Daha önce Burhan Doğançay Müzesi'ni gezdiğimiz gün şans eseri Beyoğlu Akademililer Sanat Merkezi'ni keşfettiğimizden bahsetmiştim. İşte o günden sonra Akademililer'in de e-mail grubuna üye oldum ve burada düzenlenen sergileri takip etmeye başladım.
22 Ekim – 13 Kasım tarihleri arasında gezilebilecek Cengiz Uğur’un “Bedenler” adlı kişisel sergisi dikkatimi çekince de Gizem'le yeni bir Beyoğlu planı yapmak da şart oldu. Böylece Çarşamba gününü Beyoğlu'na ayırdık.
Sanatçının son dönem çalışmalarını sergilediği Bedenler'de -ve aslında genel olarak resimlerinde- öne çıkan en önemli özellik perspektifi ve ışığı dışarıda bırakmış olması. Hatta resmi yapılan şey bile dışarıda bırakılmış, ressamın onu nasıl gördüğü ön plana çıkmış. Sergide Rembrant, William Blake ve Kafka gibi isimlere de saygılarını sunarak gönderme yaptığı çalışmalarını görmeniz mümkün.
İçeride sizi sevgi arsızı bir kediciğin karşılayacağını da şimdiden belirteyim. Oyun yapmak için benim postallarımın iplerine atlamaya çalışan sevimli ama yine de beni tedirgin eden (kedileri sevmeye başladım ama hâlâ tanımadığım kedilere karşı mesafeliyimdir) kediciği Gizem'in hünerli ellerine teslim ederek sergiyi daha huzurlu gezebildim. Çıkarken de önce ben çıktım, ardından Gizem kediyi oradaki görevliye teslim edip yanıma geldi. :)
Sonra biraz Aznavur Pasajı'nda dolaştık. Yeni evimin nazar boncuğu eksikti ve oradaki çok zevkli doğal taş takılar ve ev aksesuarı satan Lal Butik'ten güzel bir dekoratif seramik nazar boncuğu buldum. Pasajdaki başka dükkanlara da baktık. Çıkışta Ara Kafe'de sıcak çikolata içmeyi planlarken kendimizi hep merak ettiğimiz ama deneme fırsatı bulamadığımız Çorbacı'da bulduk. 30 çeşit çorbanın sunulduğu yararlı bir fastfood restoranı burası. Özellikle soğuk kış günlerinde çorba menülerini kesinlikle denemelisiniz. Beyoğlu'nda içtiğiniz geceleri sonlandırmak için de güzel bir alternatif olabilir Çorbacı, çünkü normalde gece 03.00, Cuma-Cumartesi ise sabah 06.00'ya kadar açıklar.
Çıkışta Odakule Sanat Galerisi'ne uğrayıp Dagmar Göğdün'ün Koruncuklar yararına düzenlenen "Başrolde Mor" adlı sergisini de gezdik. Sanatçı bu sergiden elde edeceği geliri Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı'na bağışlayacakmış. Siyah fon üzerine çizilmiş çeşit çeşit çiçeğin güzelliğine, adeta kokularını duyabileceğiniz kadar canlı oluşlarına ve o muhteşem renk tonlarına hayran kalacaksınız.
Evet, bir Beyoğlu turunun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bir sonraki turu da yine heyecanla bekliyorum, çünkü Beyoğlu her daim sunduğu keyifli alternatifleriyle ve keşfedilmeyi bekleyen köşeleriyle beni en mutlu eden yerlerden biri olmaya devam ediyor.
2 yorum:
Ne güzel yazmışsın, Beyoğlu turu yapmayalı meğer ne kadar çok olmuş onu farkettim birden:)
Teşekkürler Bellek Kutusu.. Beyoğlu'yla arayı kesinlikle fazla açmamalı..:) Sevgiler..
Yorum Gönder