Masai Mara'da Akşam Safarisi

Masailerden ayrılıp otelde öğle yemeği ve dinlenme molası verdikten sonra yine araçlardayız. Bakalım sabah harika görüntülerle bize günaydın diyen Afrika savanalarının akşamüstü sürprizleri neler?

Çocuklarıyla akşam gezintisine çıkanlar var bu kez ağırlıkla. Önce bir yaban domuzu ve iki yavrusunu görüyoruz. 


Sonra aile saadeti içinde salına salına gezinen fillerle karşılaşıyoruz. Ama filler açısından bize en cömert davranan yer Serengeti oluyor. Tam 27 filden oluşan kocaman bir sürü arabalarımızın önünden geçiyor resmi geçit tadında. Tabi daha iki gün var onları görmeye. ;)


Yolumuza devam ederken rangerların cipi ve birkaç cipin daha toplandığı bir alana gidince bir çita ve dört yavrusunun oynaştıklarını fark ediyoruz. Çitalar evcilleştirilebilen hayvanlarmış, patilerinde tırnakları yokmuş diğer kedigillerden farklı olarak. O yüzden yavrularıyla ilgili kaçakçılık durumları söz konusu olabilirmiş. Rangerların orada bulunmalarının sebebi anlaşılıyor böylece. Dünyanın en hızlı koşan hayvanı olarak bilinen çitanın avlanmak için en fazla 1,5 dakika koşabildiğini biliyor muydunuz? Vücut ısısı koşu sırasında çok yükseldiği için beyni ve kalbi daha fazlasına izin vermiyormuş. O yüzden üç saniye içinde 100 km'lik bir hıza ulaşıp, yaklaşık bir dakika içinde de avını yakalayıp sakinleşmesi gerekiyormuş. 


Çita ailesinin yanından da ayrılıyoruz. Aile derken doğada anne ve yavrular var; babalar ortalıkta yoklar! Gözlemlediğim kadarıyla insan"oğlu"nun büyük çoğunluğunun da doğaya en -ve tek- uyumlu oldukları alan bu. :P 

Yola devam! Tek başına ya da sürüler halinde akşam karanlığı bastırmadan bir şeyler atıştırmak üzere dolananlar çıkıyor karşımıza. Soldaki sekreter kuşu. Patrondan kaçmış olsa gerek. :P Sağda ise gunular ve zebraların kardeş kardeş otladıklarını görüyoruz.  


Tam "sabah safarisinde daha şanslıydık" yorumları yavaş yavaş başlamışken bir erkek aslan haberi alarak direksiyonu bodur bir ağacın bulunduğu kayalara doğru çeviriyoruz ve ta ta ta taaam!! Nefis bir erkek aslan var karşımızda. Hemen ilerisinde de dişisi uzanıyor, ama hiç istifini bozmuyor. Yaşasın, biraz şu yakışıklıyı izleyelim, derken bizim aslan yerinden kalkıp, minik bir daire çizip, tam önümüzde ihtiyaç molası verip, kayalıkların karşı ucuna geçiyor.


Hımm, burada daha mı iyi oldu ne? Yaklaşık yarım saat aslanın her hareketini inanılmaz yakın bir mesafeden izliyoruz. Metro Goldwyn Mayer aslanı tadında esnemesi, gözlerini mayışan kediler gibi tatlı tatlı yumup açmasını, başını çevirip biraz da profilimi izleyin demesini... Bize hiç sıkılmadan çok güzel pozlar veriyor bu artist! Yine bir kükreme duyamıyoruz ama olsun, bu görüntüler paha biçilmez. 

Yetişkin bir erkek Afrika aslanı ortalama 200 kg civarındaymış. Şimdi biraz karizmasını dağıtacağım izninizle, çünkü günün 20 saatini uyuyarak geçiyorlarmış. Avlananlar da dişilermiş üstelik! Ama avın en güzel yerini önce erkek aslan yiyip, lütfettiği kadarını dişilere bırakıyormuş. Karısını evlere temizliğe gönderip, kendisi tüm gün kahvehanede aylaklık eden, sonra da kadının kazandığı parayla her gün kendine bi' küçük açan tiplere benzemiyor mu sizce de?! Besin zincirinin en tepesinde, insan ve timsah dışında düşmanı yok, kendini gösterip bir kükredi mi karşısındaki "eyvallah" diyerek topuklayabilir, ama doğada bu kadar da "imaj her şeydir" durumu olması ilginç değil mi diğer hayvanlar alın teriyle emek zahmet yaşarlarken yahu?


Neyse... Doğanın düzeniyle ilgili bu eleştirilerimi kendisinin duymasını hiç istemem. O yüzden bu arkasından konuşmalarım da aramızda kalsın olur mu? ;)

Şimdi nefis günbatımı görüntüleri izlemeye gidiyoruz çeşitli noktalardan. Afrika savanalarında günbatımının ne kadar meşhur olduğunu bilirsiniz. Çok bulutlu bir gün olduğu için en güzel günbatımları bizim olamasa da yine de gördüğümüz manzaraların büyüleyici olduğunu söylemeliyim. Bilgisayarlarınızın arka fon resmi yapabileceğiniz ve ara sıra üzerinde çalıştığınız pencereyi küçülterek dalıp gidebileceğiniz güzellikte fotoğraf kareleri yakalamak mümkün bu saatlerde. 


Günü batırdıktan sonra artık otele doğru dönüşe geçiyoruz. Ne kadar güzel bir gün olduğunu düşünerek, konuşarak, birbirimize fotoğraflarımızı göstererek ilerlerken rehberimiz Turgay Bey'den bir sürpriz geliyor: mızıka! Bizler kendimizden geçmiş halde günü baştan alıp adeta tekrar yaşarken, aracımızın penceresinde uçsuz bucaksız savana akıp giderken, Turgay Bey de mızıkasıyla eşlik ediyor bize otele gidene kadar, nefis bir gün kapanışı sunuyor bize.  Rüya gibi gezimizin en rüya günüydü 3 Ekim 2014 Cuma'sı. 

Belki de sırf bu yüzden tekrar gitsem -ki gitmek isterim- sadece "Kenya'da Masai Mara'da bir kampta kalıp sabah ve akşam safarilerine katılsam yeter," diye düşünüyorum. Ama tura katılan birçok insanın favorisi de Serengeti oldu. Ve yarın sınırı geçerek Tanzanya'ya giriş yapacağız. Yani Serengeti'yi merak edenler buralarda olsunlar derim. ;)

4 yorum:

Benden Bizden dedi ki...

Tam da "İyi alıştım İmge'nin Afrika yazılarına, bugün yazdı mı acep?" diyordum ki yazını gördüm :)
Hayvanlarla ilgili verdiğin bilgiler çok ilginç, resmen perde arkası gibi :))
Bu macera hiç bitmese!

Imge dedi ki...

Benden Bizden,

:))
Gerçekten bence de bu macera hiç bitmese çok mutlu olabilir(d)im. Yazıları da başladım mı bitirememem ondan galiba. :P Yarıladık sayılır ama, haberin olsun. Ve ufukta hiç yeni macera görünmeyen bir döneme giriyorum, bana da eyvahlar olsun. ;)

Sevgiler..

Benden Bizden dedi ki...

Anne gibi konuşayım mı :)
"Kaç aydır toton yer görmüyor zaten, biraz da kır bacağını otur evinde" :PPP
Şaka maka, çok çok iyi gezdin bu yıl, bir tek bana mı öyle geliyor yoksa? :)

Imge dedi ki...

Benden Bizden,

Hahaha.. Tam anne oldun bak şimdi gerçekten.. :))

Yok yok, iyi gezdik valla, herkese de bana da öyle geliyor ve öyle de oldu. Şükürler olsun ki hepsi de çok keyifliydi. Şimdi biraz kırıp totomuzu oturma zamanı bakalım dediğin gibi. Keyifli yeni gezilerin hayalini kurarım ben de o arada napalım.;)