Evet, şu an inanması çok güç biliyorum ama bir zamanlar - hem de çok da uzak olmayan bir zamanlar- İstanbul'un her yerinden denize girilebiliyormuş. İstanbul sahilleri önce denizin üstünde etrafı kapalı kulübelere benzeyen, kadın-erkek ayrı kullanımı olan deniz hamamlarıyla, daha sonra kadınlı erkekli, mayolarla denize girilebilen plajlarla dolmuş. Hani şimdi Barselona'da falan şıpıdık terlikle, bikini üstü şortla metroya binip şehrin içindeki Barceloneta plajına inenlere imreniyoruz ya, işte bir zamanlar bu şehirde benzer deneyimler yaşanıyormuş. Bir kez daha yanlış zamanda yanlış yerdeyim, diye düşünmemi sağlayan bir sergi ile karşınızdayım sevgili okur - üstelik iki yanlıştan biri bile doğru olsa kurtarırmış diye düşünmeden edemiyorum. ;)
Neyse, bahsettiğim sergi Pera Müzesi'ndeki İstanbulda Deniz Sefası sergisi. Gelin gezmeye başlayalım.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren henüz modernleşmemiş ama denizin şifasından yararlanmayı da isteyen İstanbulluların bulduğu deniz hamamı çözümü aşağıdaki gibi bir şeymiş. Galata Köprüsü'nün üstünde bile bulunan bu hamamlara bildiğiniz hamama gider gibi peştemaller, takunyalarla falan gidiliyormuş. Ayol, çok yaşayın e mi? Bir avuç yere tıkılıp kendi nefeslerinden hamam yapmışlar koskoca deniz varken. ;)
Neyse ki, sonrasında Cumhuriyet ve laik toplum anlayışı ile birlikte modern plajlara geçiş, mayolarla ve hep birlikte medeni bir şekilde sahillerden yararlanma süreci başlamış. İstanbul'a gelen Rus göçmenlerin de plaj modasının gelişmesinde büyük etkileri olduğu görülüyor. Modern yaşamla ilgili her konuda kendi hayat tarzıyla da öncülük eden Atam olmadan elbette İstanbul'da Deniz Sefası eksik kalırdı. Florya Köşkü'nde kaldığı dönemlerde hem bol bol denize giren hem de kürek çekerek sporunu ihmal etmeyen bir Atatürk kimde var, sorarım size. Sol alt köşede de İsmet İnönü'nün mayosu ve bornozu bulunuyor. Dekor olarak kumların üstünde duran metal tekne de meşhur Çilingoz gazozlarını buzların içinde bekletmek için kullanılırmış.
Moda, Kalamış, Fenerbahçe gibi seçkin semtlerin plajları da dönemin en güzel plajlarındanmış. Yelken yarışları ve Moda Deniz Kulübü'nün ortaya çıkışı buralarda ortaya çıkmış. İstanbul'un adeta su sporları merkeziymiş buralar. Dönemin Moda'da yaşayan kadın ressamlarından Melek Celal Sofu'nun o zamanların plajlarını anlattığı bir tablosu ve kendi fotoğrafı var aşağıda.
Dönemin dergi kapakları ve Milli Piyango yaz dönemi biletleri de plaj furyasından etkilenmiş haliyle.
1940'lar ve 80'ler arasında yaşanan demografik devrim ile birlikte hızla artan nüfus, kırsaldan kentlere göç ve betonlaşma nedeniyle 1960'lı yıllarda plaj kültürü ne yazık ki yok olmuş. 15 milyona yükselen İstanbul nüfusu karalarla birlikte denizlerin de binalarla ve asfaltla işgal edilmesine neden olmuş. Şehir içi denizlerde hem alan kalmadığından hem de kirlilik riskli bir hal almaya başladığından dolayı artık deniz sefası "yazlık" yerlerde yaşanmaya başlanmış. Kısacası medeniyet ve gelişme adı altında kendimizi betona gömüp en medeni ve gelişmiş şehirlilik hallerimizden birinden daha vazgeçmişiz. Aah ah!
26 Ağustos'a kadar bu güzel sergiyi görmenizi öneririm. İçinizi açacak birçok fotoğraf, video, resim, dergi ve daha pek çok şey sizleri bekliyor. Şimdiden iyi gezmeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder