94’ten beri müzik dünyasında olabilirler, ama benim için kocamın iPod’da bayılarak dinlediği gruplardan biriydi. Yani son 1,5 senedir falan dinlediğim bir gruptu. Piyanoyu kim çalar, kaç kişiden oluşmuşlar, hatta solistinin adı nedir bilmeden ara sıra dinlemeye başladım onları. Tamam, dinlerken keyif alıyordum, ama ben genelde iPod’u spor yaparken dinliyorum, Pink Martini de spor yaparken dinlemek için pek uygun değil gibiydi sanki… O yüzden içmeyi seven bir çift olmamıza rağmen nadiren yaptığımız şarap gecelerinde (içmeyi sevsek de pek şarapsever bir çift değiliz) dinlemek dışında aklıma Pink Martini dinlemek pek gelmiyordu. Neyse, bunu şimdiye kadarki eksikliğim olarak görüyorum artık…
Kocacığımın doğumgününde Türkiye’de konser vereceklerini görür görmez onun 32. yaş günü hediyesinin bir parçası olarak bu konser biletini de almalıyım diye düşündüm. Ve aldım da… Yaklaşık üç hafta öncesinden 30 Ekim günü TİM’de verecekleri konserin biletleri elimdeydi. Doğumgününden önceki haftasonu kayınvalidem de İstanbul’daydı ve Pazar günü kayınvalidemin adeta aşık olduğu Ortaköy’de gezerken Pink Martini konserinin afişlerini gören kocamın içi giderek bana dönüp, “Aaa, bu Salı Pink Martini geliyormuş” dediğini duyduğumda içimden tribünlere dönerek yumruk sallamak gelse de “Öyle mi? Ben de Bienal afişlerine bakıyorsun sanmıştım” diyerek stantlardaki küpelere bakmak için döndüm.
Ve 30 Ekim geldi… Canım kocamın 32. yaş günü de gelmiş oldu böylece. Hediye paketini açtığında tam da tahmin ettiğim gibi hediyenin kendisinden çok Pink Martini konser biletlerine tezahüratlar yapmaya başlamıştı. Ve konser akşamı… Ben saat 19’da Beşiktaş’tan yola çıktım, saat akşam 20.05’te Levent’te olabildim ve oradan da arabamıza atlayarak konsere 10 dakika kala, yani saat 20.50’de TİM’e vardık. Anormal bir trafik vardı o gece. Zaten trafikten dolayı konser yaklaşık yarım saat geç başladı.
Hayatımda gittiğim en keyifli konserlerden biriydi diyebilirdim. Yani daha önce bir kez (umarım son olur!) başıma geldiği gibi İhsan’a “Sen eğlenmene bak, ben iyiyim,” demek zorunda kalmadığım gibi yaklaşık 2 saatlik konseri ağzım açık dinledim. Bir kere her şeyden önce müzik performanslarının dışında son derece sıcakkanlı ve farklı kültürlere saygılı insanlardı. 12 kişilik grubun hepsi ellerinde Türk bayraklarıyla sahneye çıkarak Cumhuriyet Bayramımızı kutladılar. Sahneden salona inanılmaz bir enerji yayıyorlardı. China Forbes’un sesi ve Thomas M. Lauderdale’in piyanonun tuşlarına dokunuşu kulağıma iPod’da dinlediğimden daha mı farklı geliyordu ne? Sanki çok daha mükemmel gibiydi! İnanılmaz bir canlı performans dinledik! Latin, Jazz, Japonca, Yunanca, Fransızca ve daha pek çok dile ve kültüre ait eski şarkıları yorumlayan bu Amerikalı grupla henüz tanışmamış olanların çok şey kaybettiğini düşünüyorum. O dili bilmeseniz bile sizi öylesine alıp götürüyorlar ki… Örneğin, sevgilisin çaldığı gitar olmayı hayal eden birini anlatan Japonca bir şarkı size ne ifade edebilir diye düşünmeyin… O şarkı tüylerinizi diken diken edebilir! Ya da “je ne veux pas travailler” şarkısını söylerlerken, “çalışmak istemiyorum” demek istediklerini anlamanız gerekmiyor havai bir ruh haline geçmeniz için. Ya da “Donde Estas, Yolanda?” şarkısında kıpırdanmaya başlamanız için sözlerin ne anlama geldiğini bilmeniz gerekmiyor. “Amado Mio” ve favorilerimden biri olan “Let’s Never Stop Fallin’ in Love” da tamamen ayrı bir hikayeydi… Tam bir müzik ziyafeti çekmiş olduk kendimize. Neyse, bence Türkiye’ye bir dahaki gelişlerini kaçırmayın derim ya da en azından albümlerini dinleyip kendi kararınızı verin. China Forbes’un sesini duyduğum anda içimden “İşte bu ilk gençlik yıllarımda Sezen Cumhur Önal’dan duyduğum ‘kadife ses’ olmalı diye” düşündüğümü de belirtmek isterim.
Ya bir şey daha söyleyeceğim, ama ayıp olur mu acaba? :) Tam bir sade şıklık örneği olan China Forbes’un kolundaki o pırıl pırıl bileklik var ya? İşte o, tüm konser boyunca oturduğum yerden adeta gözümü aldı! Buradan China’ya sesleniyorum: Bizleri bilekliği konusunda aydınlatabilir mi? Ben bayıldım ona… :)
4 yorum:
1959 - 1973 yillari arasinda
ODTU Sosyal Bilimler Bolumunun gelismesine emek veren, ODTU Mustafa Parlar
Odulu sahibi, degerli hocamiz Prof. Dr. Mubeccel Kiray hayatini
kaybetmistir.
Cenazesi 10 kasim Cumartesi gunu Levent camisinde kilinacak ogle namazinin
ardindan Zincirlikuyu Mezarliginda topraga verilecektir.
ODTU mezunlari olarak cenaze torenine katilarak sevgili hocamizi sonsuzluga
ugurlayacagiz.
Ailesine ve dostlarina ve ODTU camiasina bassagligi dileriz.
Mubeccel B. Kiray, 1923'te Izmir'de dogdu. 1940'ta Ýzmir Lisesi'nden,
1944'te Ankara Universitesi'nden mezun oldu. 1946'da Ankara
Universitesi'nden Antropoloji Ph.D. dereceleri aldi. 1960'ta docent,
1966'da profesor oldu. 1959 yilindan 1973 yilina kadar Orta Dogu Teknik
Universitesinin Sosyal Bilimler Bolumunun Gelismesine emek verdi. 1973'te
ODTU'den ayrilarak "Morris Ginsberg Fellow" olarak London Schools of
Economics'e gitti. Donusunde once ÝTU'de 1982'den sonra da Marmara
Universitesi'nde calisti. Bu arada bir yil University of Texas in Austin'de
ders verdi. 1989'da emekli oldu. Calistigi sure icerisinde Norvec Bergen
Universitesi'nde Kahire Amerikan Universitesi'nde, ABD Berkley
Universitesi'nde, Zurih Teknik Universitesi'nde seri konferanslar verdi.
Mubeccel Kiray, ODTU Mustafa Parlar Odulu Eskisehir Anadolu Universitesi
Fahri Doktor unvani ve Aydinlanma Kadinlari Odulunu aldi. 1994'te Kiray
Turkiye Bilimler Akademisi (TUBA) seref uyeligine secildi. Turkiye'de
sosyolojinin universitelerde kurumsallasmasinda cok onemli rol oynayan ve
toplumsal degismeyi ele alma tarzi ile bir ekol olusturan Mubeccel Kiray'in
en cok referans verilen eserleri Eregli, Agir Sanayiden Once Bir Sahil
Kasabasi, Social Stratification as an Obstacle in Development ve
Orgutlesemeyen Kent isimli kitaplaridir. Makaleleri arasinda "The Family of
Migrani Workers", "Changing Patterns of Patronage" ile "Survivial
Strategies of Expeasants in Cities" en cok zikredilenlerdir.
Istanbul ODTU Mezunlari Dernegi
iyi de bu yorumun pink martini ile ne alakasi var bre zangoc..
pink martini cok iyidir..bu sene de kacirdim ama seneye gitcem kesin :)
Bir gez daha teşekkür ederim güzel sevgilime. Gerçekten çok değerli bir doğumgünü hediyesi oldu. Senin Pink Martini'yi en az benim kadar sevmen de cabası tabi. Opuyorum seni bol bol..MUCXX
ne mutluki bu acdadın torunlarıyız dedem çanakkalede şehid oldu ben hakkaride olamadım kalbimizde birazda olsa çelişki varmı diye düşündüm ama asla olamaz olmayacacta nemutlu türküm diyene'den çok ne mutlu kalpten türk olana herkese selam olsun kalpleri nur ile nurlansın selamun aleyküm
Yorum Gönder