Günde Üç Öğün Film İzlemek İsteyenler El Kaldırsın! :)

Kışın hafta arası ikimizin de evde olduğu günleri ve başka planımızın olmadığı  hafta sonlarını genelde kitaplarımıza ve filmlere gömülerek geçiriyoruz. Böylelikle oturduğumuz yerde, evimizin sıcaklığında ve konforunda bambaşka dünyalara yolculuk edebilmenin keyfini yaşıyoruz. Siz de bu hafta sonunu filmler arasında kendinizi kaybederek geçirmek istiyorsanız birkaç önerim olacak.

İlki Kaptan Phillips. Yaklaşık üç ay önce vizyona giren ve 2009 yılında yaşanmış gerçek bir korsanlık olayından yola çıkılarak çekilmiş olan bu filmi sinemada kaçırdıysanız izlemelisiniz. Maersk Alabama isimli Amerikan kargo gemisinin Somali açıklarında korsanlar tarafından ele geçirilmesini ve sonrasında yaşananları izleyeceğiniz bu filmi nefesinizi tutarak izleyeceksiniz. Çekimler çok güzel, doğal. Tom Hanks'in özellikle son sahnelerde oyunculuğu insanın içine dokunan cinsten. Korsanların lideri ve gerçek hayatta da Somalili bir mülteci ve eski hükümlü olan Barkhad Abdi yardımcı oyuncu dalında Oscar adaylığını hak ediyor. 

Ama bir yandan da yüzlerce firmanın tonlarca yükünü taşıyan koskoca ülkenin koskoca şirketinin koskoca gemisinin kıçıkırık (pardon!) dört tane korsan tarafından kaçırılmış olmasını aklınız almıyor. Yani "ulen gemi kaçırıldıktan sonra donanmayı, helikopterleri oraya yığsanız kaç yazar, önce gemiyi kaçırtmamak için gereken önlemleri alın! Madem o sularda bir sürü korsanlık oluyor, gemilere silahlı bir güvenlik ekibi yerleştirin ya da tek başlarına değil toplu halde seyir halinde olmalarına dikkat edin!" falan diye oturduğunuz yerden ahkamlar kesmenin keyfini de yaşayacaksınız filmi izlerken. :) Ama yine de izleyin, değer. 

Diğer film önerilerim Digitürk'ün hastası olduğumuz Moviemax Festival ve Sundance kanallarından. Bu ekipte kim varsa ve filmleri kimler seçiyorsa hepsine helal olsun diyerek sözlerime başlayayım. Son zamanlarda izlediklerimiz kısaca şunlar:


* Frances Ha - 2012 yapımı filmde çok yetenekli olmasa da tek tutkusu dans etmek ve yaşamak 27 yaşındaki Frances'in yakın arkadaşı Sophie ile birlikte New Yok'taki yaşamına göz atıyoruz. Sophie daha çerçeve içine koymalık bir hayatı tercih edince yalnız kalan ve boşluğa düşen Frances'in gerçek yaşamla yüzleşmesi ve tutunma hikayesi çok doğal anlatılmış. Greta Gerwig de Frances rolüne cuk oturmuş.  

* Mother of George - Brooklyn'de yaşayan, yeni evli Nijeryalı bir çiftin hikayesi. Modern şehirde geleneksel yaşamlarını sürdüren çiftin evliliklerinin üzerinden uzun zaman (bir yıl!) geçmesine rağmen çocuk sahibi olamamaları hem kendilerine hem de ailelerine dert olur. Aile büyüklerinden birinin önerisi ise çözüm mü olacak yoksa daha fazla sorun mu yaratacak izleyip görün derim. Güzel bir film. 

* The End of Love - 2012 yapımı filmde bekar bir baba ve henüz iki yaşındaki oğlunun hayatına dahil oluyoruz. Oğlunun doğumundan kısa bir süre sonra bir kaza sonucu hayatını kaybeden anne, baba-oğlu tek başlarına bırakıp başka bir dünyaya göçüp gitmiştir. Genç babanın düzenli bir işi olmadığı için maddi sıkıntılar yaşamaktadır. Üstüne bir de bu olayın yarattığı travma ve manevi sıkıntılar eklenince hayatlarının nasıl olacağını ve çabalarını görmek için bu filmi mutlaka izleyin. Çok güzel, çok doğal, çok etkileyici. 


* Shores of Hope - 2012 yapımı Alman filmi. Almanların tarihlerinde sinema ve edebiyat eserlerine de konu olan en önemli iki dönemin biri Nazi egemenliği ise, diğeri de Berlin Duvarı'nın yıkılışı ve öncesindeki Doğu ve Batı Almanya bölünmüşlüğü olsa gerek. İşte bu filmde de Doğu Almanya'daki baskıcı yönetimden kaçmak isteyen gemi işçilerinden birinin hikayesi etrafında dostluk ve vicdan sorgulaması da yapılıyor. Baskıcı rejimler ve bu yönetimlerin küçük insanlara verdikleri payeler, maşa rolleri sayesinde özgürlük isteyen insanların hayatlarını cehenneme çevirebilme özellikleri anlatılıyor. Ve tüm maddi ve manevi kayıplara rağmen minicik bir umut ışığıyla filmin bitmesi biraz olsun içimizi rahatlatıyor. (Gerçi ben film bittikten sonra geçici süre rahatlayıp yine değersiz adamlar yüzünden kaybolan değerli canlara, mallara, zamana sayıp sövmeye devam ediyorum!) Çok güzel bir film. Mutlaka izleyin. 

* Our Children -  Zengin bir doktor Faslı bir genç çocuğun ve ailesinin himayesini üstlenerek çocuğu Belçika'da büyütür, okutur. Çocuk evlendiğinde bile onlara maddi ve manevi açıdan destek olmaya devam eder. Çocuklar oldukça bu desteğin şekli ve boyutu değişir. Giderek daha fazla ailenin yaşamının içinde olmaya başlayan adam adeta aileyi kendine bağımlı kılarak, verdiklerinin karşılığında özgürlüklerinden çalmaya başlar. Bu durum bağımlı yaşamaya alışmış çocuğu fazla etkilemese de karısını giderek daha fazla etkilemeye başlayacak ve bunalıma sokacaktır. Sonrasında neler olacağını ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Sadece bilin ki film, çok etkileyici bir sona sahip.  

* Hello! How Are You? - 2010 Romanya yapımı filmde yetişkin bir çocukları olan evli bir çiftin birbirlerinden kopuk, hayal kırıklıkları, sıkıntılar, mutsuzluklar biriktirdikleri yıllar omuzlarına çökmüş, durağan yaşamlarına konuk oluyoruz. Kadın kuru temizlemeci, adam ise eski piyanist, ama yıllar önce geçirdiği bir kaza sonucunda artık elini istediği gibi kullanamadığından sayfa çevirici olarak hayatına devam ediyor. İkisi de arkadaşları sayesinde chat yapmayı öğrenerek "hadi hayatımıza bir renk, bir değişiklik katalım" mantığıyla ekran başına geçiyorlar ve bingo! O kocaman, sınırsız dünyada da birbirlerini bulmayı başarıyorlar. Yakada karanfil konseptli buluşmanın ise ne kadar sinir bozucu olduğunu anlatmama gerek yok herhalde. İzleyin, kendi sinirinizi kendiniz bozun lütfen.:)

Hafta sonu için bunlar yeterli olur size sanırım. Şimdiden iyi seyirler. Ben de diğer hafta sonuna yatırım yapmaya başlayayım artık.;) 

İyi tatiller!   

Hiç yorum yok: