Bir Beyoğlu Triosu: Şeymel, Sergi, Söyleşi

Artık nezleden ve öksürükten ve dinlenmekten bıkıp Cuma akşamı saat dört civarında kendimi dışarı attım. Her zamanki buluşma noktamızdan Gizem'i aldığım gibi doğru Beyoğlu'na gittik.

Önce uzun zamandır keşfetmeyi planladığım Şeymel vintage dükkanını gezdik. Bay Retro gibi bir yer bekliyordum, ama o kadar büyük değil. Şeymel, daha kendi halinde ve küçük bir butik. Almak istediğim linkteki en üstteki lila küpelerin de satılmış olduğunu öğrenince mutsuz bir ifadeyle orayı terk ettik. Bu arada Şeymel'in olduğu Turnacıbaşı Sokak'ta (Galatasaray Lisesi'nden bir önceki, Galatasaray Hamamı'nın olduğu sokak) Bambi'nin outlet mağazası da varmış. Haberiniz olsun! Aşağıdaki resmi Şeymel'in web sayfasından aldım. Yolunuz düştükçe uğrayıp, yeni gelen parçalara göz atabileceğiniz bir yer olduğunu belirteyim.















Oradan çıktıktan sonra Yapı Kredi Sanat'ta görülebilecek Şükran Moral'in Aşk ve Şiddet adlı sergisini gezdik. Bu serginin bir fotoğraf sergisi olduğunu falan düşünmüştüm. O yüzden küçük çaplı bir dumur yaşadığımı itiraf etmeliyim. Çünkü 18 yaşından küçüklerin alınmadığı sergide sizi kocaman ve üzerinde kan damlaları olan bir vajina tablosu karşılıyor! Hemen karşısındaki ekranda ise sanatçının sergi açılışında canlandırdığı kısa bir video görüntüsünü izliyorsunuz. Yani aslında bir performans ve enstalasyon çalışmasını göreceksiniz. Kadın sünnetinden, çocuk yaşta yaşlı adamlarla evlendirilen kız çocuklarına, genç kızın çarşafa sokulmasından aile içi şiddete kadar kadına yönelik şiddetin bir kız çocuğunun hikayesi üzerinden anlatıldığı bu çalışma gerçekten insanda bir tokat etkisi yaratıyor. Fazla cesur bir anlatımı tercih eden Şükran Moral (bana bile fazla geldi yani, o derece!), tüylerimi ürpertti ve içimde bir tedirginlik hissi uyandırdı. Resmi aldığım YKY Kültür'ün web sitesinden sergi ve sanatçı hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Sergiden sonra Yapı Kredi Sanat'ın Sermet Çifter Salonu'na geçtik ve 18:30'da başlayan "İki Yazar İlk Kitaplarını Anlatıyor" söyleşisini dinledik. Şair Haydar Ergülen ve yazar Faruk Duman'ın ilk kitaplarından bu güne yaşadıkları serüvenin hikayesinden "insanın kendini anlatabilecek kadar konuşabilmesinin kesinlikle gerekli olduğu" sonucunu çıkarabildik. :) Haydar Ergülen'in ODTÜ yılları, yazıları, yaşamı ve çeşitli konularla ilgili anlattıkları gerçekten çok keyifliydi. Şiir merakım olmamasına rağmen kendisine bu keyifli sohbetinden dolayı teşekkürlerimi yolluyorum.

Çıkışta Gizem'le Beyoğlu klasiklerimizden biri olan Mercan'a oturup balık tava, midye dolma ve bira sefamızı başka zamana ertelemek zorunda kaldık. Çünkü akşama doğru gitmeye başlayan sesim ve yanan gözlerim bana hâlâ hasta olduğumu hatırlattı! Biz de ayrılmadan önce başka bir Beyoğlu klasiğini gerçekleştirerek ayak üstü Kızılkayalar hamburgerlerimizi yedik ve tıpış tıpış evlerimize döndük.

4 yorum:

mutfakfaresi dedi ki...

Şükran Moral'ı gazetede okumuştum ve senin yorumlarına göre az çok tahmin ettiğim gibi bir sergi. Ama elbet görmek isterdim. Bir de Şeymel'in sitesine baktım. Ben de en çok lila küpelere bayıldım. Bir fırsat bulursam mutlaka gidip ne var ne yok bakacağım.

Imge dedi ki...

Özlem'cim az önce yine Şeymel'e uğradım.. Lila küpeler için mail atmıştım ve satılmadığını öğrendim.. Benim için ayırdılar, gittim, gördüm ve almadım! :) Çünkü her bir parçası o resimde gördüğünün yaklaşık 5 katı büyüklüğünde! Benim kulaklarım da ben de o küpeyi taşıyamam anlayacağın..:) Ama şu an tadilat var ve süprizler bizi bekliyormuş.. Blog sayfasından takip edelim derim. Garage satışı falan olursa, bakarsın birlikte bir Beyoğlu planı yaparız bu kez..:)

mutfakfaresi dedi ki...

Ooo demek ki fotoya aldanmamak lazım. Tamam yapalım sen bana haber ver ben uçar gelirim ama bu kez Keroş'u anneannesine bırakacağım ya da babasına;o)

Imge dedi ki...

Anlaştık..:)