...dedik ve Kaş'tan döndüğümüz hafta iki tane rakı-balık gecesi yaptık. İlki İso'cumla baş başa, dokuzuncu evlilik yıl dönümümüzü kutlamak için 14 Ağustos Çarşamba gecesi Bebek Balıkçısı'ndaydı. Bebek Balıkçısı, bazı mekânların neden yıllardır "en iyiler" listesinde olduğunun göstergesi olabilecek örneklerden biri bana göre. Hiç değişmeyen lezzet, hizmet ve sunum kalitesiyle, rahatlığın ön planda olduğu dozunda, kasıntısız şıklığıyla hayal kırıklığına uğramayacağınız yerlerden. Eh, yer olarak da Bebek'te denizin dibinde olunca, size sadece tadını çıkarmak kalıyor. Peki pahalı mı? Soruya soruyla karşılık vereyim: Boğaz'ın her iki yakasında da denizin dibinde rakı-balık yaptığınız uygun fiyatlı bir yer var mı? Belki burada bir miktar da Bebek primi vardır ama belki de kullandığınız kredi kartına yapılan indirim ile o primi ortadan kaldırabilirsiniz.;) Bana göre fiyat-kalite değerlendirmesi açısından oldukça başarılı bir yer. Geceye arabada makyaj tazeleyerek başlayıp, tatlı ve meyve ile bitirişimizi fotoroman olarak ekte bulabilirsiniz. Bu arada seneye 10. yıl kutlamaları için şimdiden bir şeyler düşünmeye başlamak gerek, hiii çok heyecanlı..:))
İkinci rakı-balık gecesini o hafta sonu İstanbul'a gelen Zeynep-Burak ikilisiyle birlikte Arnavutköy'deki Lipari'nin terasında yaptık. Öncesinde akşam üstü yine yıllardır aynı kalitesini koruyan mekanlardan biri olan Aşşk Kahve'de birer (peki, tamam, ikişer) içki molası verdik. Ve yürüyerek Arnavutköy'e geldik.
Terasa çıkan merdivenleri de tırmandıktan sonra artık güzel bir rakı-balık gecesini de hak ettiğimizi düşünüyorduk ki üzülerek söyleyeyim Lipari'den pek memnun kalmadık. Gelen hiçbir mezenin çok özellikli olduğunu söyleyemeyeceğim. Sunum da özensizdi. Örneğin, ara sıcaklar sıcak güveç kaplarda değil aynı minik porselen meze tabaklarında geldi. Bizim uyarımızla götürüp güveç kaba alıp getirdiler. O güveç kabı da baya masanın kullanımından çıkarıp kendi tabağıma almışım ben sanki! :) Ekmekler taze değildi, mısır ekmeği çok başarılı değildi. Ayrıca servis de yavaştı, herhalde Cumartesi kalabalığıyla ilgili bir durumdu. Sadece en son bölüşmek için söylediğimiz bir porsiyon minekop gerçekten başarılıydı. Ama bir daha gider miyim? Sanmam. Yine de keyfimizin ve sohbetin bol olduğu güzel gecelerden biriydi. Önemli olan da bu zaten, değil mi?
Ama çıkışta bir daha Aşşk'a gelip de kapanış içkisi içseydik daha iyiydi tabi.Çekmeyin der gibi halimizden belli sanırım kapanışta kafalarımızın ne durumda olduğu.:) Sonra ertesi gün kötü olmayayım diye eve gelip 2 tane Alka, sabah kalkar kalkmaz 2 tane Alka ve kahvaltıdan sonra da bir Metpamid alıp gerçekten Pazar gününü kötü geçirmemeyi başardım ama Pazartesi günü bacaklarımın iç kısımları boydan boya kırmızı noktacıklarla kaplandı! Babam Alka dozunu abarttığım için olduğunu, cilt doktorum travma, sıcak banyo, güneşte yürümeden dolayı olmuş olabilecek minik, önemsiz cilt altı kanamalar olduğunu söylese de aslında ne olduğunu ben çok iyi biliyordum: Nazar! Kıh kıh, nazara inanmam ama nazar düşüncesinin bazen gerçeklerden daha çekici geldiği olmuyor değil..:)
Hepinize harika bir hafta diliyorum. Zaten bu hafta içi sadece dört gün, bu bile harika olması için başlı başına yeterli neden değil mi? Sonrasında İstanbul'dan uzaklaşacaklar el kaldırsın bakayım? :)
2 yorum:
neyin seferine kalktı o kadehler?
gokkusagını goremeyen kedilerin serefine olabilir mi? :))
dip; tesadufen denk gelinmis guzel bir blog:)
Teşekkürler Matias :),
Ve bu sefer başka şeyler için kalkmıştı kadehler ama bir dahaki sefere gökkuşağını göremeyen kediler için içeriz artık.:)
Sevgiler..
Yorum Gönder