Sinema Değil "Görsel Şölen"

Geçtiğimiz iki hafta sonu izlediğim iki ayrı filmden bahsedeceğim bugün. Zaten sanırım birini izlemeyen bir tek ben kalmıştım bloglar aleminde! O da inadım yüzündendi. İstinye Park'taki AFM Sinemalarının IMax 3D teknolojisine sahip olan salonunun H sırasının ortasından izlemek için azmetmiştim! Daha doğrusu benim adıma kocam azmetti ve yer buldu.

Tahmin ettiğiniz gibi Avatar'dan bahsediyorum. Bilenler bilir ben öyle fantastik yapımlardan pek hoşlanmam. Bilim-kurgu, animasyon falan bana uzak şeylerdir. Hayatım boyunca Harry Potter, Star Wars, Lord of the Rings gibi insanların çılgınca sevdikleri film ve kitap dizileri nedense hiç ilgimi çekmemiştir. Açıkçası Avatar'dan da hoşlanmayacağımı düşünüyordum, ama ara verilmemesine rağmen üç saat boyunca keyifle izledim. Bu arada en güzel yerden bilet alarak ve benimle ikinci kez filme gelerek izlememin asıl nedeni olan İso'cuma aşağıdaki kolajda yer alan Toruk Macto resmini ithaf ediyor ve bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. :)















Ama sanırım filmin gösterime girmesinin üzerinden aylar geçtiği için, üzerinde konuşmayan bir tek ben kaldığım için, "fikri Roger Dean'in tablolarından çalan sahtekar James Cameron "söylemlerinden gına geldiği için (gerçekten de çalmış galiba, çok benziyordu çünkü görüntüler!), hasılat rakamlarından, Oscar beklentilerinden (ki en iyi film, oyunculuklar ve yönetmenlik ödüllerini alsa üzülürdüm; bence hak ettiği ödülleri aldı) ve çıkan haberlerden artık sıkıldığım için filmi beğenmeme rağmen inanılmaz etkilendiğim, "sinemada son nokta" ya da "hayatımın filmi" olarak gördüğüm bir film olduğunu söyleyemeyeceğim. (filmin bu kadar tantana yaratmasına da Amerikalıların pazarlama başarısı diyebilir miyiz acaba?) Ama görülmesi gereken, üç saat boyunca bilgisayar oyunu benzeri güzel bir dünyada Na'vilerle zaman geçirip dönebileceğiniz, konunun ya da oyunculukların değil görselliğin ön planda olduğu keyifli bir film olduğunu söyleyebilirim.

Klasik manşet sözlerden biri olan "görsel şölen" ifadesiyle tanımlayabileceğim diğer film ise Nine. Federico Fellini'yi anlatan 8,5 adlı eserden esinlenilerek çekilen Nine filminde yönetmen Guido Contini'nin (Daniel Day-Lewis) bir türlü bitiremediği, kafasında oturtamadığı, tıkandığı bir filmiyle ilgili süreç anlatılır. Ünlü yönetmenin konsantrasyonunu bozan şey ise hayatındaki kadınlardır! Filmin kadın oyuncularını duymuşsunuzdur. Kadınlara bir uyarı: Bu kadar hoş hatunun en hoş hallerini izlerken kısa süreli bir bunalım yaşayabilirsiniz. Yanınızda bir kare çikolata bulundurun ve her birinin sahnesinde dilinizin altına bir parçasını yerleştirmeyi unutmayın! İhtiyacınız olan serotonini salgılamanıza yardımcı olacaktır. Daha şiddetli bir bunalım duygusuna kapılırsanız, kendinizi alkole verebilirsiniz. Erkeklere not: Hadi yine iyisiniz, tadını çıkarın! :)















Oyuncular, kostümler, sahneler ve müzikleriyle çok başarılı bulduğum filmden, bir sinema filminden çok sahnede canlı izlenen bir tiyatro oyunu tadı aldığımı söylemeliyim. Metres rolündeki Penelope Cruz yine favorilerim arasındaydı. Mazbut eş Luisa rolündeki Marion Cotillard'ın hem hüzünlü hem de tepkili olduğunu sahnelerdeki performanslarını çok beğendim. Nicole Kidman, Sophia Loren ve Judi Dench rollerine tam oturmuşlardı. Ama en bayıldığım sahne "Be Italian" performansıyla Fergie'nin sahnesi oldu. Youtube'a girebilenler buraya buyurup, izleyebilirler. Bir de film İtalya'da geçtiği için havasından mıdır suyundan mıdır bilmem Avrupa filmi tadında bir film olmasından da ayrıca hoşlandık. Kesinlikle tavsiye ediyorum.

Sıradaki...:)

8 yorum:

Zamandan Sızan dedi ki...

İmge ben de hala izlemeyenlerdenim Avatarı benzer düşüncelerden ihi..
Nıne şölen gibiydi yazdığın her satıra katılıyorum..
Evet sıradakiler..

Zamandan Sızan dedi ki...

Birde ben Nıne'nın müziklerini indirdim şahane ;)

Burcu Çalışkan dedi ki...

bende fantastik filmler, kitaplar konusunda seninle aynıyım, tek olmadığımı bilmek iyi geldi çünkü kimle konuşsam nasıl yani?? diye konuşmaya başlardı :)) Nine da çok merka ettim şimdi, tez zamanda görmeli

Imge dedi ki...

Kıymet,

Ben neden duruyorum ki hâlâ? Müzikleri hemen indireyim ben de..:)

Burcu,

Avatar'ı "mahalle baskısı" yüzünden izledim diyebilirim..:)) Kimle konuşsam "o muhteşem Na'vi dünyasında yaşamak istiyorum" yorumunu duyduğum için gidip göreyim şu dünyayı dedim. Ama İso ikinci kez gitmek için bu kadar hevesli olmasa hiç izlemeyebilirdim!

Ayşe Şakarcan dedi ki...

Nine'ı ben de izleyemedim henüz. İyi bir salondsa izlemek şart oldu:)

Imge dedi ki...

Ayşe,

Nine'ı istediğin salonda izleyebilirsin aslında.. Sanırım salon derken Avatar'dan bahsediyordun. İki ayrı salonda izleyen kocamın yorumlarına göre IMAX'in büyüklüğü güzel olmasına rağmen 3D etkisi daha azmış. O yüzden İstinye Park'ta yer açılmasını beklemene de pek gerek olmayabilir. Normal bir üç boyutlu salonda da izleyebilirsin gibi.

Sevgiler.

Ayşe Şakarcan dedi ki...

İmgecim, yok ben Avatar'ı izledim de, Nine'ı "görsel şölen" diye nitelediğin için şöyle geniş, rahat bir salonda izleyeyim diyorum:)

Imge dedi ki...

Ayşe,

Hatırladım şimdi seninle Avatar hakkında yorumlaştığımızı.. Yaşlanmak böyle bir şey olsa gerek..:))