Cahil Periler ve Nar

Geçen hafta izlediğim filmleri yazayım yılın ilk yazısı olarak. İkisinin de oyuncu kadrosu içinde çok sevdiğim isimlerden biri olan Serra Yılmaz var. Yeni yıl dileklerime Serra Yılmaz ile Toscana turunu eklemeyi unuttuğum aklıma geldi bu arada. Neyse artık, onu da 2012 sonundaki listeme eklerim artık. :) 

Cahil Periler uzun zamandır aklımda olan ve izlemediğim Ferzan Özpetek filmlerinden biriydi (bir diğeri için bkz. Serseri Mayınlar). Her zamanki gibi İtalya'da geçen -ve elbette içinde bol bol gay barındıran :)- bu filmi çok sevdim. Antonia ve Massimo çiftinin huzur ve sevgi dolu görünen uzun süreli evliliklerinin Antonia tarafından sorgulanması için ne yazık ki Massimo'nun bir kaza sonucu ölmesi gerekiyor. Bunun ardından Massimo'nun bir sevgilisi olduğu anlaşılıyor ve Antonia bunu araştırırken o sevgilinin tahmin ettiği gibi hemcinsi olmadığını öğreniyor! Ölen kocasının sevgilisi Michele'in nasıl biri olduğunu merak edip araştırmaya başlıyor ve bir süre sonra kendisini de Michele ve arkadaşlarının bir arada yaşadıkları o sıcak apartmanın bir parçası olarak buluyor. Serra Yılmaz da Serra karakteri ile o apartmanın ve o uzun uzun yemekler yenip şaraplar içilen kalabalık arkadaş sofralarının bir parçası elbette. İlginç (belki de değil) bir sürpriz olarak Antonia ve Michele'in  aralarında ortak noktaları olan  Massimo sayesinde bir yakınlaşma da doğuyor. Ben çok sevdim bu filmi. Hem duygusal ilişkilere hem dostluğa bakışını. Oyunculuk açısından da Michele rolündeki Stefano Accorsi favorim oldu. Henüz izlemediyseniz mutlaka izleyin derim. 

İzlediğim ve beğendiğim ikinci film ise çok az sinemada gösterime giren, hatta bazı şehirlerde gösterilmeyen Nar. Bu kez Serra Yılmaz baş rolde ve Ümit Ünal ise yönetmen koltuğunda. Arnavutköy'de bir apartman dairesinde sadece dört karakter arasında geçen bu filmi çok beğendim. Tek bir mekan ve az karakterden dolayı filmin sıkıcı olabileceğini sakın düşünmeyin. Çok heyecanlı bir akışı var. Hatta yer yer gerilim tadında. Asuman'ın (Serra Yılmaz) falcı olarak Deniz (İrem Altuğ) ve Dr. Sema (İdil Fırat) çiftinin evine girmesiyle başlayan hikayenin ardından bambaşka bir dram çıkıyor. Kapıcı Mustafa'nın (Erdem Akakçe) da bir şekilde eve girmesiyle birlikte birbirlerinden çok farklı görüşleri, inançları ve hayat tarzları olan dört kişi aynı hikayenin bir parçası oluyor. Serra Yılmaz'ın oyunculuğu favorim oldu. İlk kez izlediğim İrem Altuğ ise onu takip ediyor. Erdem Akakçe'yi biraz karikatürize, İdil Fırat'ı da biraz ruhsuz buldum ama zaten rol ağırlığı Asuman ve Deniz üzerindeydi.


Hem toz pembe dünyalarında yaşayanlar hem de kurtlar sofrasında mücadele verenler için insanlığın ve ahlak anlayışının sorgulandığı bir film Nar. Ve çok etkileyici bir sorgulama bu. Alt üst ediyor sizi . Tıpkı Dr. Sema ve Deniz'in harika görünen ilişkileri ve hayatlarının bir anda darmadağın olması gibi. İki farklı ağızdan duyduğumuz "...senin hayatın şu kadarcık işte..." ifadesinden fışkıran bakış açısı göreceliliği, anlayış eksikliği, duygusuzluk ve kendisi dışındaki her şeyi hor görme durumu adeta bir tokat gibi sizi sersemletebilir. Ama buna değer. Bence bu filmi mutlaka izleyin. Sonuyla ilgili yorumunuzu da merak ediyorum, çünkü İso'cum ve ben o kısımda biraz zorlandık diyebilirim. :)
"Hepimiz nar taneleri gibiyiz. Bizi bir arada tutan kabuk; birbirimize duyduğumuz inançtır. Peki ya o kabuk çatlar ve adalet duygumuz kaybolursa. Ya her insan kendi adaletini aramaya başlarsa... Çatlayan bir nar gibi taneler her yere yayılmaz mı?".
İyi seyirler...

Hiç yorum yok: