Geçtiğimiz bayram evde öyle bir bayram havası vardı ki sormayın!
Tatil öncesinde tuhaf bir şekilde içim sıkılıyordu aslında.. Havalar berbattı.. Bayramda evde olacaktık.. İstanbul'da kaldığımız yetmiyormuş gibi Şile, Ağva, Polonezköy, vs gibi yakın çevre gezileri bile yapamayacaktık, çünkü bu havada keyfi olmazdı.. Neyse artık dedik.. Biraz çeviri yaparım her zamanki gibi, sonra Kanyon'da sinemaya gideriz bir iki kez, evde DVD sefası yaparız, bir iki akşam da dışarıda olur böyle geçiririz bu dört günü de dedik. Yani aslında standart bir haftasonunun biraz daha uzunu olacaktı.
Arife gününe kadar böyle düşünüyorduk. Ama Çarşamba günü öğleden sonra evimizin kapısından içeri baş döndüren bir hızla giren o küçük yaratık bu rutin planı olağanüstü keyifli bir hale getirdi.
Evimizi şenlendirmeden önce her zamanki gibi kulaklarını savurarak koridorda hızla birkaç tur attı. Aralarda üzerimize atlamayı da ihmal etmedi tabi.. Sonra salondaki en sevdiği yere oturup uzun uzun dışarıyı seyretti. Hafızasına bir kez daha kaydetmek için evin her köşesini koklayan burnu bir dakika bile durmadı. Yanımızda, ayağımızın dibinde, biz TV izlerken kucağımızda uyuduğu yetmiyormuş gibi bir de horladı!! Bir gece ansızın geliverip, koynuma giriverip, sabah kadar mışıl mışıl uyudu! (Daha doğrusu uyumuş, sabah kucak kucağa uyanınca farkına vardık :) ) Mamasını, ödül kurabiyesini, kemiklerini yedi ama biz sofradayken ya da meyve bile yerken açlıktan ölmek üzereymiş gibi acıklı bir ifadeyle bize bakmaktan vazgeçmedi. Küçük Emrah modunu duygularımızı sömürmek için hep kullandı! Onu evde bırakıp alışverişe gittiğimizde de Küçük Emrah oldu. Döndüğümüzde sevinç gösterileri yaparak zıplarken vestiyere çarptı ama aynen üstümüze atlamaya devam etti. Tabi ben kendini kaybederek yaptığı bu sevinç gösterileri sırasında kendi canını acıttığı (o farkında bile değildi ama olsun) için üzüntüden kahroldum ve o gün ona her baktığımda anlamsızca gözlerim dolmaya başladı. Gözlerim dolarak ona baktıkça o da teselli etmek için yanıma gelip elimi yalamaya, kucağıma C gibi kıvrılıp yatmaya başladı. Eşimle birlikte parka gidip ihtiyaç giderdi. en son gün bir kez de evimizde ihtiyaç giderdi!
Aşağıdaki resmi de bir fotoğraf yarışmasına falan mı göndersem ne? :)
Göz kuruluğu varmış küçük beyde, o yüzden akşamları damlalarını damlatmamız gerekiyordu.
Ama evcil hayvan sahibi olmanın ne demek olduğunu bir kez daha anladım. Sürekli çıplak ayakla toprakta gezmek gibi bir şey olmalı! Sinir, stres kalmıyor; sabah uyanınca gözlerini sana dikmiş oynamaya hazır halini görür görmez acaip mutlu uyanıyorsun; tek istediği ve onu tek mutlu eden şeyin senden aldığı ve sana verdiği o pozitif enerji olduğunu anlıyorsun! Hayatın anlamını çözmüş bu enerjiyle çalışan küçük adam!
Yaa işte evimizde böyle bir bayram havası vardı bu bayramda..:) Sahibine bunu daha sık yaşamak istediğimizi bir kez daha duyurup sevgilerimizi gönderiyoruz.. Rocco'ya da selamlar! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder