Eleos ve Model

Her ne kadar şu an antibiyotik, parasetamol, çorba, pastil dışında bir şey yiyip içmiyor olsam da geçen Cumartesi günü harika bir sofrada harika bir gece geçirdim. O yüzden o günü yazayım da havam değişsin. 

Bu harika geceye ev sahipliği yapan yer Eleos'tu. Yani Beyoğlu'ndaki beyaz Rum meyhanesi. Ufacık tefecik ama çok sıcak, sade ve şirin bir yer burası. Oturur oturmaz ikram olarak gelen aşağıda gördüğünüz uzolu ve limonlu shot'larla açılışı yapıyoruz. Tadı harika. Çok ferahlatıcı. Yaz akşamlarında kocaman bir bardağa long drink olarak da alınabilir diyoruz ama garsonumuz hiç önermediğini söylüyor. Şeker ve uzo oranını düşününce böyle minik porsiyonlarda sunulmasının daha uygun olduğunu belirtiyor.  


Tamam o zaman. Biz de bu miniklerle açılışı yaptıktan sonra Yeni Rakı'nın Yeni serisine geçiş yapıyoruz. Merak edenler için belirteyim: bu ikramda kullanılmış olmasına rağmen Eleos'ta uzo servis edilmiyor. Biz zaten rakı varken uzo'ya bakmayız. Sabah akşam uzo içtiğimiz tek yer on iki yıl önceki  Yunanistan gezimizdi (o kadar turist görgüsüzlüğü de olur artık değil mi?). :) 

Ege ve Rum mutfağı ağırlıklı mekanda bayıldığımız Ermeni mezesi topik de bulunuyor (ve çok lezzetliydi). Tanıdık mezelerin dışında deniz ürünleri ağırlıklı değişik mezeler ve ara sıcaklar da var. Örneğin midyeli lahana sarması, levrek marine, soyalı uskumru, surimi kavurma, ahtapot ızgara gibi. Menüsünü detaylı incelemek isterseniz buraya buyrun. (Web sayfalarında çalan müzik de beni bitiriyor doğrusu. Arada bir sırf o müziği dinlemek için sayfayı açtığım oluyor. Adını bilen varsa bekliyorum.) Bu arada seçtiğiniz mezelerle birlikte ikram olarak yoğurt soslu çıtır kabak kızartma ve harika bir istiridye mantarı da getiriyorlar. Her şey çok lezzetli. Garsonlar ilgili, ortam güzel, sohbet güzel, keyifle yemeğimize devam ediyoruz. 


Güzel dedim ama ortamla ilgili iki eleştirim olacak: Biz mekanı fazla aydınlık bulduk. Biraz daha loş olabilirdi. Bir de ilk geldiğimizde birkaç tane Yunan müziği çaldı ama sonra tamamen ilgisiz başka şeyler çalmaya başladı. Bir süre sonra ise müzik -sanırım uğultudan- hiç duyulmaz oldu. Bu arada gitmeden önce mekanın tuvaletlerindeki diş fırçası ve macunlarından hoş bir fikir olarak söz edildiğini okumuştum. Aynen duruyorlar, sizler için fotoğrafını çekmeyi unutmadım (bkz. aşağıdaki kolaj). 

Yemek bitince gelen her şey ikramdı sanırım. Ya da çay ve kahveleri söyledik, gerisi mi ikramdı hatırlamıyorum ama hatırı sayılır miktarda ikram sunuldu bize Eleos'ta. İçinde nane likörü şişesi ve minik shot bardakları da olan buzlu meyve kovası, çikolata şelalesi ve dondurmalı irmik helvasını da (ben ayrıca kahvemin yanında gelen lokumumu da!) midemize indirdikten sonra artık kalksak iyi olur dedik! Yoksa hiç kalkamayabilirdik. :)


Müge & Recep ikilisiyle birlikte kendimizi dışarı attık ama geceyi bitirmeye pek niyetiz yoktu. Bu arada Müge benim beş yaşından beri arkadaşım, yani neredeyse otuz yıllık! Benim bildiğim teyzeler ve amcaların otuz yıllık arkadaşı olur, n'oluyoruz ya!! Gerçi yaşlandığımızı hatırlatıyor, ama yine de çok güzel bir his insanın o kadar eski dostlarının olması. Bir araya geldiğimizde gözümüzün önünde en çok da ilkokul yıllarına ait bir sürü anı, hayal, sohbet, oyun canlanıyor. Özellikle de gözüme saat başı antibiyotikli damla damlatmam gereken  şu günlerde Müge'yle ikimizin çocukluk hayali Mügim Göz Hastanesi'ni kurma planımızı hatırlıyorum mesela. İkimiz de çocukluğumuzdan beri miyop tipler olarak belli ki daha o yaşlarda canımıza tak etmiş bu durum. Önce kendi gözlerimizi tedavi ederiz, sonra başkalarına yararımız dokunur diye düşünmüşüz demek ki.:) Gözlere iyi gelsin diye annemin bize çubuklar halinde doğrayarak hazırlayıp verdiği havuçları da iştahla yerdik. Ne işe yaradı derseniz: ikimiz de hâlâ miyobuz ve lens&gözlük ikilisine talimiz. :) İki kişilik grubumuz Mügim ise ayrı bir yazı konusu zaten. Sen kalk iki kişilik grup için fotoğraflı üyelik kartı hazırla, parola falan oluştur. Parolayı unutsak birbirimizle görüşemeyecekmişiz az kalsın! Sezen Aksu şarkılarında yaptığımız koreografiler, Özal'a düzenlenen suikast girişimini canlandırmamız, tonton anneanne ve babaannelerimiz, aynı sınıftan arkadaşlarla ilgili dedikodularımız, daha neler neler... Ay, nasıl dağıldım ayol, hemen toparlanayım..

Eleos'tan çıktıktan sonra Recep bir arkadaşıyla konuştu ve "bizi Garajistanbul'a çağırıyor, bir yarışma düzenlemişler, bitmiş, şimdi de galiba bir konser varmış, gidelim mi?" dedi. Bu arada yemek sırasında bir müzik sohbeti açılmış ve ben "Model'e bayılıyorum, dinlemekten sıkılmadığım üç-beş albümden biri de onlarınkidir" demiştim. Veee o da ne?! Garajistanbul'da bizi bekleyen konser Model konseriymiş! Meğer Rock'n Dark yarışması bitmiş ve ardından Model sahne almış. 


Bu da harika başlayıp devam eden gecenin harika kapanışı oldu. Biralarımız eşliğinde bir saat kadar Model'i canlı dinledikten sonra evlerimize dağıldık. Bakalım bir sonraki keyifli buluşma ne zaman olacak? Ben bu hafta sonu evde dinleneceğim, ama size bol gezmeli, hareketli ve keyifli bir hafta sonu diliyorum. 

Bir de minik not: Bahar geldiğinde gezme arzuları tavan yapanlara bu aralar THY'de çok güzel fırsatlar olduğunu hatırlatırım. (Hasta olabilirim ama gözüm hâlâ havaya bakıyor :)


3 yorum:

Müge Hestbaek dedi ki...

İmge,
Ne zamandır aklımda ama bir türlü yazamadım sana. Müge'den bahsedince tamam dedim, şimdi yazayım. Bir Müge arkadaşın daha olsun mu? Buluşup bir kahve içelim mi bir gün? Ne dersin? Konuşacak çok ortak konumuz olduğunu düşünüyorum. Hem meslektaş sayılırız. :) Mailını göremediğim için buradan yazdım. Benim mailım mugehestbaek@hotmail.com. :) Öpüyorum seni kocaman. :)

Imge dedi ki...

Müge,

Harika bir fikir! Kesinlikle Mügemmell olur derim.:) Ayrıntılar için az sonra mailine geliyorum, bekle beni..:)

Imge dedi ki...

Bu arada Eleos'un web sayfasındaki şarkı sevgili okurlarım tarafından bana gönderilmiş olup merak edenler için de linki budur:

http://www.youtube.com/watch?v=VgPNzWFfoA8

Harika değil mi?