Önce haber alıntısı yapalım:
“24 Mart'ta bilgisayarlar çevrimdışı olacak
İnsanlık, 24 Mart Cumartesi günü çok zor bir işe kalkışıyor! 'Kapatma Günü' adlı deneye katılan 10 binlerce işi, 24 saat boyunca bilgisayarlarından uzak kalmaya çalışacak. İnternet bağımlılığı, son yıllarda ortaya çıkan ve ciddiyeti gün geçtikçe daha çok anlaşılan yeni bir hastalık. Araştırmalar, ABD'de internet kullanan her 10 kişiden altısının ciddi derecede bağımlı olduğunu ortaya koyarken, uzmanlar da 'çevrimiçi bağımlılığı'na daha çok önem vermeye başladılar. Başta Çin ve ABD'de olmak üzere, dünyanın dört bir yanında çeşitli klinikler açıldı. Balıklı Rum Hastanesi bünyesinde kurulan bölüm de Türkiye'nin ilk internet bağımlılığı kliniği olarak kayıtlara geçti. Bilgisayarların aşırı kullanımına karşı olan ilk sivil inisiyatif ise yine 'çevrimiçi' örgütleniyor. Denis Bystrov ve Michael Taylor isimli iki arkadaşın öncülüğünde başlatılan 'Shutdown Day/Kapatma Günü', insanların bir gününü bilgisayarsız geçirmelerini sağlamayı amaçlıyor. Taylor'ın bir deney olarak tanımladığı 'Kapatma Günü'nün tarihi ise 24 Mart Cumartesi olarak belirlenmiş.”
Kapatma günü deneyine katılmak istiyorsanız linki aşağıda.. İngilizce bilmeyenler için üstte Türkçe seçeneğini de göreceksiniz.. “I can (Yaparım)” ya da “I can’t (Yapamam)” seçeneklerini tıklayarak, bilgisayarınızdan 24 saat ayrı kalıp kalamayacağınızı bildiriyorsunuz…
www.shutdownday.org
Valla ne yalan söyleyeyim bana zor geldi bu 24 saat olayı bir anda.. Biraz zalimce olmuş.. Belki de son 1 aydır bilgisayarımla ilgili ciddi sorunlar yaşayıp, birkaç 24 saati ayrı geçirmek zorunda kaldığım için de hassas davranıyor olabilirim, ama itiraf ediyorum, galiba sigara ve diet cola’dan sonra bilgisayar bağımlısı da olmuşum!!
Ama sinemadan, tiyatrodan, dışarıda vakit geçirmekten, kitap okumaktan ve spordan da mümkün olduğunca geri kalmamaya çalışıyorum.. O zaman belki de o kadar zararlı değildir benim bağımlılığım.. Ama sabah uyanır uyanmaz bilgisayarın düğmesine tıklayıp, çay demlemeye gitmek kesinlikle bir alışkanlık..Simit ve çay eşliğinde günlük gazeteleri bilgisayardan okumak, üye olduğun sitelere göz atmak, maillerine bakmak, vs..Öğle yemeğine kadar www.zargan.com ile word dosyası arasında gidip gelmek.. Sonra yemeğini bilgisayar başında yerken yine sevdiğin sitelerde (özellikle İstanbul.com, eksisozluk olmak üzere) dolaşmak… Kahveni ve çikolatanı yerken hafiften çeviriye dönmek.. Arada mola vermek istediğinde MSN ya da oyunlara takılmak, bir yandan da müzik açmak, sonra yine çeviri, vs derken bir bakmışsın saat 20:00 olmuş.. Sabah 9’dan beri ihtiyaç molaları hariç bilgisayarın başından kalkmamışsın.. Parmaklarda istemsiz hareketler, gözler kızarmış, belin tutulmuş bir şekilde akşam yemeği ve TV/DVD molası verirken bile bilgisayarını kapatmaya için elvermez. Akşam yatmadan bir daha göz atarsın belki..:)
Aslında birçoğumuz önerilen sağlıklı süreden çok fazla zamanı bilgisayarda geçiriyoruz.. Osmanlı Dönemi’nde usta hattatlar gözleri kör olana kadar gece gündüz nakış yaparlarmış ve kör olmak bir övünç kaynağıymış ya…(Evet, 2 ayda ve ıkına sıkına Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı kitabını bitirdim, oradan öğrendim bunu da, hemen satayım dedim..:) ) Bizde de aynı şey bilgisayar başı rahatsızlıkları için geçerli galiba… Hepimizin göz numarası ilerliyor, gözlerde kuruluk, bel/sırt ağrıları, duruş bozuklukları,vs.. Ama gel gör ki yine de iş dışında da azimle bilgisayarın başında zaman geçirmeye devam ediyoruz…
Aslında insanlara sırf bunu düşündürmek için bile olsa güzel bir deney fikri olmuş bence.. Arada bir oksijen, hareket ve gerçek insanları da hayatlarımıza eklemeyi unutmayalım diyorum… ister bu cumartesi, ister başka bir gün!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder