24 Mart 2015 akşamı Antonina Turizm'in Harbiye'deki ofisinin salonlarından birindeki Peru-Bolivya seminerine katıldım. Çok merak ettiğim bu uzak diyarları uzman rehber Ercan Özcan'dan dinledim. Merakım kat kat arttı, ama korkum da biraz arttı diyebilirim.
Aktarmayla, beklemeyle falan toplam 20-24 saat arası bir yolculukla 7 saat zaman farkının olacağı bambaşka bir kültüre ve doğaya gidip, hemen kendimizi oranın ayarlarına uydurup, fiziksel anlamda oldukça zorlayıcı bir geziye hazır olmamız gerekiyor. O nedenle de bu geziyi genellikle yaş fazla ilerlemeden, fiziksel kondisyonu sağlam olanlara öneriyorlar. Çoğu zaman 2300-3800 metre yüksekliklerde gezileceği için hiçbir şikayeti olmayanları bile sarsan bir gezi olduğunu belirtiyor; tansiyonu olanlara, akciğerleri hassas olanlara, bünyesine güvenmeyenlere falan da aman dikkat, doktorunuza danışıp gelin, diyorlar. O yüksekliklerde başı dönen, nefes darlığı çeken, burnu kanayan misafirler olabiliyormuş. Benim için her şey tamamdı, ta ki burun kanamasını duyana kadar. Septum deviasyon ameliyatının travmasını yıllardır bünyesinde taşıyan bir kişiliğim ne de olsa! Neyse bir burun yüzünden Machu Picchu'yu görmeyecek değiliz herhalde. ;)
Yüksekliğin etkilerini hafifleten ilaçlar varmış. Her otelde ve turistik yerlerde oksijen maskeleri de mevcutmuş. İlk bir iki gün vücut alışana kadar bu kadar yüksekte yaşamak gerçekten zor olabiliyormuş. Zira iki basamak çıkınca nefes nefese kalınıyor diyorlar. Bir de daracık, kargacık, burgacık, virajlı toprak yolları düşünürseniz, mide bulantısı için de ilaçları unutmamak gerekiyor. Hadi diyelim jet lag'i hemen atlattınız, sizi bekleyen diğer şeyleri bilin istedim. ;)
Bu arada koka bitkisi de yüksekliğe iyi geliyormuş. Koka yetiştiriciliğinde Kolombiya'dan sonra ikinci sırada olan Peru'da ve üçüncü sıradaki Bolivya'da koka bulmak sorun olmayacaktır. Yerel halkın sık sık koka çiğnediğini görebilirsiniz, ama bünyeyi alışmadığınız bir şeye daha maruz bırakmak iyi mi bilemedim tabi! ;)
Görülecek yerler dendiğinde ilk akla gelenler Machu Picchu ve Titicaca Gölü olsa da o kadar çok ilginç durak var ki... Bu gezi kültür, doğa ve tarih gezisi olmanın yanında mistik tarafı da olan bir gezi olacak. Dünyada manyetik etkilerin en çok hissedildiği, anlaşılamayan pek çok gizemli olayın yaşandığı topraklardayız, ona göre. Hani vücudun nasıl sinir noktaları varsa, dünyanın sinir noktaları da burada toplanmış gibi düşünün.
Gezilecek yerler...
- Ballestas Adası: burası Peru'nun Galapagos'u sayılıyor. Sıcak ve soğuk su akıntıları olan bir noktada bulunan bu adada bu nedenle pek çok canlı görünüyor. Özellikle Humboldt soğuk su akıntısı nedeniyle suyun derecesi 8-9 derece düşüyor ve iklim bile etkileniyor bu bölgede. Dolayısıyla normalde bu coğrafyada görülmeyen deniz ayıları, foklar, penguenler burada sizleri karşılayacaklar.
- Huacachina: çölde vaha buymuş a dostlar! Çok etkileyici değil mi?
- Sonra Nasca'ya geliş ve pır pır uçakla Nasca halkının tanrılar için çöle çizdikleri ve sadece havadan görülebilen sinek kuşu, kondor ve farklı şekilleri görme zamanı. Pır pır uçak hava muhalefeti durumunda iptal olabiliyormuş (%30 gibi bir olasılıkla). Mide alt üst olsa da mutlaka görülmesi gereken bir yer burası da.
- Altı tane sönmüş yanardağın ortasında yer alan Arequipa ve hâlâ nereden geldikleri belli olmayan, bir anda oluşmuş bir medeniyet olan İnkaların başkenti Cusco en seveceğimiz şehirler olacakmış diyor Ercan Bey. Fotoğraflarına bakarken haklı olabileceğini düşünüyorum. Cusco içeride kaldığı için limandan balık/eşya/haber taşımak için kullanılan İnka yollarında o günlere dönmek gerek. Ayrıca Machu Picchu treni de buradan kalkıyor. Tavanı cam bir trenle nefis manzaralar eşliğinde bu etkileyici İnka antik kentine çıkılacakmış. Ah, dinlemesi bile heyecanlı! Burada bu saklı şehrin sırları çözülen ve çözülemeyen yanlarına ağzımız açık saatlerce bakacağız diye düşünüyorum.
- Titicaca Gölü: dünyanın üstünde taşımacılık yapılan en büyük gölü. Yerel halkın zamanında İnka eziyetinden kaçmak için sazlardan yaptıkları yüzen adacıkları görmek çok etkileyici olabilir. O dönemin travması nedeniyle hâlâ anakaraya çıkmak istemeyen eski nesle göre genç nesil modern yaşam isteyerek en yakın şehir Puno'ya yerleşiyormuş. O yüzden bu yüzen saz adalar geleneğinin elli yıl içinde yok olacağı öngörülüyor.
- Lima: Tabi ki başkenti görmeden dönmek olmaz. Ama diğer yerlerle karşılaştırıldığında burası bir hiç sanki dostum! Peru ve Bolivya doğal kaynaklar açısından çok zengin. Topraktan adeta altın, gümüş, bakır ve nitrat fışkırıyor ama elbette halka faydası yok bu zenginliğin. Doğru düzgün işletilen madenler de yok. Yine de 1540'lardan itibaren buranın başkent olmasının nedeni elbette ülkenin ortasında yer alan bir liman şehri olması. Böylelikle hem çıkarılan madenler Avrupa'ya buradan gönderilebilir hem de ülkenin her yerinden kolaylıkla ulaşılabilir diye düşünmüş İspanyollar.
- Bolivya'da ise görülecek şeyler nispeten daha az. Zaten önceden ayrı bir ülke olarak bile düşünülmezmiş; Aşağı Peru denirmiş işte. La Paz fiili başkent, ama anayasal başkent Sucre. Büyü yapmak isteyenleri La Paz'daki cadı pazarına alabiliriz. Kurbağa bacağından at kuyruğu kılına, kurutulmuş lama dilinden yarasa kanadına kadar ne ararsanız mevcut!
Not aldıklarım, hatırladıklarım bu kadar. Ha bu arada pisco sour içmeyi unutmuyoruz molalarda. Peru ve Şili'ye has bir brendi türünün yumurta akı, tarçın ve misket limonu ile birlikteliğinden oluşan geleneksel bir içki bu. Pisco bölgesi şarap üretimi için de uygunmuş bu arada.
Bir de dana etinin yanında bir lama türü olan vikunya ve alpaka eti de yiyecekmişiz buralardayken. Ayrıca buralara has bu hayvanların yününden yapılmış pançolar, hırkalar, bereler de alınacaklar arasındaymış. Lama ve alpaka evcil ve 2. kalite yüne sahip hayvanlarmış, vikunya ise evcil değil ama en değerli yüne sahip bölge hayvanı. Alırken malzemeye dikkat!
Daha bir sürü gezilecek nokta, tüylerinizi diken diken edecek hikaye ve tüyolarla dolu iki buçuk saatlik nefis bir seminer dinledik o akşam. O yüzden Ercan Bey'e bir kez de buradan teşekkür ediyorum. Umarım bir gezisinde anlattığı yerleri birlikte gezme fırsatımız da olur.
(Fotoğraflar için Google görseller sağ olsun diyorum.)
- Bolivya'da ise görülecek şeyler nispeten daha az. Zaten önceden ayrı bir ülke olarak bile düşünülmezmiş; Aşağı Peru denirmiş işte. La Paz fiili başkent, ama anayasal başkent Sucre. Büyü yapmak isteyenleri La Paz'daki cadı pazarına alabiliriz. Kurbağa bacağından at kuyruğu kılına, kurutulmuş lama dilinden yarasa kanadına kadar ne ararsanız mevcut!
Not aldıklarım, hatırladıklarım bu kadar. Ha bu arada pisco sour içmeyi unutmuyoruz molalarda. Peru ve Şili'ye has bir brendi türünün yumurta akı, tarçın ve misket limonu ile birlikteliğinden oluşan geleneksel bir içki bu. Pisco bölgesi şarap üretimi için de uygunmuş bu arada.
Bir de dana etinin yanında bir lama türü olan vikunya ve alpaka eti de yiyecekmişiz buralardayken. Ayrıca buralara has bu hayvanların yününden yapılmış pançolar, hırkalar, bereler de alınacaklar arasındaymış. Lama ve alpaka evcil ve 2. kalite yüne sahip hayvanlarmış, vikunya ise evcil değil ama en değerli yüne sahip bölge hayvanı. Alırken malzemeye dikkat!
Daha bir sürü gezilecek nokta, tüylerinizi diken diken edecek hikaye ve tüyolarla dolu iki buçuk saatlik nefis bir seminer dinledik o akşam. O yüzden Ercan Bey'e bir kez de buradan teşekkür ediyorum. Umarım bir gezisinde anlattığı yerleri birlikte gezme fırsatımız da olur.
(Fotoğraflar için Google görseller sağ olsun diyorum.)
3 yorum:
ımgecım ınsallah en kısa zamanda saglıkla gıdersınız :)
bu arada antonına turu ıstanbul içi kultur turları ıle tannıyordum ben :) hayalım galata bankalar turu :) ınsallah mayısta dıyelım
Hem İstanbul içi hem de diğer turlarıyla ilgili sıkı takip ettiğim iki tur şirketinden biri Gizemcim (diğeri Fest). Antonina'nın Galata turuyla ilgili yazını bekleyeceğim o zaman Mayıs'ta. ;)
Sevgiler.
Yorum Gönder