Rodos: Yeme-İçme Notları

Yemek konusunda Rodos'un da hakkını verdik, sevgili okur. Nasıl olduğunu hemen fotoğraflarla anlatacağım. Nefis lezzetlere hazır mısınız?

İlk durağımız Rodos'a varıp, otelimize yerleşir yerleşmez gittiğimiz Tamam Restaurant oldu. Akşamüstü saat 6'ya doğru, yani erken bir saatte gittiğimiz için yer konusunda sıkıntı yaşamadık, ama normal şartlarda rezervasyonsuz yer bulmanızın mümkün olmadığını söylüyorlar. Zaten minicik de bir yer. Sahibi çok şeker bir adam. Türk olduğumuzu öğrenir öğrenmez Vedat Milor'un buraya geldiğini ve her şeye tam not verdiğini bize söyledi. Orada olduğumuz süre boyunca hem kendisi hem kızı bizimle çok güzel ilgilendiler ve kalkmadan önce de ev yapımı vanilyalı dondurmalarından ikram ettiler. Burada hayatımda yediğim en güzel deniz ürünlü makarnayı yemiş olabilirim. İso'cumun seçtiği fırınlanmış et de kayısı aromalı sosuyla müthişti doğrusu. Ev yapımı beyaz Chardonnay şaraplarını tavsiye ederim. Burası kesinlikle denenmesi gereken, çok başarılı bir restoran. Mutlaka gidin. 


Bir akşam Old Town'daki deniz ürünleri restoranı olan Nireas'ı denedik. Fosfor zehirlenmesi için ideal bir adres olduğunu söyleyebilirim. Güzel bir bahçesi var ve deniz ürünlerinin hepsi çok lezzetli. Yine biraz abarttığımız ve "bir daha bu kadar çok şey söylemeyelim" diye kendimize belki yüzüncü kez söz verdiğimiz gecelerden biri oldu ama değdi. Crab cake, domates soslu karides, kızarmış kalamar, ızgara ahtapot ve Greek salad uzomuza eşlik etti o akşam. Tavsiye ederim. 


Bir akşam otelimizin çok yakınlarındaki Rodofagia'yı denedik. Peynirli biberler, cheese saganaki ve Greek salad gibi peynir ve sebze ağırlıklı soframıza bu kez deniz ürünü olarak sadece kalamar ızgara ekledik ve şimdiye kadar yediklerimizin en iyilerindendi diyebilirim. Yanında ikram olarak gelen pita ekmekleri ve fesleğenli sos da çok başarılıydı. Koykos'ta yer bulamadığımız için o gün buraya geldik, iki gün sonrasına da Koykos'a rezervasyon yaptırdık. Şimdi ikisini de denedikten sonra çok özellikli bir ambiyansı olmasa da yine de burayı Koykos'a tercih ettiğimi söyleyebilirim. Aklınızda olsun.  


Gelelim bir günümüzü Stegna Beach'e ayırma nedenimiz olan Gorgona'ya. Yine Ayşe sayesinde denediğimiz ve ortamıyla, servisiyle, nefis deniz ürünleriyle gönlümüzü fethederek en iyiler listesine doğrudan liste başından giriş  yapan bu harika restorana mutlaka gidin. Önünüzde Greek salatayı hazırlasınlar - torpilliyseniz bizim gibi biraz közlenmiş patlıcan da eklerler salatanıza. ;) Sonra yanında uzoda pişmiş karidesleri ve ızgara ahtapotu afiyetle hüpletin. İkram olarak gelen kızarmış ekmekler ve yanındaki zeytinyağında duran kurutulmuş domateslerin tadı da hâlâ damağımda. Gerçekten çok güzel bir yerdi burası. Hem Nireas hem de Gorgona için Ayşe'ye bir kez de buradan teşekkür eder, yolunuz düşerse mutlaka bu restoranları deneyin derim. 


Gelelim Koykos'a... Çok şeker görünen minik ahşap masaları, ahşap panjurlu pencereleri, bahçesi olan iki katlı bir mekan. Sahibesi ve çalışanları gayet ilgili, güler yüzlü (ki hiçbir yerde aksiyle karşılaşmadık). Her gördüğümüzde tamamen doluydu - gece geç saatlerde bile. Ve hep iyi yorumlar duyduk, okuduk hakkında. O yüzden de Rodos'taki son akşamımız olan 12 Eylül Cuma akşamı için yerimizi ayırttık önünden geçtiğimiz günlerden birinde. Ancak yemeklerinin hiç de özellikli olduğunu söyleyemeyeceğim. Yani o ana kadar da yeterince yer görüp, yemek tattığımız için rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki mezeler vasattı. Güveçte karidesin acısı feciydi! Ahtapot eh işteydi. En son üstüne söylediğimiz suflemsi, dondurmalı çikolatalı kek yediğimiz en güzel şeydi bana göre. Kahvaltı, öğle yemeği ve kahve-tatlı için belki önerilebilir ama akşam yemeği için bence burası Asmalımescit'te Yakup, Refik, Sofyalı, vs dururken Nevizade'de adı sanı bilinmeyen bir yere gitmek gibi sanki. Bilmem anlatabildim mi?


Ayşe'nin önerilerinden Old Town'daki Cafe Chantant'a maalesef gidemedik, çünkü sadece Cumartesi geceleri açık olduğunu öğrendik. Bizse 13 Eylül Cumartesi akşamı Marmaris merkezin korkunç kalabalığında, Galatasaray maçını gösteren tek yer olduğu için müşteri çekmek adına türlü şaklabanlıklar yapan bir bar sahibi tarafından yakalanmıştık. Adam bir koşu bize Tiiiborglarımızı ve pattiis tavamızı getirdiğinde ve çıkışta gideceğimiz korku filmi boşluğundaki apart oteli düşündüğümde o gece karşı kıyıda, Yunan müzikleri dinleyebileceğiniz bir taverna olan Cafe Chantant'ta olabilmeyi tahmin edemeyeceğiniz kadar çok istedim! ;) Ama bir bakıma iyi de oldu bunları yaşamak, çünkü rüya gibi iki haftanın ardından evimize dönmeyi de ancak bu korkunç ortama girdiğimde isteyebilirdim! ;)

Bu yemekler ve sabah kahvaltıları dışında günlerimiz genelde Greek yogurt, Greek frappe ve Greek beer (Mythos, Zythos ve her yerde olmayan Fix en sevdiklerimiz oldu; Alfa'ya pek bayılmadım) ile geçti diyebilirim. ;)


Bir geziyi daha yazılarıyla birlikte ağız tadıyla sonlandırırken ufukta beni çok heyecanlandıran başka bir gezinin varlığı ile gözlerimin parladığını söylemeden duramayacağım. Artık gelsin şu bayram tatili, değil mi? ;)

2 yorum:

Mahmutun güncesi dedi ki...

Ağzım sulandı.:))

Imge dedi ki...

Mahmutun güncesi,

:)) Keşke blogdan ikram şansım olsa. ;)