1) İlk defa ve kısıtlı bir süre için gidiyorsanız, planlı ve programlı olmak zorundasınız! O yüzden planlı yaşamaktan hoşlanmayanlara kötü haberlerim var. Şehrin bir kısmını göremeyebilirsiniz. Belki de üzerinden geçtiğiniz her yeri gördüm sayan gezginlerdensinizdir. O zaman size iyi haberlerim var, çünkü Amerika'ya giderken pek çok ülkenin üzerinden uçtunuz. Hem de oturduğunuz yerde!! Bir taşla kaç kuş! Neyse, ben yeni bir yerde görülmesi gereken her şeyi detaylı görüp, onlarla ilgili bilgiler alıp, özellikli yeme+içme+eğlence mekanlarını gezmek isterim. Üstüne bir de aylak aylak sokaklarında yürüyecek ve mağaza ve marketlerinde boş boş dolaşabileceğim kadar zaman kalmasını da isterim. İşte burası bu açıdan çok zor bir şehir, çünkü burada...
2) Zaman mevhumunuz olmalı. Elbette orada yaşayanlar için durum farklıdır. Ama turist olarak gidenlerin önlerine çıkan bir Toys'R'Us'ta bile tahmin edemeyecekleri kadar uzun zaman geçirebileceklerini, kuyruklar bekleyeceklerini ve trafikte zaman harcayacaklarını bilmeleri gerekir. Bu yüzden evinizde olduğu gibi 11'de kalkıp, oyalanarak kahvaltı yapıp, öğlen evden çıkarsanız, doğal olarak daha az yer görürsünüz. Umarım böyle olduğunun ilk günlerde hemen farkına varırsınız. Çünkü New York'ta da İstanbul'da olduğu gibi aynı gün içinde çok fazla planı yapamıyor, hiçbir şeye yetişemiyorsunuz.
Times Square'deki Toys'R'Us ve 5. Caddedeki Trump Tower'ın yakınlarındaki Disney Store. İşte buralarda zamanın nasıl geçtiğini anlamadan kendinizi kaybedebilirsiniz.
3) Orada yaşayan arkadaşlarınız varsa, şanslı olabilirsiniz (bizim gibi). Ama onların yanında kalıyorsanız, önceki maddede belirttiğim gibi ev rehavetine kapılabilirsiniz. Bu yüzden dikkat!! :) Daha planlı ve dolu dolu gezmek isteyenlere ya otelde ya da kendiniz gibi planlı ve programlı olan ve orada yaşayan bir yerli değil, bir turist olduğunuzu bilerek davranan bir arkadaşınızda (Örn: Tur rehberimiz Tracy gibi :) ) kalmanızı öneririm.
4) Yine Tracy gibi pek çok konuda fikir alabileceğiniz birileri varsa, daha şanslısınız demektir. Onlardan alışveriş merkezleri hakkında öneriler, günlük programınızı düzenlerken verdikleri yararlı bilgiler, hava durumuna uygun program oluşturma konusunda verdikleri danışmanlık hizmeti, tahmini kuyruk bekleme süreleri, mağaza indirimleri, restoran seçimleri, vs gibi konularda size zaman kazandıracak pek çok pratik bilgi alabiirsiniz.
5) Tuvalet konusunu düşünmeyin! Metro ve otobüs istasyonlarının tuvaletlerini gözü kapalı kullanabilirsiniz. Gideceğiniz pek çok restoran veya turistik yerin tuvaletinden çok daha temizler!
6) Kışın gidiyorsanız, rüzgar geçirmeyen mont, eldiven, kulaklarınızı kapatan şapka gibi teçhizatlarınızla gittiğinizden emin olun. Çok ciddiyim!! Bizim orada olduğumuz hafta boyunca hava çok güzel ve güneşliydi. Sadece iki gün çok soğuk olacağı uyarısı yapıldı, ama o bile yeterli oldu. Hatta bu kısa sürede bu şehirde gözleriniz dışında her yerinizi örtecek sekiz kat giysiye ihtiyacınız olabileceğini anladık!! (Bu arada Tracy'nin kulaklarımı örtmesi için verdiği şapkayı da kaybettim..:( Ama Century 21'in Lost & Found Desk'inde olduğundan neredeyse yüzde 90 eminim. :) Neyse,bunu telafi edecek bir hediye bulacağım kendisine inşallah! ) Şapkanın en son Brooklyn Köprüsü yakınlarında görüldüğünü söylüyorlar:
7) Bu arada Amerikalıların neden genel olarak kilolu olduklarını da anlamış olduk. O kadar sağlıksız besleniyorlar ki! Kahvaltı olarak bagel (bizim simit benzeri, ama hamurunun üç kat daha yoğun ve sert olanını düşünün, hani ısırırken dişleriniz yeterli gelmeyebilir), muffin, pancake ( ama aşağıda gördüğünüz üzere bizde olsa üç kişiye sunulacak porsiyon ve sos miktarlarıyla birlikte) ve çeşit çeşit kötü karbonhidrat ve yağ dolu zararlı gıdalar tüketiyorlar. Öğle ve akşam yemekleri de bizim için fast food sayılabilecek türden yemekler oldukları için hem kilo alıyorlar hem de o porsiyonlara rağmen doğal olarak çabuk acıkıyorlar.
Sağlıklı beslenmek için çok daha fazla para harcamaları gerekiyor. Örneğin, bir kilo domatesin fiyatı 15$. Ya da mesela aynı fast food lokantasında 6$ vererek hamburger, patates kızartması ve kola almak yerine, salata ve sağlıklı bir içecek almayı tercih ederlerse 10$ vermeleri gerekiyor. Su, taze sıkılmış portakal suyu ya da yoğurtlu içecekler gibi sağlıklı içecekler kola ve kahveden çok daha pahalı!
8) Galiba 7. maddenin devamı olarak Small ve X-Small bayan kıyafetleri bulmak çok zor. Seçenekler çok az. Bayan ayakkabılarında da 7 numara ayakkabı bulmak çok zor. Outlet mağazalarının neredeyse hepsinden istediğim şeyleri bulamadığım için mutsuz bir ifadeyle döndüğüm için kocam uzaylı olduğumu düşünmeye başlamıştı. Ama sonradan o da bana hak verdi. Onların Small bedenleri bizim Medium'a eşit ya da bizim Medium'dan bile büyük olabilir. Küçük porsiyon, küçük bina, küçük arabanın az olduğu bu diyarda insanların da geneli Amerikan boyutlarında!! Tabi ben alışveriş yaparken bir şey bulamadığıma üzülüp, small bedenler üzerime bol geldikçe sevinip, gaza geliyor ve bol bol o zararlı yiyeceklerden tüketiyordum. "Yaşasın! Gördüğüm en minyon tiplerden biriyim," diyerek mutlu mutlu gezdiğim günler bitti. İstanbul'a döner dönmez giydiğim bol pantolonlarımdan biri üzerime tam oturunca bu güzel rüya aleminden uyanmak zorunda kaldım. Anlayacağınız şu an rejimdeyim, yanıma yaklaşmamanızı tavsiye etmem!
9) Turistik gezilere giderken zaten rahat gezi kıyafetleri götürülür. Burada da aynısını yapıp, boş yere kendinize yük yaratmayın. Hem giyim ucuz olduğu için alışveriş yapacağınızı hem de Broadway'de opera izlemeye bile giderken kot ve bot giyebileceğinizi düşünerek bavulunuzu hazırlayın. Çok şık bir restoran, gece kulübü ya da partiye gitmedim. Elbette böyle planlarınız varsa, yanınıza ona göre giysiler alın. Ama bizim gibi normal restoranlara, barlara ve publara gidecekseniz gündüz giydiğiniz kıyafetle geceye devam edebilirsiniz ve yadırganmazsınız.
Şimdilik bu kadar.. Bundan sonraki yazılarımda gezdiğim yerleri sırayla anlatacağım. Bunlar aklıma gelen genel noktalardı. Yararım olduysa ne mutlu bana..:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder