Son dönem lezzet deneyimlerimden bahsedeyim mi sizlere kısacık? ;) İlk olarak Küçük Armutlu'daki 70'lik Meyhane gelsin. Dilara'nın doğum günü kutlaması için iki hafta önceki Cumartesi büyük bir grup halinde oradaydık. Meyhane için ilk akla gelen semtlerden biri değil burası, bundan sonra da aklıma gelir mi bilmem. Küçük ve ortamıyla, müzikleriyle falan sakin bir meyhane havası olan bir yer, ancak aklımda kalan herhangi bir lezzet olduğunu söyleyemeyeceğim. Özellikli bir meze, ara sıcak ya da ana yemek yemedim doğrusu. Belki de grup olduğumuz için "bunların zaten keyfi yerinde, ne versek gider" diye düşünmüş olabilirler. ;P Ama benim için meyhane demek meze demek. O açıdan da 70'lik Meyhane'ye özellikle gideceğimi sanmıyorum. O gece çok çok çok keyifliydi orası ayrı. Ama mevcut durumda Küçük Armutlu'ya sadece Lokanta Armut için giderim sanki.
Sırada yine Dilara'yla yaptığımız Eminönü turundan iki durak var. Geçen hafta havanın nefis olduğu bir gün buluştuk ve önce bir iki alışveriş işini hallettikten sonra acıktık ve ikimiz de Pandeli'yi hiç denememiş olduğumuzu fark edince de Mısır Çarşısı'nın girişindeki bu meşhur lokantayı deneyelim dedik. Hafta arası saat 14:00 gibi gittiğimizde bizden başka kimsecikler yoktu. Bizden sonra ise iki masa daha geldi. Bizimle ilgilenen kıdemli bir garsonla yaptığımız sohbette yaz aylarından beri durumun böyle olduğunu, çarşı-pazar-restoranların kan ağladığını, turistin yok denecek kadar azaldığını öğreniyoruz. Eminim sorsak "istikrar"a oy vermişlerdir, ama sorup da sinirimizi bozmaya gerek yok. "Hiç de umutlu bakamıyoruz geleceğe ama hayırlısı bakalım" tarzı karşılıklı ılımlı hoşnutsuzluk ifadeleriyle sohbeti bitirip yemeklere geliyoruz.
Dilara'yla birlikteyken normal miktarlarda ve sağlıklı beslenmek hiç de zor olmuyor. İsocum'la gitmiş olsaydık kesin sebze yiyelim diye oturup bir küçük eşliğinde kebaplarımızı söylemiş olurduk. ;) (İsocuuum, okuyorsan kızma canım, muccxx! ;) ) Biz ise Dilara'yla bir karışık zeytinyağlı, bir de karışık sıcak sebze yemeği tabağı söyleyip bölüştük. Böylece her şeyin de tadına bakmış olduk. Elbette et, balık, tatlı, çorba çeşitleri de var ama bizim öğle yemeği tercihimiz böyleydi ve hemen her şey çok lezzetliydi. Geleneksel ortamı, servisi de oldukça iyi olan bu lokantanın aslında biraz turistik olduğunu da söylemeliyim. Ama yılların Pandeli'si elbette görmeye ve tatmaya değer. Ay kime diyorum, bir biz kalmışızdır zaten bunca yıldır denemeyen! ;P
Yemekten sonra günün kahvesi için de Coffeetopia'ya gittik. Üçüncü dalga Eminönü'ne bile yayıldıysa bence artık dördüncü dalgaya geçme zamanıdır arkadaşlar. ;) Şaka bir yana, uzun zamandır Eminönü'ne gitmemiştim ve bir süredir iki adet üçüncü dalga kahve dükkanının burada var olduğunu öğrenerek şaşırdım: Brew Coffee Works ve Coffeetopia. Bu kez "en iyi kahve eğitmeni" ödülü olan ve hâlâ barista eğitimleri vermeye devam eden Şerif Başaran'ın Coffeetopia'sını tercih ettik. Ben flat white'ımdan, Dilara da cortado'sundan gayet memnun kaldı. Kahve yanına en iyi dedikodu, pardon sohbet ;), gider dedik ve tatlı tabi ki yemedik. Aferin bize!
Hava güzel olduğu için köprünün üstünden yürüyerek Karaköy'e geçtik ve tabi ki dayanamayıp belki de milyonuncu Galata Kulesi fotoğrafımızı çektik. Ama her seferinde etkilenmekte haksız değiliz bence. Nefis!
Sonra sırasıyla Karaköy balık pazarı, Tünel ve Şişhane metroya kendimizi atarak evlere dönüş. Hem iş hallettiğim hem de keyif yaptığım harika bir gün, daha ne olsun, şükür! (Yani iş hallettim sanıyorum, ama perdelerim gelmezse bu hafta bir de dükkan basma turu yapabilirim Eminönü'ne tabi. :P)
Sırada haftanın filmleri olacak, görüşürüz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder