Hayır, çocuğum yok.. Hamile falan da değilim.. Başlıktaki ifadeyle ilgili takıntım işin sahiplik kısmıyla ilgili… Neden anne sahibi, baba sahibi, teyze sahibi, kardeş sahibi, sevgili sahibi, arkadaş sahibi olmuyoruz da çocuk sahibi oluyoruz?? Bu ifadeye feci şekilde takılmış durumdayım.. Bu ifade kullanıldıkça da ona uygun davranışları daha sık gözlemliyoruz gibime geliyor..
Çocuğun karakterinin anne karnındayken oluşmaya başladığını geçtim.. Çocuğun anaokuluna gittiği yaşlardan itibaren kendi arkadaşlarını, oynamak istediği oyunları ve oyuncakları, giymek istediği kıyafetleri seçmesi gerekmiyor mu? Daha büyüdüğünde ise zevk aldığı derslerin neler olduğunu, hobilerini, gitmek istediği üniversiteyi, sosyal ortamını, sevgililerini, vs seçmesi gerekmiyor mu? Daha da büyüdüğünde ise evleneceği kişiyi, evlenmek isteyip istemediğini, mesleğini, çocuk isteyip istemediğini, eğer istiyorsa ne zaman çocuk yapmak isteyip istemediğini, doğrularını ve yanlışlarını, tatil planlarını, beslenme düzenini, vs kendisi belirlemesi gerekmiyor mu? Peki, o zaman neden çevremizde kazık kadar çocuklarının kiminle evleneceğine, hangi mesleği seçmeleri gerektiğine, ne zaman ve kimden çocuk yapmaları gerektiğine, tatil için nereye gitmelerinin uygun olduğuna, ev dekorasyonlarının nasıl olacağına karar veren bu kadar çok anne-baba bulunuyor? Bunun nedeni “sahiplik” kavramı mı acaba?
Anne karnındaki cenine gösterilen saygı (hamilelik döneminin kendine bakma açısından tavana vurmasının nedeni annenin kafasına bir anda tuğla düşmesiyle uyanan bir sağlıklı yaşam arzusu değil, bebeğe iyi bakma içgüdüsüdür diye düşünüyorum) olgunlaşan cenine neden gösterilmiyor? Kimliksiz, kişiliksiz, başkalarının kendisi için seçtiği yaşamı sürmek zorunda kalan, mutsuz olduğunun farkına vardığında artık çok geç olduğunu hisseden, bağımlı “çocuk yetişkinlerin” eninde sonunda o anne-babalara da manevi bir yük olacağının farkına varılmasını engelleyecek kadar güçlü bir şey mi bu “sahip olma” güdüsü?
Ev sahibi olunur, araba sahibi olunur, tekne, yazlık, kıyafet, eşya sahibi olunur da çocuk sahibi olunabilir mi? Canlı sahipliği kavramı bir tek evcil hayvanlara bir dereceye kadar uyarlanabilir belki.. Köpek sahibi olduğunuzu düşünelim. Takarsınız tasmasını boynuna, mamasını siz seçersiniz, “tatile nereye gitmek istiyorsun?” diye köpeğinize sormazsınız, sizinle birlikte seçtiğiniz yere gelir, “kiminle sevişmek istiyorsun?” diye de sormazsınız, uygun bir eş bulur çiftleştirir ve kısırlaştırırsınız, onun adına birçok kararı siz verirsiniz, tuvalet yerini, yatacağı yeri belirlersiniz, vs vs.. Köpek sahibiyseniz bile köpeğin psikolojisini düşünerek hareket ettiğiniz bazı durumlar vardır.. (“evde çok fazla yalnız kalmasın, sıkılır” veya “tatile giderken uçak mı yoksa araba mı daha iyi olur?” veya “bir köpek oteline bıraksam mutlu olur mu?” gibi..) İnsanın aynı özeni kendi canından bir parça olan bir insanoğlunun psikolojisi, istekleri, hayalleri, seçimleri ve yaşam tarzı ile ilgili göstermemesi size de tuhaf gelmiyor mu?
“Annecim ben artık sokaklarda yaşamak, uyuşturucu kullanmak, birkaç kıza tecavüz etmek, hırsızlık yapmak ve hapse düşmemeye çalışarak hayatımı geçirmeye karar verdim,” diyen çocuğunuza “aferin evladım, seni sonuna kadar destekliyorum” demekten bahsetmiyorum elbette. İyiyi ve kötüyü doğru bir şekilde gösterebildikten, çocuğun karşısında iyi bir rol modeli oluşturabildikten ve onu sağlam karakterli bir birey olarak hayata hazırlayan en önemli akıl hocası olabildikten sonra zaten böyle örneklerle karşılaşmak da mümkün olamaz. Ondan sonrasında ise bırakın size “Baba, ben senin gibi doktor olmak istemiyorum, ressam olacağım,” veya “Anne, damat adayı olarak düşündüğün kişiyle hayatımı geçirdiğimi hayal bile edemiyorum.. Hem ben daha birkaç sene evlenmeyi düşünmüyorum,” desin.. En azından ne istediğini bilen, hedefleri olan, seçtiği yaşamı sürerken mutlu olacağını bildiğiniz gerçek anlamda yetişkin bir dostunuz olmuş olur.
1 yorum:
Girllllll...
(zin zinn zinn zin)
U'll be a woman soon!
Yorum Gönder