1-14 Nisan 2012
Galeri Artist - Çukurcuma
Işık-Zaman-Mekan olgusu üzerine bir fotoğraf çalışması.
Işık “görmek” ediminin ana unsurunu oluşturuyor. Işık olmadan birçok şeyin varlığından söz etmemiz mümkün değil. Geceyle gündüz arasındaki farkın temel kaynağını oluşturan da o. Kendini bazen nesnede görünür kılıyor, bazen nesnenin kendisini görünür kılıyor.
Nesnenin kendisi varlığını ışığın aydınlatıcı etkisinde ortaya koyuyor. Işıkla birlikte süslenerek kendine en güzel görünümü veriyor. Işığın kendisi de bazen nesneyle olan buluşması, içiçeliği sırasında kendi gizli yanlarını açığa vuruyor.
Dioptrics serisiyle ışığın gizemini aramaya başladım. Nesnelerin her seferinde başka bir elbiseye bürünüp kendilerini gözler önüne sermesi, ışığın nesneye çarpması, nesneden yansıması, onu yeni baştan var etmesiyle mümkün oluyor.
Işığın oluşturduğu nesneye ait gölge ve ışığın kendisi arasındaki ilişki biçimiyle ilgilenmeye başlayan Emine Bucak, bu ilişki biçiminin kendine ait bir mekan-yer-zaman olgusu yarattığını gözlemledi. Var olan nesnel gerçekliğin ötesine taşınan soyut başka bir gerçeklik kavramı üstünde yoğunlaştı. Işık-Zaman-Mekan incelemesini mimari yapılar ve nesneler üzerinde yaptı. Işık ve gölge oyunlarının ayrıcalıklı bir perspektif oluşturduğu mimari yapılarda geometri ve renk kompozisyonları aradı. Çalışmanın geldiği en son noktada renk unsuru ön plana çıktı. Soyut sanatın özünde rengin çok büyük bir yere sahip olduğunu gördü.
Emine Akbucak: “Renkler tıpkı müzikte olduğu gibi insan ruhunu direkt ve derinden etkileyen soyutlamayla gelen bir algılama biçimi yaratıyor. Işığın ve renklerin sahip olduğu çarpıcılığı fotoğraflarla izleyiciye aktarmak, izleyiciyle fotoğraflar arasında öznel bir ilişki biçimine ulaşmak istedim. İlham aldığım düşünceleri paylaşmak isterim:
Arthur Schopenhauer - İsteme ve Tasarım Olarak Dünya: “Mimarlık yapıtlarının ışıkla özel bir ilişkisi vardır. Onlar tam gün ışığında, arkada mavi gök varken iki kat güzelleşir. Ay ışığından büsbütün farklı etkilenirler. Dolayısıyla, güzel bir mimarlık yapıtı dikmek gerekiyorsa, her zaman onun ışığa, çevre koşullarına uymasına önem verilir. Bunun başlıca nedeni, bütün parçaların, parçaların bütün ilişkilerinin ancak parlak, güçlü bir ışıkla görünür kılınmasıdır. Bence, ışığın doğasını açığa çıkarmak, tıpkı ışığın düpedüz tersi olan ağırlık ile katılığın doğasını açığa çıkarmak gibi, mimarlığın işlevidir. Çünkü, ışık büyük, ışığı geçirmeyen, dış sınırları keskin, çeşit çeşit biçimler verilmiş taş tarafından durdurulur, sınırlanır, yansıtılır. Böylece, ışık özünü, niteliklerini en saf, en açık biçimde açıp sergiler. Bu, bakanlara büyük bir haz verir; çünkü ışık, algı aracılığı ile elde edilen bilginin en yetkin türünün hem koşulu hem de nesnel bağlaşığıdır.”
Honzade Uralman:“Bilgi nesnenin kendisinde başlar, duygularla algılanır ve insan bilincinde çeşitli soyutlamalar ve birleşimlere uğrar. Kavramlaşır, ulamlaşır, yasalaşır ve sonra yeniden nesneye döner.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder