Haftasonuna Damgasını Vuran İki İsim!

Haftasonu Kabadayı filmini izledik. Güzel bir filmdi, ama beğendiğim Türk filmleri sıralamamı değiştirmeme neden olacak kadar da bayıldığım bir film olmadı. Açıkçası senaryo bana biraz abartılı ve gerçeklikten uzak geldi. Ama “film icabı” mantığıyla bakarak izleyince ve oyunculuklara odaklanınca gayet keyifli zaman geçirebilirsiniz.



Şener Şen her zamanki gibi çok başarılıydı. Ama çok da aynıydı bana göre. Bu görmüş geçirmiş ama artık belaya bulaşmaya, silaha, kavgaya tövbe etmiş eski kabadayı, eski eşkıya, rollerini çok iyi oynadığını kesinkes anlamış bulunuyoruz, ama ben Şener Şen gibi büyük bir oyuncuyu bir sonraki filminde çok farklı –belki de biraz risk alarak üstleneceği- bir rolde görmek istediğimi fark ettim.





Devran rolündeki Kenan İmirzalioğlu’na bayıldım. Birinci itiraf: Daha önce Kenan İmirzalioğlu’nun hiçbir filmini ve dizisini izlememiştim. İkinci itiraf: Çok önyargılıydım. Kenan İmirzalioğlu’nun oyunculukla ne alakası olabilir ki diye düşünüyordum. Eskiden modellik yapmış, yakışıklılığı –ki bana yakışıklı da gelmiyordu- sayesinde dizilerden birinde şu klasik “delikanlı esas çocuk” rollerini kapmış, popülerliği kısa sürecek bir tipti benim için. Ama artık böyle önyargılı düşündüğüm için utandığımı da itiraf ediyorum. Çünkü Kabadayı filmini sevmemin en büyük nedeni Kenan İmirzalioğlu oldu. O psikopat mafya elemanı Devran karakterini oynamamış, adeta yaşamış sanki… O kadar bayıldık ki ertesi gün kaçırdığımız ama uzun zamandır izlemeyi düşündüğümüz Son Osmanlı Yandım Ali’nin DVD’sini alıp, yine Kenan dolu keyifli saatler geçirdik. Ben her iki filmde de Kenan İmirzalioğlu’nu izlemekten çok keyif aldım, oyunculuğuna bayıldım, bir de gözüme acayip yakışıklı gelmeye başladı kerata! :) Şaka bir yana, umarım onu hep böyle güzel projelerde görmeye devam ederiz.













Filmde diğer sevdiğim karakter de Rasim Öztekin’in oynadığı Sürmeli oldu. Gay karakterler filmlerde hep sempatik gösterilir ve görür görmez sanki gülünmesi gerekirmiş gibi algılanırlar. Bence Sürmeli şu ana kadar filmlerde gördüğüm en doğal ve abartısız gay karakteriydi.



Bu haftasonu eve kapanmışken iTunes ile de uzun bir süre cebelleşmem gerekti. Bir senedir elimi sürmediğim mp3 dosyaları ve iPod’un organize edilmesi işine giriştim. Bu arada iPod’uma yüklediğim ilk yeni albüm de Tarkan’ın Metamorfoz’u oldu. Henüz tüm albümü çok fazla dinlemedim, bu yüzden ilk yorumlar ne derece doğru olur bilemem, ama Tarkan’ın albümüne kanım kaynadı diyebilirim. (Ama Tarkan’a karşı da olumlu önyargım vardır. Tarkan yaptıysa iyi bir şey yapmıştır diye bakarım genelde) Hani şimdiden Vay Anam Vay, Çat Kapı, Dedikodu, Dilli Düdük falan gibi şarkılarını duyunca tanıyıp, yarısını atarak yarısını da doğru söyleyerek eşlik bile edebilirim gibi geliyor.

Evde müzik, film ve kitap (Jean Christophe Grange’in Şeytan Yemini’ne başladım, henüz çok başlardayım ama diğerleri gibi harika bir gerilim olacağına eminim) dolu bir haftasonu geçirdim. Ama haftasonuna damgasını vuran iki ismi soracak olursanız: birincisi Kenan İmirzalioğlu, ikincisi ise Tarkan derim. Grange ve İso’cum ikinci planda kaldılar bu hafta ne yazık ki..:)

Hiç yorum yok: