P*rk ve Cecil Beaton'ın Portreler'i

Hem İkinciKat'ın bu sezon izlemediğimiz son oyunu olduğu için hem de Gezi'nin ikinci yıl dönümü haftasını kutlamanın güzel bir yolu olacağını düşündüğümüz için geçtiğimiz Cumartesi gecesi düştük yine Karaköy yollarına. Oyunun yazarının Sami Berat Marçalı olması ve Gezi ile ilgili olduğunu bilmemiz bilet almak için yeterli oldu. Ancak galiba beklentimizi fazla yüksek tuttuğumuzdan oyundan, oyunculuklardan ve metinden pek etkilenmedik doğrusu. Gezi direnişine katılmış iki eski dost (Can ve Deniz) ile orada tanıştıkları ve adeta yıllardır birbirlerini tanıyorlarmışçasına samimi oldukları, Londra'da yaşayan ve Gezi ile ilgili tez yazmaya çalışan Tuğçe'nin Gezi sırasında ve sonrasında yaşadıklarının öyküsü anlatılıyor oyunda. Her biri için direnmenin ve yaşamanın ne anlama geldiği, direnme ile yaşama arasındaki bağ irdeleniyor. Parkta geçen sahneler çok keyifli, üzerinden zaman geçtikten sonra Londra'da barmen olarak çalıştıkları hayata dönülen sahnelerden aynı tadı alamadım. Tek perdelik, 1,5 saatlik oyunun yer yer sıkıldığım bölümleri de oldu. Açıkçası böyle güzel bir malzemenin bu kadar vasat aktarılmasına şaşırdım ve biraz hayal kırıklığına uğradım. Yine de elbette bu benim görüşüm. Siz 20 Haziran'a kadar tüm oyunlarda #TekBiletle2Kişi kampanyasına devam edecek olan İkinciKat'a gidip, kendi kararınızı kendiniz verebilirsiniz.

Gelelim Cecil Beaton'ın Pera Müzesi'nde 26 Temmuz'a kadar devam edecek olan Portreler sergisine. Grayson Perry'nin Küçük Farklılıklar sergisini gezdiğim gün, hemen alt katındaki bu sergiyi de gezdim ve bayıldım. Size de aynı ikilemeyi yapmanızı öneririm. Aşırı doz sanattan bir şey olmaz derseniz çıkışta Arter'e, Spaceliner'a da uğrayın hatta. ;) Bu sergide pek fotoğraf çekemedim çünkü üçüncü fotoğrafta fark ettim ki ben de kendi çapımda sergi açabilecek bir seri yaratıyorum: "Cecil Beaton Portreleri ve ben" serisi. :P Yansımadan dolayı Fred Astaire, Dali ve Grace Kelly'nin yanında belirdiğimi fark edince fotoğraf makinesini kılıfına koyarak sergiyi gezmeye devam ettim. 


20. yüzyılın çok yönlü sanatçılarından biri olan Cecil Beaton, fotoğrafın yanı sıra resim, illüstrasyon, karikatür, kostüm tasarımı, yazı, oyunculuk, fotoğraf tarihçiliği gibi alanlarda da kendini göstermiş isimlerden. Portre fotoğrafçılığına da alında çocukluğunda annesini ve kız kardeşlerini giydirip kuşatıp, yaratıcı dekorlar hazırlayıp, objektifinin karşısına alıp, konu mankeni olarak kullanarak başlamış sayılır. 1904-1980 yılları arasında yaşamış olan sanatçı, o dönemin önde gelen sanatçılarının pek çoğunu şahsen tanıdığı için ünlülerin portrelerinden oluşan muhteşem bir koleksiyon da oluşturmayı başarmış. Marilyn Monroe'dan aşağıda gördüğünüz Audrey Hepburn fotoğraflarına, Grace  Kelly'den Churchill'e, Dali'den Picasso'ya, Rolling Stones'dan Elizabeth Taylor'a onlarca nefis fotoğraf sizleri bekliyor. 


Yani son iki yazımda size kısaca şöyle sesleniyorum: Pera Müzesi çok güzel, gelsenize! ;)
İyi gezmeler...

Hiç yorum yok: