünkü o sırada kadının kendisi gözleri ve ağzı açık kırmızı vitrinlere bakmaktadır!

5 yorum:

mutfakfaresi dedi ki...

zor bir konuda gayet seviyeli ve kararında bir yazı olmuş!

Imge dedi ki...

darısı coffeshoplarla ilgili yazının başına..:)

Zenshin dedi ki...

Hoş bir anlatım, esprili ve açıkçası kadın gözünden dinlemekte biraz değişik :) yazı altındaki notlarınız da ayrıca ilginç :)

Imge dedi ki...

teşekkürler, beğendiğinize sevindim..:)

Unknown dedi ki...

Çok güzel bir yazı sıkılmadan okudum. Bayan gözü ile red light' a katmış olduğunuz bakış açısı ile bence ödüle adaysınız :) yazıyı okuyan herkes sizin gibi bir bayan ile birliktelik yaşamayı hayal etmiştir buna eminim :))) kendimden biliyorum o açıdan :) ama ne türk erkeklerini kaldırır red light ne de türk kadınlarını..
saygılar..