Pazartesi akşamı yedi kişilik bir grup olarak Hayal Kahvesi Bistro'da toplanmaya karar vermiştik ve yalnızca bir kişilik fireyle altılı bir masa oluşturduk. Amacımız mekanın alt katındaki salonda 21:00'de başlayacak olan 100 adlı tiyatro oyununu (ya da oyun değil de performans diyelim) izlemekti. İş çıkışı olduğu için 19:30 gibi buluşup önce üst katta yemek yemeye karar verdik.
Hayal Kahvesi Bistro'nun ortamı ve dekorasyonu çok güzel. Eskiden Dulcinea'nın olduğu yerde, Ak Sanat'ın hemen karşısındaki ara sokakta bulunuyor. Yemek ve içki menüsü yeterince iyi gibi görünse de Nisan ve Mayıs aylarında yediklerine dikkat etmeye çalışan her kadın gibi ben de közlenmiş sebze tabağı söyledim ve hiç de başarılı bulmadım. Bütün bir domatesi, soğanı ve konserve közlenmiş kırmızı biberleri olduğu gibi tabağa koyup, üstüne de bol bol rokayı boca etmek hayalimdeki tabağa hiç uymuyordu. Kimsenin hayalindeki tabağa da uyacağını düşünmüyorum. Hayal Kahvesi Bistro'ya bir iyilik yapayım: bence bu konuda Sosa'nın muhteşem ızgara sebze tabağından ilham alabilirler! Ongun'un sipariş ettiği somon ızgaranın da içinin henüz çözülmemiş halde, buzlarıyla geldiğini gördük. İkinci gelişinde ise tadı güzelmiş. Belki de Pazartesi sendromu yaşıyorlardı. Kim bilir!
100 adlı oyuna gelince... Öncelikle Kumbaracı50 veya DOT gibi herkesin oturarak izleyebileceği bir oda tiyatrosunda sergilenmesinin kesinlikle daha iyi olacağını düşünüyorum. Çünkü Hayal Kahvesi Bistro'nun alt katı tam bir konser ortamı. Ayakta, yerlerde oturarak, önümüzdeki canlı (!) ve cansız sütunların ardından oyun izlemek pek de keyifli olmuyor haliyle. Belki de bu nedenden dolayı yemekten sonraki bölümden umduğumuz keyfi bulamadık.
Oysa konusu ve vermek istediği mesajları itibariyle gerçekten de ilginç bir performans gösterisiydi. Diene Petterle, Christopher Heimann ve Neil Monaghan’ın Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanından esinlenerek yazdığı 100, genç bir ekip tarafından sahneleniyor. Onları yaptıkları işten dolayı tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum. Zaten IX.Lions Tiyatro Ödülleri'nde Özgün Yeni Oyun Ödülü’nü de kapmışlar. Gabriel Garcia Marquez şöyle diyor: ‘İnsanın yaşadığı değildir hayat. Aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır.’
Evet, siz de düşünün bakalım hayatınızdan tek bir anı seçmek zorunda olsaydınız, ne yapardınız? Unutmayın o anıyla ruhunuzu sonsuzluğa kavuşturacaksınız! O yüzden bu anıyı hem dikkatli seçmenizde hem de mutlaka seçmenizde yarar var. Neyse ki bizler için süre henüz başlamadı, ama er ya da geç yaşanacak o ana kadar yapabileceğimiz çok şey var: Bol bol anlamlı anı biriktirmek! Bence hepimize kolay gelsin!
Bu arada oyun için uygun olmasa da ve yemeklerine bayılmasak da Hayal Kahvesi Bistro'nun web sayfasından konser programlarını takip etmeyi unutmayın, çünkü gerçekten de alt kattaki salonlarında süper konserler oluyor!
5 yorum:
İmge bu ara Ankara bana dar!!
Atla gel, diyeceğim ama Mayıs başında gelirsen çok daha süper olabilir. Bana da İstanbul dar çünkü, bakarsın kaçıveririm bir yerlere..:))
Neymiş ? Mekna ve gösteri izlenesi ama közlenmiş sebze tabağı sipariş edilmeyesiymiş :)
Teşekkürler İmge , güzel önerin için.
Ben daha önce istiklalin girişindeki Hayal Kahvesine gitmiştim benim için anlamlı ve güzel bir geceydi bak şimdi anılarım canlandı :)) Tavsiye için teşekkürler ! Ben nedense dışarda yemeğe gidince hiç öyle sebze salata yiyemiyorum ne kadar gırtlarığıma hakim olup yemem gerekse de :))) Diğer yemekleri nasıldı acaba?
Dışavurum,
Rica ederim. Aynen öyle demek istedim..:) Aslında oyun da orada izlenesi değil ya neyse..Bence konser için gidilesi bir yer sadece..
Nesobaby,
Ben de yılın diğer aylarında aynı senin gibi yemekler tercih ediyorum ama yaz yaklaşırken yine alarma geçmiş durumdayım.:))
Diğer yemeklerden somon ızgara 'ikinci gelişinde' güzeldi, deniz mahsullü salata güzeldi ve Frankfurter de fena değildi (ama Balans'ın metrelik sosislerini tercih ederim). Benim gördüklerim işte bu kadar! :)
Yorum Gönder