Yeni Türkü ve Punk Rock

Evet, bir hafta daha geride kalmışken son durumumu açıklıyorum:

* Badana, sistre+cila, kapıların rötuşları bitti. Ellerine sağlık Murat Usta!

* Mutfakta ve misafir odasında ufak bir marangozluk işim var. Şaban Usta'nın keyfini beklemek durumundayım gibi görünüyor. :)

* Neşet Usta'nın sökülen prizleri yerine takması kaç saat sürer diye merak ediyorum, zira prizleri çıkarması saatler sürmüştü. Yarın sabah erken gel dedim ki günün bir kısmı bana kalsın. Mümkünse de kendisiyle son işim olsun!

* Yatak odamızın, çalışma odamın ve girişin aydınlatması tamam. Salonda ampulle oturacağız gibi görünüyor bu gidişle, çünkü hiçbir şey beğenemiyoruz.

* Halılar fikren tamam, ama henüz alınmadılar.

* Nakliye firmasına hafta içi karar verilecek. Önerilerinize açığım.

* Yarın sabah erkenden Mukaddes'le birlikte boş evde buluşup ilk temizliğe girişiyoruz. Büyük işler Mukaddes'in, ama ben de biraz tabak çanak yıkayıp yerleştirmeyi düşünerek yanıma mutfak önlüğü alıyorum. Bugün İso'cumla eve yığınla temizlik malzemesi, kova, süpürge falan yığdık bakalım.

Bu arada İso'cum ustalarımızın hiçbirini tanımıyor biliyor musunuz? Bu da demek oluyor ki yeni edindiğim usta çevresini idare etmek tamamen bana kaldı! Neyse ki genel olarak yeni dostlarımdan memnun olduğumu söyleyebilirim. O yüzden tavsiye isteyenlerle seve seve ustalarımın numaralarını paylaşırım.

Geçen haftaki koşturmacam arasında iki de etkinliğe katılma fırsatım oldu. Bunlardan biri sizlere daha önce de bahsettiğim Kumbaracı50'nin Yokuşüstü Müzik günleri kapsamında gerçekleştirilen Yeni Türkü konseriydi. Kumbaracı50'nin o küçücük samimi ortamında düzenlenen konserlerin hepsinin çok farklı bir havası olduğunu tahmin edebiliyorum, zira evinizin salonunda bir grup insanla birlikte sevdiğiniz bir grubu izliyormuşsunuz gibi bir ortamın ne kadar doyumsuz olabileceğiniz tahmin edersiniz. İso'cum da ben de Yeni Türkü'ye bayılırız ve itiraf ediyorum bu konseri İso'cum yakaladı. Evin kültür bakanı olarak bu sezonki faaliyetlerimi Kasım ayında başlatmayı düşündüğüm için gelen etkinlik maillerine falan sadece göz atmakla yetinen ben, taşınma olayı bitene kadar kültür-sanat ve spora ara vermeyi düşünüyordum. Ama İso'cumun gözüne kestirdiği bu konsere de gitmesek olmazdı. Biz de gittik. İyi ki de gitmişiz. O kadar keyifli bir akşamdı ki tüm yorgunluğumu unuttum diyebilirim. Zaman azlığından dolayı işin kolayına kaçacağım ve konserle ilgili görüşlerimi yazmak yerine buyrun Seda'nın blogundan okuyun Yeni Türkü konserini diyeceğim. İşte konserin artılarından biri daha: blogunu takip ettiğim bir isimle daha tanışmış oldum o akşam ve Dışavurum ile tanışmaktan gerçekten çok memnun oldum.

Gelelim bu haftanın ikinci etkinliğine. Kasım ayını bekliyor olsam da Cinebonus'un Facebook sayfasındaki DOTMarsta yarışmasına katılmadan edemedim. DOTMarsta'nın yeni sezon oyunlarından Punk Rock'ın yazarının kim olduğunun sorulduğu yarışmada Simon Stephens cevabını gönderen ilk on kişiden biri olunca da 26 Eylül Pazar günkü oyuna iki kişilik bilet kazanmış oldum. Böylelikle İso'cumla birlikte DOT sezonunu da açmış olduk tabi ki.















Gözlerimdeki yorgun ifadeye rağmen DOT oyunu izleyecek olmanın keyfiyle sırıtıyorum resimde, ama böyle bir dönemde senin neyine DOT oyunu! DOT söz konusu olduğunda hep böyle sırıtarak girip, dayak yemiş gibi çıktığımı unutuyorum nedense. Tıpkı gecenin altın vuruşu ve olmazsa olmazı olan o son kadehi içmek gibi. Ertesi günün mahvolabilir, ama o son kadeh kesinlikle içilmelidir. (Gerçi Cumartesi gününden sonra bu konuyu yeniden değerlendireceğim ama her zamanki gibi pişman değilim :))

Bu kez zengin ailelerin özel okula giden genç çocukları beni dağıttı. Onların yaşadıkları değişik sıkıntıların konu edildiği oyunda tansiyon giderek yükseldi. Sahne geçişlerinde yaptıkları canlı müziğin de oyunun yükselen tansiyonuna katkısı büyüktü. Başarılı olmaya yüklenen anlamın ve hırsların gençleri nasıl bir çıkmaza, tatminsizliğe ve anlamsızlığa sürüklediğini izlemek insanın içini acıtıyordu. Ama bu bir DOT oyunu; içiniz acıdığında gözleriniz falan dolmaz. O acı o kadar sert aktarılır ki size kalbinize yumruk yemiş gibi olursunuz. Kasılır kalırsınız. O karanlık salonda içiniz de birdenbire kapkaranlık olur. Acımasız oyunlardır onlar. Ama bir o kadar da gerçeklerdir. Çıplak gerçekliğin acımasızlığı karşısında yorumsuz kalakalırsınız. Kalın da bence. Punk Rock'ı mutlaka izleyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Beni en çok son iki sahnesiyle dağıtan oyunun dekor tasarımını Murat Daltaban yapmış. Arkamızdaki izleyicilerden birinin sahnenin tel kafeslerin ardında olmasına yaptığı yorumu duyunca çok güldüm bu arada: "İyi neyse, bize falan saldırmazlar böylece... / Olsun abi, serseri bir kurşun falan isabet edebilir yine de!" İşte bir DOT seyircisi! :)

Haydi bakalım, ne zaman geleceğini bilmediğim bir sonraki yazıya kadar kalın sağlıcakla... Benim ne yapacağımı soracak olursanız, Vileda'mı kaptım gidiyorum Mukaddes'in yanına. :)

4 yorum:

Dışavurum dedi ki...

Hiç Dot oyunu seyretmedim ama şimdi çookk merak ettim İmgeciğim, harikasın-yeni kapılar açıyorsun :)

Imge dedi ki...

Dışavurum,

Aman dikkat! Biletlerin üzerinde "Sert İçerik" yazısını gördüğünde sakın ola ki "Amaaan, boş ver," falan deyip aldırmamazlık etme. Gerçekten sert içerikler seni bekliyor olacak, haberin olsun..:)

nymphea dedi ki...

Imgecim, geç mi oldu bilmiyorum ama ben Atasoy Nakliyat diye bir firma ile taşındım, memnun da kaldım tlf: 2671760. Bu arada karı-koca hayranım size, bu yogunlukta hiçbir aktiviteye de ara vermiyorsunuz:) İşleriniz bitsin de daha çok okuyalım bu gezmeleri:)

Imge dedi ki...

Nymphea,

İşlerimiz bitsin de sana da kitabını vereyim artık ayrıca..:) Biz de buluşalım diyorduk diye hatırlıyorum en son. Sonra birden kendimi bu koşturmacanın içinde buldum. Neyse Kasım'dan itibaren telafi etmeye başlayacağım durumu..:)

Sevgiler.