Uzun zamandır Rahmi Koç Müzesi'nde sergilenen, hatta önce kaçırdım sandığım, ama sonra süresinin 15 Eylül'e kadar uzatıldığını öğrendiğim, aylardır gitme planı yaptığım "Hayallere Sığmayan Minyatür Odalar" sergisine sonunda geçen haftasonu gidebildim. Minyatür sanatçısı Henry Kupjack'in yılların deneyimi ve çocukluk hayal gücünün etkisiyle ortaya çıkardığı muhteşem eserlerin gerçekten de hayallerinizden taşacağını söyleyebilirim. Değişik yerlerden, farklı kültürlere ait 20 tane minyatür odanın her birini ağzımız açık seyrettik. Böylesine incelikli bir çalışma, kusursuz detaylar ve zevkli bir sunumu bir araya getiren yaratıcılığı takdir etmemek mümkün değil.
Bu minyatür odacıklar arasında neler yok ki! Rulo halinde raflarda duran haritalara kadar her detayıyla XVII. Yüzyıl Korsan Kaptanın Kamarası'ndan masalarında metal bira kupaları ve duvarda dart tahtasıyla 18. Yüzyıl İngiliz Barı'na; Broadway'de bulunan Wintergarden Tiyatrosu Kulisi'nden (içindeki kostümler, ütü masası, makyaj malzemeleri, çantalar muhteşemdi!)nargileleri, sedirleri, kilimleriyle bir Osmanlı Kahvehanesi'ne kadar çeşit çeşit minyatür odaya bayılacaksınız. Hele benim gibi "dollhouse" (bebek evi) oyuncaklarını sevenlerdenseniz, bunlardan kat kat fazla zevk alacağınızı söyleyebilirim. San Francisco Dans Salonu ve Barı'ndaki avizeler ve merdivenlerin yanındaki heykelciklerin taşıdığı aydınlatmalar, sahne, barın arkasındaki viski fıçılarına bakarak saatler geçirebilirdim gibi geliyor. Ya da 1950'lerde, New York şehrinin Soho bölgesinde yaşayan bir sanatçının tavan arası dairesindeki detaylarda kaybolabilirdim. İnsanın İskender'in Kuşatma Çadırı'ndaki aletlerden de 1942 yılından kalma Kırmızı mobilyalı Amerikan Lokantası'nda masada duran tuzluk biberlik ve peçeteliklerden de aynı derecede etkilenmesi normal mi bilemiyorum. Ya da kendini bir anda XVI. Louis’nin Yemek Odası'nda bulması!
Sergi bittikten sonra oradaki dinlenme bankalarına oturuyoruz. Herkes gördüğü detayları heyecanla birbirine anlatıyor. Kaçırdıklarımızı görmek için yeniden Kupjack ekolünde ideal oran olan 1 inç 1 adım; 1/12 ölçeğine göre küçültülmüş minik dünyalara açılan pencerelere bakıyoruz. (Minyatürlerin olduğu minik pencereleri arkada görebilirsiniz.) Bu arada benim loş ışık altında sergilenen minyatürleri çektiğim fotoğraflardaki netlik ile kocamın hiç de minyatür olmayan bizleri çekerkenki ortalamanın altında çekim tarzına dikkatinizi çekiyor ve hepinizi İso'cumu kınamaya davet ediyorum! (Sayesinde bir tane bile net ve düzgün çıktığım resmim bulunmuyor!!)
Neyse, sakın benim yaptığımı yapmayın. "Nasılsa serginin bitmesine daha çok var, bir ara giderim," diye düşünmeyin. Bu sergiyi öncelikli planlarınız arasına alın. Dünyada eşine ender rastlanan bu minyatür şaheserlerini kaçırırsanız üzülürsünüz.
Bu arada biz müzenin kalanını bildiğimiz için bence haddinden fazla pahalı ve servisi kötü olan Halat Restoran'da oturup birer bira içerek ekibin tamamlanmasını bekliyoruz. Çıkışta uçağa binmeden ve fotoğraf makinesiyle gidilmişken orada bir resim çektirmeden gelmek de olmaz tabi. Gelin-kayınpeder olarak bu geleneği bozmuyoruz! :)
4 yorum:
ne kadar muhteşemmiş gerçekten sayfanda çok hoş olmuş
süperdi.. mutlaka görmelisin.. sayfamı beğendiğine de sevindim.. teşekkürler..:)
Sevgili İmge;
Yakın bir Fransız dostum bu tarz uçlamaları gördüğünde "par delà vision" terimini çok kullanırdı. Sanıyorum "imgeleme" limitlerinin ötesinde anlamına gelen bir manası var idi. Bu yazını göründe aklıma bu söz geldi. (Deja-vu)
Sevgiler
B.
Bivet,
Bence de bu muhteşem minyatürler için tam isabet bir tanımlama... Görmeni mutlaka tavsiye ederim. Gördükten sonra bu terimin bile yeterli olmadığını düşünebilirsin..
Sevgiler..
Yorum Gönder