Terslikler hep üst üste geliyorlar galiba. Ya da bana mı öyle oluyor? Ve o kadar uzun bir süre bir silsile halinde devam ediyorlar ki kendinizi her yer güneşliyken tepesinde yağmur bulutuyla dolaşan o bahtsız çizgi film karakterlerine benzetmeye başlıyorsunuz. (Üzerinde yağmur bulutu dolaşan bir çizgi film karakteri bile bulamadım koca Internet'te, dolayısıyla aşağıdaki benim eserim oldu! :) )
Zaten yaşamınızda bir geçiş süreci yaşadığınız zor bir dönemi az hasarla atlatmaya çalıştığınız son dört aya irili ufaklı yaşanan birçok sevimsiz olayı da ekleyin. Bu terslikler aylarca geçmeyen ayak ağrınız da olabilir, rejim yapmanıza rağmen kilo almanız da... Verdiğiniz mobilya siparişinin size kriz geçirtecek kadar geç gelmesi de olabilir, yalnız kalmaya en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda kalabalıklar arasında yaşamak zorunda kalmanız da... Kendimi işime vereyim dediğinizde bilgisayarınıza virüs bulaşır ve sisteminiz çöker... Bilgisayarınız düzeldiğinde yapacağınız bir iş yoktur (hem de üç yerden birden iş beklerken!!)... "Olsun, biraz dinlenirim, film izlerim, oyun oynarım, kitap okurum" dediğinizde günlerce elektrik kesilir. Her gün defalarca kesilen elektrik yüzünden aletleriniz bozulur ve karşınızda hesap sorabileceğiniz kimse yoktur. Yatılı misafiriniz gittikten sonra yapılacak ilk temizlik gününde apartmanın su boruları değişeceği için suların kesik olacağını öğrenirsiniz. Domestik bir yapınız olmamasına rağmen, bir süredir adeta Makbule gibi yaşadığınızı hissediyorsunuzdur. Falan filan...
Bu arada hâlâ "Çekim Yasası" ilkelerini kullanmaya devam etmeye çalışırsınız. Elektrik kesintisi ile ilgili sorduğunuz sorulara "Napalım abla, siz karanlık da olsa evinizde oturuyorsunuz en azından, ben çukur kazıp çalışıyorum" diyen insan kılığındaki yaratığa içinizden geldiği gibi küfredemez, "peki, o zaman gerizekalı, bir dahaki sefere tamir edip etmediğinden emin olmadan çukuru kapatma da yarım saat sonra tekrar kazmak zorunda kalmayasın" diyemezsiniz. "Şans Faktörü" kitabını okuduğunuz için güne "Ben şanslı bir kadınım, vs." gibi olumlama ifadeleriyle başlar, bilgisayarınız çöktüğünde bile "Neyse ki, belgelerim ve resimlerim kaybolmadı, çok şanslıydım" dersiniz. Ama arabanızı her gün park ettiğiniz yerde "şans eseri" o gün ceza yazıldığını gördüğünüzde aklınıza olumlama ifadeleri gelemez. Kendinizi şımartmak için masaj yaptırmaya gidersiniz, üstüne bir de cilt bakımı yaptırıp mutlu olabilirsiniz belki, hı? Ama o da ne? Her zaman gittiğiniz yerdeki masöz gitmiş, yerine bir hamam tellağı gelmiş adeta!! Gittiğinizden daha gergin bir şekilde eve dönersiniz.
Yaşamınızı renklendirmek ve keyif katmak için gösterdiğiniz çabalar boşa gitmiştir. Sonra başlarsınız lanetler okumaya, ağlama krizleri, bağırma, çağırma, yastık yumruklama, küfretme, hırsını alamayıp daha çok ağlama gibi bir kısır döngü yaşamaya. Zaten olumlu düşünmenin ne faydasını gördünüz ki bunca zamandır? Değiştiriyorum modumu artık, içimden geldiği gibi negatif düşüneceğim dersiniz. Zaten pesimistler kraliçesi olduğunuz dönemlerde de durumunuz daha kötü değildi. O zaman da her şeyin ters gittiği dönemler yaşardınız, şimdi de yaşıyorsunuz. Her şey ters gidiyor işte!!
Sonra annenizle babanızın evlilik yıldönümünü kutlamak için bir telefon konuşması yapmanız gerekir. Mümkün olduğunca kısa kesmek istersiniz, çünkü zaten keyifsiz ses tonunuz dünya alem tarafından anlaşılmaktadır. Ama babanız kısa kesmek istemez. Kutlamanızı yapıp, "keyifler nasıl?" diye sorduğunuzda, bir hafta önce günde birkaç ameliyata girecek kadar iyi durumda olan, ancak bu hafta içinde fenalaşmaya başlayan 45-50 yaşlarındaki bir doktor arkadaşına konulan beyin tümörü teşhisinden bahseder. Bir hafta önce sapasağlam olan arkadaşına yalnızca birkaç ay ömür biçilmiştir. Aynı şekilde ikinci bir arkadaşının ise baş ağrısı şikayeti sonrasında beyninde baloncuk tespit edilmiş ve adamcağız aynı günün akşamında komaya girmiştir. Şu an yoğun bakımdadır. Yani "Sağlıkla alınan tek bir nefesin bile değeri paha biçilmezdir, İmge'cim. Gerisi boş, biz de iyiyiz, sağlıklıyız çok şükür," cevabını alırsınız.
Al sana bir mesaj daha: Uzun zamandır ufak tefek terslikler yaşadığım doğru. Ama gerçekten de ufak tefekler ve hayatımı etkileyecek şeyler değiller. Yine de insan kendisini şikayet etmeye kaptırdığı anda sağlığı ve sevdikleri gibi sahip olduğu en değerli şeyler için şükretmeyi unutuyor. Ben de bunu unutmuştum. Hâlâ evrene çok kızgınım!! O ayrı bir konu! Uzun zamandır üzerime oynuyor utanmadan! Ama bu akşam yatarken en azından birkaç şey için şükretmem gerektiğini bir kez daha hatırlamış oldum.
Zamanında ipod'a bir Müslüm Baba yükleseymişim keşke (şimdi uğraşamam itunes'u yeniden kurmam gerekiyor çünkü). Neyse artık, kendim söyler kendim dinlerim:
Bu da geçer...
Bu da geçer...
Alışmalısın, dayanmalısın...
4 yorum:
http://www.computer-wallpaper.net/Cartoon_Wallpaper/Winnie-the-Pooh/index.shtml
sana kara bulutlu resim. fgerçi seninki de çok güzel olmuş:)
:)) ilk okur desteğimi de aldım böylece..çok teşekkürler resim için..:)
Bloglinesten okuyup okuyup sayfaya tıklama zahmetinde bulunmayan dolayısıyla yorum yazmayan tembel biyo geldi:)
Oh ne kadar tanıdık bi yazı olmuş bu İmgecim yahu!
Bize yaranılmaz mı?
Yoksa bazı şeylerin değerini anlamak için illa Allahın sopasının kafamıza inmesi mi gerekiyor?
Pıfffff
anlamadım ki ben bu işi :/
:)) canın sağolsun "tembel biyocum", gönüller bir olsun yeter ki..:)
Yorum Gönder