Hafta sonu Cumartesi'ye denk gelen doğum günümü ve güzel havayı ve Perili Köşk'ün son boş odasını yakalamış olmayı bahane ederek bir gece kalacak şekilde Heybeliada'ya gidelim dedik. Adalar'a yazın birkaç kez gitmeye niyetlensek de kalabalığını düşünerek hep vazgeçiyorduk. Çünkü şehirden kaçıp oraya gitmemizin tek bir nedeni var: huzur, doğa, sessizlik, bol oksijen, bol ağaç, az beton. Doğa yazın da orada tabi ama çok insanın olduğu yerde de huzur bulamayanlardansanız siz de bizim gibi kış ve bahar aylarının güzel havalarında minik bir kaçamak yapabilirsiniz.
Önce Perili Köşk'ten bahsedeyim. Biz buraya bayıldık a dostlar. Bir dahaki sefere denize bakan odasını yakalamayı hedefliyoruz. İlgili çalışanları, iskeleye yakın konumu, odaları, kahvaltısı, hafta sonları canlı müzik yapılan çok keyifli caz barı ile bizden beş yıldızı kaptı bu minik ve butik otel. Gözü kapalı tavsiye ederim.
Biz de öğlen olmadan odamıza yerleşip Ada'nın kedileri, köpekleri, martıları ve mimozacılarını ,izleyerek birer çay molası verdikten sonra bisiklet turu yaparak akşam alacağımız kaloriler öncesi hazırlık yapalım dedik. "Şu yoldan çıkın, hep aynı yolda devam edin, 5,5 kilometrelik Ada turu yapmış olursunuz," diyen bisiklet dükkanı sahibi o yolda bizi nasıl yokuşların da beklediğini söyleseydi iyi olabilirdi tabi. ;) Bazı yokuşlarda bisikletim ve ben yürümeyi tercih ettik, o derece. ;) Ama inişler ve düz yollar tabi ki çok keyifliydi. Yüzünde o rüzgarı hissederek, mis gibi ağaç ve deniz kokusu içinde yol almak gibisi var mı? Tabi bir sürü de fotoğraf ve manzara izleme -va çaktırmayın, dinlenme ;) - molası vererek.
Döndükten sonra minik bir öğle rakısı molasını hak ettik. Ben rakı hakkımı akşama saklayıp, öğle şarabı yaptım gerçi. Sahildeki açık ve en dolu olan seçenek olarak Ada Restaurant'a oturduk. Genel olarak her şeyi çok beğendik ama kaya koruğu ve ahtapot ekstra nefisti diyebilirim. Tabi ki her zamanki gibi illa beni bulan ve kucağıma kurulan küçük, sıcak kedicik de öyle. ;) Yalnız burası bir tık pahalı gibi. Akşam çok daha kapsamlı ve güzel bir sofra için neredeyse aynı fiyatı ödeyince fark ettik.
Şimdi biraz kestirme zamanı. Bol oksijen, güzel yemek, biraz spor, biraz içki derken erken kalkmış bünyeleri akşam için dinlendirmek gerek. Sıcacık odamıza çekildik -ki en sevdiğim yanlarından biri de o oldu otelin, çünkü sezon dışında donulur genelde böyle yerlerde. Ve ta ta ta taaan! Akşam yeni yemekler ve yeni sohbetler için hazırız. ;)
Bu kez öğlen gidip akşam için yerimizi ayırttığımız Heyamola'dayız. Şirin dekorasyonu, güzel mezeleri ve tatlı sahibesiyle zaten çok beğendiğimiz bu minik meyhane, girdiğimiz anda içeride çalan İncesaz'ı duymamızla birlikte bize Kaş'ı da hatırlatarak mest olmamızı sağladı. Balıklar taze, mezeler leziz, servis hızlı ve güleryüzlü, her yeri tertemiz. Kadın eli değen yerleri severim ben. Daha özenli, daha düşünülmüş detayları olan yerlerdir genelde. Burayı da çok sevdim. Ve kadehler elbette önce sağlığımıza, sonra yeni yaşıma kalktı! ;)
Çıkışta ise otelimizin caz barındaki canlı müzik eşliğinde birer bira içerek kapanışı yaptık -ertesi gün başımı ağrıttığı için şunu her seferinde yapmayacağım deyip yine yapıyorum ve yeni yaşımda artık bu konuda bir gelişme gösterebilmeyi umuyorum. :)
Heybeliada, İstanbul'a hem bu kadar yakın hem de bu kadar uzak haliyle bana çok iyi geldi. İsocum'la baş başa doğanın ve rakı sofralarının tadını çıkarmak zaten her zamanki gibi çok iyi geldi.
En kısa zamanda yine buluşmayı diliyorum kanat takıp uçmamı sağlayan Heybeli'yle. Belki o zaman mehtaba da çıkarız, değil mi İsocum? ;)
4 yorum:
Biz de hafta sonu Büyükada'daydık. Ben de yazın değil de henüz insanların akın etmediği bu mevsimde daha çok seviyorum adaları gerçekten de.
Doğum günün kutlu olsun. Umarım çok güzel bir yaş geçirirsin.
Sevgiler.
Çok teşekkürler Sezen. ;)
Ve kesinlikle katılıyorum, bu mevsimlerde İstanbul'daki yakın kaçamak noktaları çok daha keyifli.
Sevgilerimle.
Latife sultan yatcilik 506 175 1005
Latife sultan yatcilik 506 175 1005
Yorum Gönder