En basitinden havaalanından çıkar çıkmaz on beş dakika içinde kendini bir kebapçıda bulmak demek. ;) Bu sefer bizim için ilk durak Hacı Bayram'daki Birbiçer oldu. Ve İso'cum geldiğinde bol bol kebap yeneceği için ben kendimi ciğere vermeye karar verdim ilk gün. Mmmm... kokuyu alabiliyor musunuz? Nefis!
Benim orada olduğum ilk günlerde hava bulutlu ve esintiliydi. Bir gece yağmur bile yağdı. Ama o hali de çok keyifliydi doğrusu. Tişört üstü ince bir ceketle idare edilebilen ve yine açık havada oturulabilen bir havaydı ne de olsa. O yüzden bir #gununkahvesi molasını annemle birlikte Kayıkhane'de verdik. Çukurova Üniversitesi'ne ait bu mekan bizim aslında güneşin altında akşamüstü birası durağımızdı. Ama keyif katleden son kanunlarımız sayesinde üniversiteye ait olduğu için artık içki servisi yapılmayan bu göl kenarındaki kafeye bu kez kahve içmeye gittik.
Yine annemle öğle duraklarımızdan bayıldığım bir tanesi de Mesken oldu. Açık havada üstü kapalı (hatta rüzgar olduğunda yanları da muşamba storlarla kapanabilen) salaş bir yer. Ama nefis pirzola, salata, yoğurt üçlüsü sizleri bekliyor ona göre. Ayrıca öyle İstanbul'daki gibi doğada yemek yiyelim diye iki saat trafik çekmeden, yer bulur muyum derdi olmadan gidip, etrafınızda uçuşan beyaz güvercinler eşliğinde manzaraya karşı yemeğinizi yiyebileceğiniz bir yer. Akşam için olmasa da öğlen ya da akşam üstü için tercih edebilirsiniz. Mutlaka deneyin.
İso'cumun adeta rüyalarına giren Suat Usta'nın yerinde sıra. Cuma akşamı onu havaalanından aldıktan sonraki ilk durağımız Doyum Ocakbaşı oldu. Eski yerlerinin de müdavimiydik bilirsiniz. Sonra kapanıp, minik bir Ankara macerası yaşadıklarını ve yine, yeniden kendi topraklarına döndüklerini duyduk. Onu da İso'nun bir akşam Suat Usta'ya telefon etmesiyle öğrendik ailecek. Diyorum, onun ayrı bir merakı var Suat Usta'nın kebabına. :) Ama tutturduğu kadar da vardı yine. Her zamanki gibi favorimiz oldu onun bize hazırladığı sofra. Kebap, külbastı, kaburga, tahinli salatası, fındık lahmacunu ve peynirli pidesi, yeşillikleri, sarımsaklı fırın domatesi, ezmesi, her şeyi her zamanki gibi harikaydı.
Üstüne ailecek kendimizi İso tarafından kötü alışkanlıklar edinmeye bıraktık evimizin bahçesinde.;) İso'nun yanında getirdiği purolar ve babamın Küba'dan getirdiği Havana Club rom eşliğinde Adana havasında bildiğin Küba esintisine teslim olduk. Ve gece saat bir buçuğa kadar sohbet eşliğinde teslimiyetimiz sürdü. Sonra birden acaba paçacıya gitsek mi diye yavaş yavaş birbirimizi gaza getirerek düştük yollara. Evde giydiğimiz eşofmanlar, şallar, gözlükler, yarısı çıkmış makyaj eşliğinde falan Seyhan Paça'ya attık kendimizi. Çürük, mumbar ve şırdan gibi insanlıktan çıkmamıza neden olan bilimum şeyleri yedikten sonra rahatlayıp, evimize dönüp uyuduk.
Ertesi gün babam sabahın köründe kalkıp kongresine nasıl gidebildi bilmiyorum ama biz ancak 10.30'a doğru uyanabildik. Zaten Karnaval'ın asıl günü olan 12 Nisan Cumartesi olduğu için de yayılarak kahvaltı, gazete, bahçede kedi-köpek sefası yaptıktan sonra öğleden sonra attık kendimizi sokaklara (burada bahsetmiştim). Günün kebabını da kortej sonrası Merkez Park öncesinde Kebap 52'de yedik bu kez. Evet güzeldi (zaten Adana'da kötü kebap yemeniz mümkün değil bana göre), ama kesinlikle bir Suat Usta değildi! ;) Üstüne künefesini hiçbir şeye değişmeyeceğim Yıldızoğlu Künefe'de ağzımızı tatlandırdıktan sonra ver elini Merkez Park dedik.
Park çıkışında da sokaklardaki insan kalabalığı ve Karnaval coşkusuyla Taps'te devam ettik geceye ama söz konusu Adana olunca ondan bahsetmeye gerek bile duymuyorum sevgili okur. Ayrıca Zeynep Ablacığımın bizim için hazırladığı sarımsaklı köftelerden, el açması böreklerden ve bavula atarak İstanbul'a getirdiğim içli köftelerden ya da Ayten Teyzemin bana sardığı ve yine İstanbul'a taşıdığım lahana sarmalarından da davamızla ilgisi olmadığından bahsetmiyorum. Bunların tamamının sadece ve sadece kotumun düğmesinin kapanmamasıyla ilgisi olabilir, o kadar! ;) Yazarken fark ettim ki biraz abartmışız! Ve programımıza göre Nisan ayında rejim falan mümkün görünmüyor. O zaman "Mayıs'ta rejim keyfi" fotoğrafları paylaşırım artık sizinle, n'apayım? ;)
2 yorum:
canım nasıl çekti var ya anlatamam. bi hafta sonra ankaradan azıcık da olsa uzaklaşıp güzelim memleketime indiğim ilk gün hepsini yemek istiyorum :D
Melike,
Şimdiden afiyet olsuuun..:)
Yorum Gönder