KAŞ=AŞK 2015 (belki de 1. bölümdür kim bilir. ;) )

Kaş=Aşk serisinin 2015 sezonu -ve yine aklımız ve kalbimiz orada kaldığı için belki yine gideriz diye düşündüğümüzden belki de 1. bölümü- için nihayet karşınızdayım sevgili okur. (Serinin diğer yazıları için buraya ve buraya ve İmge Geziyor blogundaki Akdeniz Sahilleri kategorisine göz atabilirsiniz.)

Kaş bizim için mutluluk garantili bir yer. Senelerdir hiç değişmediğini, var olan değişikliklerin de mutlaka çok zevkli, çok leziz, çok sıcak ve güzel değişiklikler olduğunu görmek bizi mest ediyor. (Şahsen bir yerle karşılaştıracak olsam Kaş'ın minik ve zevkli mekanlarıyla, estetik anlayışıyla, leziz restoranlarıyla, elbette nefis deniziyle her gidişimde, her yeriyle beni çok mutlu eden İtalya etkisi yarattığını söyleyebilirim üzerimde. Ama Kaş'ı hiçbir yerle karşılaştırmam, o ayrı.;) ) Umuyorum ileride yarı İstanbullu yarı Kaşlı olacağımız günler de gelecek. Komşularımız bile hazır ayol. ;)

Yine bir Cumartesi gidip, sonraki Pazar günü dönecekken İsocum'un "o haftanın Perşembe-Cuma'sını bir şekilde öne kaydırabilirim, iki gün öne alalım Perşembe'den gidelim, ne dersin?" demesiyle tabi ki havalara uçarak bavulları hazırladık ve 25 Haziran sabahı attık kendimizi Kaş'a ve Narr Otel'e. Küçükçakıl'daki bu otelden çok memnun kaldık. Önceden ayırttığımız denize bakan ve günün her saati nefis manzaralar sunan geniş balkonlu odası (numarası 201, biz yokken kalabilirsiniz ;) ), çalışanlarının ilgisi, temizliği, kahvaltısı ve tabi ki Küçükçakıl'da olması nedeniyle kendisini Kaşlı olana kadar Kaş'taki evimiz ilan ettik sanki. 


Yemesiyle içmesiyle dolu dolu 10 gece 11 gün geçirdiğimiz bu seferki Kaş gezimizi kısa yazabilmek adına notlar halinde maddeler olarak gruplamayı düşünüyorum. Hadi bana kolay gelsin.

Deniz

* İki senedir asla ayrılamadığımız Çınarlar Beach tabi ki. Her ne kadar Derya Beach popülerliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olsa da biz gözümüzün içine bakan, efendi ötesi çalışanları, kalın, yeşil şemsiyeler ve bol ağaç altıyla sunduğu gölge alanı, yemekleri ve sakinliğiyle burayı apayrı seviyoruz. Geçen sefer yarım günlüğüne Derya'ya uğradığımız olmuştu, bu kez Çınarlar'dan hiç ayrılmadık. Bizimle ilgilenen ve güler yüzlerini hiç eksik etmeyen Durmuş Abi ve Muammer'e İstanbul'dan sevgiler!


Kediler, köpekler, kaplumbağalar...

Kaş'ta yaşayan hayvanlar çok şanslılar. Hem mis gibi havası, suyu, hem de onlara gözü gibi bakan ve onları çok seven insanların arasında yaşıyorlar. Bu ülkede böyle yer zor bulunur! Burası o yüzden de tam bir cennet. Her yerin kedisi, köpeği baş rolde. Restoranlarda sandalyenin arkasına oturmak isteyebilir, otelin girişine uzanmış olabilir, barda yanınızdaki taburede oturmuş sütünü içiyor olabilir, terliklerinizin yanından ağır aksak geçiyor olabilir, denizde yanında yüzüyor olabilir (sadece kaplumbağa değil, köpek de. ;) ) ve daha neler neler. Onlar da oradaki hayatın içinde ve her yerindeler. Hele bir de Çınarlar Beach'teki iki aylık üç kardeş vardı ki son güne kadar yanımda İstanbul'a getirme hayalleri kurduysam da İsocum'u ikna edemedim. Instagram'da sarı olanını takip etmiş olanlarınız vardır.

 Ah, bi lokmalık maymunum!

İsocum denizde kaplumbağa peşinde

Yeme-İçme Durakları

* Elbette yeniden yuvaya dönen Üzüm Kızı Meyhane'yi liste başına yerleştiriyorum. Çınarlar Beach'in girişindeki leb-i derya manzarasıyla dönüşü muhteşem olmuş. Ortakları ve çalışanlarının hepsi yine çok ilgili ve hoşsohbetler. Mezeler (midye pilaki alın mutlaka) , ara sıcaklar (ahtapot ızgara favorim her zamanki gibi) ve balık kokoreç yine çok başarılı. Müzikler, üzümlerle süslenmiş ehli keyiflerde sunulan rakılar, Üzüm Kızı deyince akla gelen o Atatürk'ün rakı kadehli fotoğrafı ve önden sunulan Atamızın rakı atıştırmalığı leblebi ve cacık, ağaçlardan sallanan dekoratif balkabakları ile yapılan aydınlatmasıyla ambiyans yaratmak zaten onların işi. E o zaman ne yapacaksınız. Rezervasyon için: 0-532-407 43 97 ya da 0-530-115 48 55'i arayacaksınız. Bir gün yetmezse bizim gibi iki gün gideceksiniz. Cila için başka yere gitmek üzere kalkamazsanız, hesabı ödedikten sonra bizim gibi bir daha hesap açtırıp cila niyetine birer kadeh daha rakı ve helva ile kapanış yapacaksınız. Mecbuur! ;)


* Akşam üstü güneşi batırma birası ritüeli için bu yıl Deja Vu'ya hiç gitmedik desem? Çünkü hemen yanında Ayı kocaman bir bira bahçesi olarak yer açmış bu sene Kaş'ta. Yer harika, bira çeşitleri, kokteyller ve müzikler çok iyi. Ferah bir açık hava mekan, ama biraz fazla mı büyük olmuş Kaş'a ne? Akşam ya da gece defalarca uğradık ama dolu halini hiç göremedik. Sezon da yeni yeni açılıyordu gerçi, Haziran buz gibi geçtiği için her yerde (ben bile iki gün falan denize hiç giremedim, çünkü buz kovasına atlama hissinden pek hoşlanmıyorum hani!). Ama Kaş'ın en dolu günlerinde bile burası nasıl olacak bilemiyorum. Servisle ilgili de birtakım sıkıntıları olduğu belli çünkü. Umarım iyi iş yaparlar, merakla takipteyim.


* Retro Bistro da klasik Kaş duraklarımızdan biri bizim. Yemeklerinin ve tatlılarının hastasıyız; aynı zamanda şef de olan sahiplerine de bayılıyoruz. Et yemekleri ve makarnalar konusunda olaylar. Tiramisu ve patlıcanlı creme brulee'yi de yazmaktan elimde tüy bitti, hâlâ denemediyseniz daha da bir şey yazmam size. ;P İki kez uğradığımız duraklardandı burası da yine. Bu kez denediğimiz farklı lezzetler ise üç gün pişirilen dana yanak, deniz ürünlü makarna ve salty dog adlı greyfurtlu kokteylleri oldu. İki kez de patlıcanlı creme brulee paylaştık tabi, Rafinera affetsin! ;)


Bu arada yazmaktan yoruldum. Ben biraz spora kaçsam, kalanına sonra devam etsem olur mu? Oburluk günahında boğulmuşuz yahu, yaz yaz bitmedi. Arkası yarın diyorum. Çok az şey kaldı aslında ama ne yapalım bu seferlik bu kadar. En azından "sık kullanılanlara eklediğimiz" üç mekan ile açılışı yapmış oldum.;)

Görüşürüz.

2 yorum:

OĞUZ ÇAKIR dedi ki...

Daha önce de söylemiştim, sen nereye gidersen ben oraya gitmek istiyorum:)
Galiba şimdi de (geçen sene olduğu gibi) Kaş'a gitmek istiyorum:)
Sevgiler, öpücükler..

Imge dedi ki...

Aa ama geçen seneden beri hala gitmedin mi Kaş'a? Olmaz! Yeterince motive edememişim demek ki. ;)
Bu sene ayarlasanız ya, şöyle en güzel zamanında, Eylül'de mesela..
Sevgiler.