Girmeli mi, girmemeli mi diye düşündüğümüz, hızlıca bir bakıp çıkalım diye girdiğimiz ve açıklamalı fotoğrafların önünde uzun uzun zaman geçirdiğimiz bir yer oldu burası.
Topography of Terror, Nazi iktidarının hüküm sürdüğü 1933-45 yılları arasında en önemli baskı, korku ve yıldırma aracı olan Gestapo, İstihbarat ve SS birliklerinin merkezinin bulunduğu alanda yer alıyor. Bu binalar II. Dünya Savaşı sırasında şehre düşen bombalarla yerle bir olmuşlar. Bir arşiv niteliğindeki Topography of Terror binasının yapımına ise 2005 yılında başlanıp, 2010'da tamamlanmış. Binanın tam karşısında Berlin Duvarı'nın 200 metrelik bir bölümünü ve hemen altında duvar boyunca sıralanmış dönem fotoğraflarından birkaç tanesini görebilirsiniz. Bina yapılmadan önce burası tamamen açık hava müzesiymiş.
İçerisi bölümler halinde düzenlenmiş. Her fotoğrafın ya da belgenin altında Almanca-İngilizce açıklaması yer alıyor. Nazilerin iktidara gelmeden önceki yükseliş dönemleri, iktidar dönemlerinde yaptıkları, Yahudilere yapılan zulüm ve dışlama örnekleri, tutuklanan ve hapislerde çürüyen aydın muhaliflerle ilgili kararlar, parti afişleri, savaş dönemi, çöküş dönemi hepsi harika anlatılmış. İnsanın tüyleri ürperiyor ve aklı almıyor böylesine eğitimli bir toplumun böyle bir ruh hastasının peşinden sürüklendiğini. Eğitimli toplumlar bile "karizma" peşine takılıp koyun sürüsü gibi giderse eğitimsiz toplumlar ne yapsın değil mi, sevgili okur? Sözüm meclisten dışarı!
İşte iktidara geliş öyküsü ve Gestapo'nun gücü ile öykümüze başlıyoruz. Üşenmeyip, okumak isteyenler için İngilizce açıklamalı panoları ekledim.
O dönemlerde yaşayanlardan birinin çocuğu/torunu olacaksam eğer şu daire içine alınmış adamınki olmak isterdim:
Aşağıdaki toplum içinde aşağılama örneklerine ne dersiniz? Muhaliflerle ya da Yahudilerle konuştukları için saçları kazınan kadınlar mı ararsınız yoksa referandumda iktidara karşı "hayır" oyu kullandığı için "halkıma ihanet ettim" pankartıyla Nazi askerleri eşliğinde sokaklarda dolaştırılanlar mı? Ne ararsanız var o dönemde...
Kurşuna dizilen, sinagogları ya da dükkanları yağmalanan, ibret olsun diye sokaklarda sallandıranlar isterseniz, onlar da var:
"Çalışmayanlar, yememeliler," zihniyetine de sahip olan "karizmatik lider Hitler"in 70,000 fiziksel ya da zihinsel engelli vatandaşı öldürttüğünü biliyor muydunuz? İşte bu "işe yaramaz yiyiciler" ile ilgili yaptıklarını parti programına alıp, bu konuda afiş bile bastıran hastalıklı düşüncenin detayları:
Son olarak da bir duvar dolusu mahkeme kararı: tabi ki muhaliflerin tutuklanması ya da ölüm cezasına çarptırılmaları için. Belediyede doktor olarak çalışan Kate Frankenthal'in anılarından alıntı gerçekten çok etkileyici: "İlk zamanlarda tutuklamalar tamamen sistemsizdi. Nereden başlayacaklarını asla bilemiyordunuz...Bu tür gayri resmi eylemlerin sayısı o kadar çoktu ki kimse güvende değildi..."
Çok uzatmış olabilirim ama çok etkilendiğim yerlerden biriydi burası ve bu eklediklerim, gördüklerimizin yüzde biri falan olabilir. Yolunuz düşerse buraya mutlaka uğrayın. Faşizme elinizi verdiğinizde sadece kolunuzu kaptırırsanız şanslı olacağınızı, ama ne yazık ki benliğinizi kaybedip bambaşka bir insana dönüşeceğinizi (ya da insanlıktan çıkacağınızı) anlatacaktır size. Haftanın ilk günü içinizi bunaltmış olabilirim ama bazen bunalmak da güzeldir, etkilidir. İnsanı silkinip, kendine getirebilir. Kendi geçmişlerine ait böylesine utanç verici bir dönemi böyle büyük bir açıklıkla sergileyen, bundan gerekli dersleri çıkarmış olarak yoluna devam eden Alman cesaretine ve bilincine de saygılarımı sunuyorum. Bunu yapabilmek hiç de az şey değil bence...
İçerisi bölümler halinde düzenlenmiş. Her fotoğrafın ya da belgenin altında Almanca-İngilizce açıklaması yer alıyor. Nazilerin iktidara gelmeden önceki yükseliş dönemleri, iktidar dönemlerinde yaptıkları, Yahudilere yapılan zulüm ve dışlama örnekleri, tutuklanan ve hapislerde çürüyen aydın muhaliflerle ilgili kararlar, parti afişleri, savaş dönemi, çöküş dönemi hepsi harika anlatılmış. İnsanın tüyleri ürperiyor ve aklı almıyor böylesine eğitimli bir toplumun böyle bir ruh hastasının peşinden sürüklendiğini. Eğitimli toplumlar bile "karizma" peşine takılıp koyun sürüsü gibi giderse eğitimsiz toplumlar ne yapsın değil mi, sevgili okur? Sözüm meclisten dışarı!
İşte iktidara geliş öyküsü ve Gestapo'nun gücü ile öykümüze başlıyoruz. Üşenmeyip, okumak isteyenler için İngilizce açıklamalı panoları ekledim.
O dönemlerde yaşayanlardan birinin çocuğu/torunu olacaksam eğer şu daire içine alınmış adamınki olmak isterdim:
Aşağıdaki toplum içinde aşağılama örneklerine ne dersiniz? Muhaliflerle ya da Yahudilerle konuştukları için saçları kazınan kadınlar mı ararsınız yoksa referandumda iktidara karşı "hayır" oyu kullandığı için "halkıma ihanet ettim" pankartıyla Nazi askerleri eşliğinde sokaklarda dolaştırılanlar mı? Ne ararsanız var o dönemde...
Kurşuna dizilen, sinagogları ya da dükkanları yağmalanan, ibret olsun diye sokaklarda sallandıranlar isterseniz, onlar da var:
"Çalışmayanlar, yememeliler," zihniyetine de sahip olan "karizmatik lider Hitler"in 70,000 fiziksel ya da zihinsel engelli vatandaşı öldürttüğünü biliyor muydunuz? İşte bu "işe yaramaz yiyiciler" ile ilgili yaptıklarını parti programına alıp, bu konuda afiş bile bastıran hastalıklı düşüncenin detayları:
Son olarak da bir duvar dolusu mahkeme kararı: tabi ki muhaliflerin tutuklanması ya da ölüm cezasına çarptırılmaları için. Belediyede doktor olarak çalışan Kate Frankenthal'in anılarından alıntı gerçekten çok etkileyici: "İlk zamanlarda tutuklamalar tamamen sistemsizdi. Nereden başlayacaklarını asla bilemiyordunuz...Bu tür gayri resmi eylemlerin sayısı o kadar çoktu ki kimse güvende değildi..."
Çok uzatmış olabilirim ama çok etkilendiğim yerlerden biriydi burası ve bu eklediklerim, gördüklerimizin yüzde biri falan olabilir. Yolunuz düşerse buraya mutlaka uğrayın. Faşizme elinizi verdiğinizde sadece kolunuzu kaptırırsanız şanslı olacağınızı, ama ne yazık ki benliğinizi kaybedip bambaşka bir insana dönüşeceğinizi (ya da insanlıktan çıkacağınızı) anlatacaktır size. Haftanın ilk günü içinizi bunaltmış olabilirim ama bazen bunalmak da güzeldir, etkilidir. İnsanı silkinip, kendine getirebilir. Kendi geçmişlerine ait böylesine utanç verici bir dönemi böyle büyük bir açıklıkla sergileyen, bundan gerekli dersleri çıkarmış olarak yoluna devam eden Alman cesaretine ve bilincine de saygılarımı sunuyorum. Bunu yapabilmek hiç de az şey değil bence...
3 yorum:
Evet ben de nazilerin yahudileri tıktıkları bir kampı görmüştüm.İçim parça parça olmuştu.Yattıkları yerler,yapılanlar,...Bir tarafta naziler ve ailelerinin kaldıkları,her türlü konforun olduğu yerler diğer tarafta ise bir deri bir kemik insanların kaldıkları yerler.Oradan 4 kişi kaçmaya teşebbüs etmiş ama sadece bir kişi kaçabilmiş.O da toz pembe gösterilen yerdeki bu vahşeti tüm dünyaya duyurmuş.Prag gezimde gitmiştim,kampın adı aklıma gelmedi şu an.
Kesinlikle katılıyorum. Geçmişiyle doğru dürüst yüzleşmiş ve olduğu gibi kabul etmiş Almanlar. Bizim gibi hasır altı edip şizofrenik bir şekilde yaşamaya devam etmiyorlar.
Mahmutun güncesi
Bahsettiğin Terezin toplama kampı sanırım..
Benden Bizden,
Yaptığı iyi ya da kötü şeyin sorumluluğunu almayı bilen zihniyetin hastasıyım!
Yorum Gönder