Önceki yazılarımda bahsettiğim üzere üç günde karar verip, New Jersey’de (daha detaylı açıklayacak olursak Hudson Nehri’nin Manhattan’ın tam karşısına denk gelen sahil şeridinde) yaşayan arkadaşlarımızın yanına gittik. Dolayısıyla yeni yıla da farklı bir ülkede ve Türkiye’den yaklaşık 7 saat sonra girmiş olduk. :)
Yılbaşı için özel bir plan yapmadık. Zaten oldum olası yılbaşını dışarıda kutlamayı sevmem. Ev kutlamalarını tercih ederim. Tracy & Serdar’ın kaldıkları evin sahili ful Manhattan manzaralı olduğu için gece 12’de orada olacak şekilde plan yaptık. Şampanyamızı manzaraya ve havai fişeklere karşı içmeye karar verdik.
Feribottan Manhattan manzarası:
Öncesinde ise gündüz New York turu yaptık. Neyin nerede olduğunu öğrendik, metro ve şehir haritalarımızı aldık, Times Square’deki yoğunluğu ve yılbaşı kutlamaları için yapılan hazırlıkları gördük. Times Square’de o meşhuuur (!) topun düşmesi ve kutlamaları görmek istediğimizi düşünüyorduk. Ama gündüz yapılan hazırlıkları görünce ve uygulamayı öğrenince bundan hemen vazgeçtik. O kadar kalabalığı nasıl kontrol ediyorlar biliyor musunuz? Saat 16’dan itibaren polis kordonlarının çevirdiği 25’er kişilik küçük kare alanlara doluşarak gece 24 olmasını bekliyorsunuz. Tuvalete giderseniz geri dönemezsiniz. Ayrıca içki içmek de yasak! Tam hayalleri süsleyen bir yılbaşı kutlaması anlayacağınız! Saat gece 12 olduğunda top düştükten sonra insanların 10 dakika içinde meydanı boşalttıklarına da şaşmamak lazım!! :) 8 saat boyunca ihtiyaç molası vermeden ve içki içmeden ayakta duran insanları kontrol etmek çok da zor değildir herhalde. Biz hazırlıkları ve Times Square’de toplanmaya başlayan kalabalığı görür görmez uzaklaşmaya karar verdik. (Bu arada kalabalık sadece oradaydı. Trafiğin kilitlenmesi, yaşamın felç olması gibi bir durum yoktu yani.)
İşte o "meşhuur" top ilk resimdeki binanın üstünden düşecek:
Sonra Rockefeller Center’in önüne her yıl koyulan o meşhuuur (!) kocaman yılbaşı ağacını gördük. Buz pateni pistinin etrafına hazırlanan süslemeleri ve Common Cents – Penny Harvest’i gördük. Burası çocukların bağışladıkları bozuk paralarla dolu devasa bir havuz ve toplanan tutarlar milyonlara ulaşıyor. Daha sonra ise sosyal yardım amaçlı kullanılıyor. Daha sonra St. Patricks Katedrali’ni gezdik. 1879’da inşa edilmiş Amerika’nın en büyük Katolik Katedrali olan St Patricks’in içi muhteşemdi. Bu arada öğlen East diye bir Japon retoranında sushi yemeye gittik. (Önümde dönüp duran sushi tabaklarından seçtiklerimin boşları önümde duruyor! :) )
Suşi tabakları dönüyor dönüyor...:)
St Patricks Katedrali:
Yolumuzun üzerinde mimarisiyle ünlü Chrysler Binası’nı gördük. 1930 yılında inşaatı tamamlanan 77 katlı bu bina yapıldığı yıl dünyanın en uzun binasıymış, ama bir süre sonra bu unvanını Manhattan Bank’a kaptırmış. Bu yüzden binanın sahibi Walter Chrysler tarafından üzerindeki uzantı eklenmiş. Şu an uzunluğuyla değil sadece art deco tarzı mimarisiyle görülmeye değer binalar arasındaki yerini koruyor.
Grand Central Terminal binasını da gezdik. Güzel restoranları, tavana yansıtılan ışık gösterileri, ortadaki büyük saati, müziği ve mağazalarıyla bir tren istasyonuna girmiş gibi değil de tarihi binası olan bir alışveriş ve eğlence merkezine girmiş gibi oluyorsunuz.
Herald Square’deki Macy’sin vitrin süslemelerine bayıldık. Vitrinlere ve sokak süslemelerine bakarak bir süre dolaştığımız bu günün sonunda bir Scotch Bar’a oturarak içkilerimizi içtik. Sonra saat gece 11 gibi feribotla New Jersey’e geçtik ve eve giderek şampanyamızı alıp sahile indik. Meşhuuur (!) havai fişek gösterilerini izlerken şampanyalarımızı içtik. Umarım hepimiz için çok keyifli, sağlıklı, başarı ve mutluluk dolu bir yıl olur!
Bu arada “meşhuuuurrr” kelimelerine dikkat ettiniz mi? O meşhur diye bize tanıtılan pek çok şey aslında sadece bir pazarlama başarısı! Yani adamların kahvaltıda yedikleri bagel’leri, New York Polisi’ni ve hiçbir değişik özelliği olmayan bildiğimiz sarı taksileri bile New York Taksisi olarak tanıtma başarılarını alkışlamak gerek. Birçok hediyelik eşya satan mağazada bunlarla ilgili hediyelikler ve Disney Store gibi oyuncakçılarda New York Taksisi’ne binmiş ya da New York Polisi üniforması içindeki Mickey Mouse gibi oyuncaklar bulabilirsiniz. O yüzden bu “meşhuuuur” kelimesi, “abartılacak bir şey yok” anlamına geliyor. :) Mesela, yılbaşında New Jersey sahilinde izlediğim havai fişek gösterisi, 29 Ekim’de Ortaköy’den katıldığım Cumhuriyet yürüyüşünde Boğaz’ı aydınlatan o harika havai fişek gösterisinin onda biri bile değildi! Hani bir fikir vermesi açısından söylüyorum! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder