Şehrin Ritmi'ni Yakalayın

Çarşamba sabahı yıllık check-up kontrollerimiz için İso'cumla birlikte kalktık. Saat 10:30 gibi işimiz bittiğinde ben de eve dönmek yerine Beşiktaş'a gittim. Gizoş'la buluşmadan önce pasajda ufak bir nostalji turu yaptım. Hiç tadı yokmuş gibi geldi bana pasajın ama belki de hafta arası o saatlerde öyle oluyordur, bilemedim. Neyse, sonra eski günlerdeki gibi Gizoş'la Ortaköy'e yürüdük. Uzun zamandır görüşmemiştik ve hava da süperdi. O yüzden banklara kurulup güneşin altında bol bol sohbet ettik. Denizi, köprüyü ve gruplar halinde önümüzden geçen yunusları izledik. Sonra biraz daha güneşin altında oturursak hiç kalkamayabileceğimizi fark ettik, çünkü her geçen dakika daha çok mayışıyorduk. Oysa daha Çırağan'a uğrayacaktık.

Ressam Salih Keleş'in "Şehrin Ritmi" adlı onuncu kişisel sergisi 29 Mart'a kadar Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde gezilebilecek. Salih Keleş "“Şehrin içinde de bir ritim vardır; tıpkı müzik gibi," diyor ve şehirdeki farklılıkları işlediğini belirtiyor. 1964 doğumlu sanatçının resimlerinde yaşlılardan çocuklara her yaş grubunu, zenginden fakire her ekonomik sınıfı, işçiden müzisyene her meslek grubunu görmek mümkün. Zaten şehrin havasını soluyanlarda da bu çeşitliliği görmüyor muyuz? Bunlar da kanlı canlı yaşamdan resimler işte. İşte onlardan bazı örnekler: 


Yukarıdaki kolajda üst sıranın ortasında yer alan "Abla Kardeş" tablosu Gizoş'la bana bizim kardeşlerimizi hatırlattı. Hatta bir an duygusal anlar yaşadık bile diyebilirim. Hemen yanındaki balıkçının tezgahındaki son kalan balıkların resmedildiği tablo da favorilerimden biri oldu. Hatta en birincilerinden biri oldu ama yine de eve götürmek için onu seçmedim. Bilmeyenler için söyleyeyim ben her sergiyi gezdikten sonra bir tane tabloyu evime götürecek olsam hangisi olurdu diye düşünüp ona ya şimdiki evimde ya da başka bir hayali evimin bir köşesinde yer beğeniyorum. Örneğin, "bu yazlık evimin salonundaki kanepenin üstüne konacak; bunu dağ evimin şöminesinin üstüne asalım; şu iki küçüğü alayım da yatak odamıza asayım" gibi. :) Ve genellikle yanımdaki kişiyi de bu keyifli imgeleme oyununa dahil ederim. O yüzden en son bir kez daha resimlerin üstünden geçip Gizem'le aşağıdaki resimler arasından seçimimizi yaptık. 



Gizem üstte solda yer alan Pencere isimli tabloda karar kıldı. Ben de sağ sütunda yer alan Tren Garı ve Tramvay tabloları arasında feci şekilde kararsız kaldıktan sonra Tren Garı'nı seçmiştim ki fotoğraflara baktıkça hâlâ kararsızlığımın devam ettiğini ve Tramvay'a doğru kaymaya meyilli olduğumu görüyorum. Altta solda yer alan ve bir fabrika işçisinin evine dönüşünü resmeden tablo da en favorilerim arasındaki yerini koruyor. 

Ne yapın edin 29 Mart'a kadar yolunuzu Çırağan'a düşürün ve birbirinden güzel 50 Salih Keleş tablosunu görün derim.  Hepsine bayılacaksınız.

Hepimiz için güzel bir hafta olması dileğiyle...






2 yorum:

Unknown dedi ki...

ben de içimden senin için tranvaylıyı beğenmiştim ki üst paragrafı okuyunca sonra baktım sen de onda takılmışsın şöyle evının yazlıgında korıdora yakısırdı :) sevgiler tesekkürler...

Imge dedi ki...

O zaman napıyoruz? Önce hemen bir yazlık alıyoruz! Tablolar için yer lazım ne de olsa..:))
Sevgiler..