Hasta Değilmişim, Peki O Zaman Ben Neyim?

Evet efendim, yaklaşık 1 aydır yaşadığım sorunumu çözmek için nihayet bugün doktora gittim… Terzi kendi söküğünü dikemez hesabı, ben de bir doktor çocuğu olarak tıbbi yöntemler ve ilaç yerine genellikle kendi uygulamalarımı ve operasyonlarımı (!) gerçekleştiren biriyimdir… Yüzümdeki küçücük bir sivilcemsi noktayı yüzümde sigara söndürülmüş gibi bir görüntü haline getirebilirim belki bu operasyonlar sırasında.. Ama olsun, insan kendi eseri olunca daha bir gururla taşıyor onu!

Ya da ne bileyim mesela grip olduğumda bir iki gün ilaç kullanır, sonra bir iki gün de vitamin kullanır, çorba, portakal suyu, süt gibi normalinde diyetimde yer almayan sağlıklı yaşam besinlerini tüketir, sonra da “aman, zaten bu hastalık ancak kendi geçmeye karar verdiği zaman geçer” diye bırakırım kendimi… İstirahat et tavsiyesini de pek dinlemem.. Spora giderim, içki içerim, saçım ıslak gezerim, sonra da herkesten çok “bu grip salgınları da pek feci şekerim, bir türlü iyileşmiyor insan” muhabbetine girerim..

Ama eğer biraz karamsar günlerimdeysem (ki sık sık olur), işte o zaman Internet alemlerine akarım, kimse de beni tutamaz… Internet’te hastalıklar hakkında araştırma yapmayı ruh durumları sağlam insanlar için öneriyorum… Burun akıntısını kronik sinüzit olduğuma ve hemen ameliyat olmam gerektiğine; baş ağrımı migrene; halsizlik hissimi hepatite; midem biraz yanıyorsa mide kanamasına; güneş lekelerimi vitiligoya falan yorma eğilimleri gösteririm… Hatta yazlıktayken yaşadığım o kriz anlarından birinde annemi sabah uyandırıp, pazar günü Mersin’de doktor aramaya götürmüşlüğüm vardır!! Sonuçta cildimin kuru kalmış olabilecek kedi poposu kadar bir kısmında güneş lekesi çıktığını öğrenerek evimize dönmüştük.. İçim çok rahatlamıştı, ama anneme büyük hasar verdiğime eminim..:)

Haa bir de elim kesilmişti bir keresinde.. Ama acayip bir kesilme.. Mutfak lavabosu bir anda korku filmi karesine dönüştü önümde… Panik halinde kaç parça pamuğu tampon yaptığımı hatırlamıyorum, ama durmuyor… Neyse hemen eşim koştu eve, hastanenin acil servisine gittik akşam ve panik halindeki ifademi gören doktor silahla vurulduğumu falan düşündü sanırım.. Ben de dikiş atılacağından emin bir şekilde parmağımı uzattım.. Adam parmağımı eline aldı ve pamuğu ne kadar süreyle ve nasıl bastırmam gerektiğini göstererek kendisi bu işi benim yerime yaptı.. Muhtemelen o saatte acile gelen en eğlenceli hasta (!) olduğum için benimle 3 dakika boyunca romantik bir şekilde el ele oturmayı tercih etmişti..:) Sonra da bir güzel sardı elimi.. Hani yara bandının iki defa suya değince açılmayacak cinsinden… Geçmiş olsun diyip gönderirken yüzünde gördüğüm alaycı ifadeyi “senin gibi kerizlere ihtiyacımız var, yaşa, varol!!” olarak algıladım. Hasta hassasiyeti işte!

Bu arada grip aşısı çıktığından beri bir kere bile aşı olmamakla ve çok da kötü hasta olmamakla gurur duyan ben, evinde oturup çeviri yapan bir insan olarak yılın modası tüm grip salgınlarından nasibimi aldım… Trendleri takip etmek bu olsa gerek! En son bir ay önce olduğum gripten sonra da bugüne kadar, 2 gün durup 2 gün devam eden abuk bir şikayetim vardı.. Başımın içinde koca bir balon şişiriliyor ve sanki bu balon kafatasımı da delip dışarı çıkmak istiyor gibiydi.. Yani baş ağrısı olsa, ilaç alayım geçsin, diyeceğim ama bu öyle korkunç bir şeydi ki sanki beynim patladı patlayacak gibi bir doluluk hissediyordum.. Her gün olmasa da haftada 3-4 gün oluyordu.. İlk iki hafta çivi çiviyi söker mantığıyla spora falan gittim ama son 10 gündür onu da yapacak gücü bulamıyorum kendimde.. Bilgisayar başında otururken falan bir yandan arkamda durup kafamı tutacak bir Bastio (uşak karakteridir kendisi) çağırmayı bile düşündüm eve, çünkü başım vücuduma ağır geliyordu…

Son iki gündür çok şiddetli değil, hatta yok denecek kadar az durumda, ama bugün artık doktora gitmeye karar verdim… Sonuç olarak sinüzit de değilim, beynimde de bir şey yok, migren de değil, vs.. Stresle ilgili olabilir dendi.. (Sebebi bilinmeyen her hastalıkta olduğu gibi) Hasta değilmişim yani.. Peki o zaman ben neyim sizce? Yeni yaşıma (29) gireli daha bir ay bile olmamışken hastalık hastası yaşlı teyzelere mi döndüm yoksa? Yoksa çağın vebası stres gerçekten bu kadar etkili mi üzerimizde? Ya da bilgisayar başında oturup, oksijensiz kalmaktan mı böyle oldu? Ya da tüm bu bir aydır yaşadıklarım bir yalan mıydı? Yoksa ben Nash miyim? :)

İnsan kötü bir şey olmadığını duyunca seviniyor da, sebebini öğrenemediği bir şey olduğunda sanki daha da bir korkuyor… Şimdi benim ne yapmamam gerekiyor? Ya da ne yapmam? Galiba ilk başlarda belirttiğim bu doktora gitmeme tavrı da hastalığın ne olduğunu duymaktan korkmakla ilgili… Yani pek iyi hissetmiyorum demekle, teşhisi duymak çok farklı şeyler… Kendi beslenme ve yaşam tarzıma da pek güvenmediğim için korkuyorum galiba… Doktorlar önemli bir şeyim olmadığını söyledikleri için şükrediyorum, farklı bir teşhis insanın hayatını da karartabilirdi… O yüzden galiba her zaman için en doğru olan şey, kendimize iyi bakmak ve nefes alabildiğimiz sürece kendimizi mutlu olmaya şartlamak! Yapması güç ama belki de uygulanabilir bir şeydir… Benim gibi bir pesimistler kraliçesi bile bunu denemek üzere ilk adımını yarından itibaren atacak! Bugün ne mi yapacak? Doktordan geldim bugün yaa, üstüme gelmeyin, yarın konuşuruz bunları!!!

Hiç yorum yok: