Daha önceki gelişimde Paris'in en sevdiğim yeri olarak aklımda kalan bu tepe nedense bu kez gözdelerim listesine giremedi. Büyük olasılıkla bunun da nedeni kışın gitmiş olmamızdı, çünkü ilk gidişimde Ağustos aylarının cıvıl cıvıllığı meydana ve Sacre Coeur Bazilikası'nın önündeki merdivenlere hakimdi. Yine de buranın da Paris'in olmazsa olmazlarından biri olduğunu düşünüyorum. Mutlaka görmelisiniz ve ilkbahar ya da yaz aylarında giderseniz uzun uzun tadını çıkarmalısınız.
Buraya gitmek için 2 numaralı metro hattının Anvers durağında iniyor ve füniküler ile yukarı çıkıyorsunuz. İnerken yürüyerek merdivenlerden inebilirsiniz. Daha keyifli olacaktır. İlk önce karşınıza Sacre Coeur Bazilikası çıkıyor. Paris'in en yüksek noktasında (130 metre) bulunan bu bembeyaz kilisenin yapımına 1875 yılında başlanmış. Bitiş ise 1914'ü bulmuş. Bazilikanın bulunduğu Montmartre, "mount of martyrs" yani "şehitler tepesi" anlamına geliyor. Burada şehitler ile din uğruna acı çekerek ölen azizler kastediliyor. Bazilikanın kurulduğu nokta ise Paris'in ilk başpapazı olan Aziz Denis'in boynunun vurulduğu yermiş. 1919'da yapılan bir törenle bu bazilika kutsanmış ve Kutsal Kalp'e (İsa'nın kalbini sembolize eder) adanmıştır.
Farkındayım, yukarıdaki gibi bir kolajı yakıştıramadınız bana, ama bilgisayarım çöktüğü için kocamın iş bilgisayarına misafir olarak geldim. O da Picasa'yı yüklememe falan izin vermiyor. Yine de makinedeki resimleri attım ve bağlanıp azimle yazımı yazıyorum işte. Fotoğraf makinemi, dizüstünde çalışmak zor olduğu için mouse ve mouse halımı da getirince İso'umun yüz ifadesini görmeliydiniz. Hani iki günlüğüne gelip de yavaş yavaş evinize yerleşen, gitsin diye gözünün içine bakmanıza rağmen misafir odanızı kendi zevkine göre dekore etmeye falan başlayan yüzsüz misafirler gibiyim şu an!! :) (Ayrıca İstanbul'da bile değilim. Bu yazıyı taa ne zaman yazdım kim bilir. Belki de yayınlandığında dönmüş de olabilirim. Neyse, onu zaman gösterecek, artık yazıma döneyim bakalım...)
Montmartre için "sanatçılar tepesi" dendiğinden de bir önceki yazımda bahsetmiştim. Aşağıdaki resimlerde bunun nedenini de anlayacaksınız. Sacre Coeur'un arka tarafına doğru şirin ve dar yollardan yürüdükten sonra aşağıdaki meydana çıkıyorsunuz ve orada bir sürü ressamın ve karikatüristin bir şeyler yaptığını ve sattığını görüyorsunuz. Çevresinde de bir sürü keyifli cafe ve restoran bulunuyor. Gerçekten hoş ve keyifli bir ortam ve dediğim gibi güzel havalarda çok daha uzun saatler kalınabilecek yerler buralar.
Ama yine ilk gittiğimden farklı olan bir şeyi de belirtmeden geçmeyeyim. Galiba kriz buradaki sanatçıları da vurmuş! Ya da kışın az olan turist nüfusundan dolayı kendilerini çaresiz hissediyor olabilirler! Girer girmez ellerine kağıt kalemini alan karikatürünüzü ya da kara kalem resminizi falan çizmek için yakanıza yapışıyorlar. Birkaç tanesine kibarca gülümseyerek falan istemediğimizi belli etmemeye çalışsak da daha sonra en etkili yöntemin dümdüz ilerideki bir noktaya gözünüzü dikerek yürümek olduğuna karar verdik. Zira gözümü ve kolumu yakalayan bir tanesi arkadaşına da bir göz işareti yaparak İso'cumu da kolundan yakalattı ve ellerindeki kart postal büyüklüğündeki kağıt parçasına makasla profilimizi çıkarmaya başladılar. "İstemiyoruz," falan nafile!! Adam bir yandan kolumuzu tutuyor, diğer eliyle de profil çıkarıyor. Yaklaşık bir dakikalık süren bir işlemden sonra uyduruk karton bir çerçeveye koyup elimize tutuşturdu ve bunun harika bir Paris hatırası olduğunu falan söylemeye başladı. Tanesi yalnızca 15 EURO'ymuş!! "Yok, istemiyoruz" falan diyince 10 ve daha sonra 5 EURO'ya falan inmeye kalktı. Oradaki sanatçıların Eiffel Kulesi'nin önünde 1 ilâ 5 EURO arasında tutturabildiği fiyata Eiffel anahtarlığı satmaya çalışan sokak satıcılarından biraz farklı olması gerekmiyor mu sizce de? Neyse, dediğim gibi belki de istisna bir duruma denk gelmişizdir.
Zaten ne olursa olsun, yılın hangi ayında gelirseniz gelin yine de Amelie filminin de çekildiği bu şirin semti inanılmaz sıcak ve hoş buluyorsunuz. Burayı seveceğinize eminim. O yüzden gelmişken uzun uzun tadını çıkarın. Buradan ayrılmanız akşamı bulursa da çıkışta Pigalle'i gezebilirsiniz. Pigalle'de ne mi var? Az sonra....:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder