Allah Hepimizi Aptallardan Korusun!

("Amin" dediğinizi duyar gibiyim! :) )

Annemin telefonda anlattığı bir fıkrayla yazımıza başlayalım:

Adamın lastiği tam tımarhanenin önünde patlamış, kaldırıma ancak yanaşabilmiş. Sonraki işlem malum... Kriko, stepne, bijon anahtarı derken talihsizlik sonucu söktüğü 4 adet bijon yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünür gibi değil.

Talihsiz sürücü bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresizlik içinde kaderiyle başbaşa kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, çaresiz adamın halini bir süre daha acıyarak izledikten sonra seslenir:

- Heey! Aptaal! Sen ne yapıyorsun orada öyle?
- Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonlari mazgala düşürdüm.
- Düşündüğün şeye bak! Sök öbür lastiklerden birer tane. Hepsi 3 bijonlu olsun. Seni, lastikçiye kadar idare eder.

Adam bir lastiklere bakar bir de deliye ve hemen işe girişir. Herşeyi tamamlayıp bagaj kapağını kapatan sürücünün aklı, deliye takılır. Arabasına binmeden evvel döner dikkatli dikkatli adama bakar. Akıl hastanesindeki adama seslenir:

- Senin ne işin var tımarhanede? diye sorar
- Kardeşim, ben deliyim, aptal değilim ki!













Sonra şu aptallık durumu ile ilgili tanım niteliğindeki açıklamalara bir göz atayım dedim. Berkeley Üniversitesi ordinaryus profesörüyken, 2000 yılında hayata veda eden ünlü ekonomi ve nüfus tarihçisi, İtalyan asıllı Carlo Cipolla'nın yaptığı sınıflandırma ve tanımlar hoşuma gitti:

İnsanlar dörde ayrılır: Saflar, zekiler, haydutlar ve aptallar.

• Yaptığı eylemden zarar eden, ama bir başkasına da yarar sağlayanlara saflar,
• Yaptığı bir eylemden yarar sağlayan, aynı zamanda bir başkasının da yarar sağlamasına neden olanlara zekiler,
• Yaptığı eylemle kendine yarar sağlayan, başkasına da zarar verenlere haydutlar diyoruz.
Aptal bir insan ise, kendisine hiçbir yarar sağlamadan, hatta bazen zarara uğrayarak başka birine zarar veren kişidir."

Aptal olmayanların, her zaman aptallığın zarar verme potansiyelini küçümsediklerine değinen Carlo Cipolla, aptallığın "en tehlikeli insanlık durumu" olduğunu söylüyor.

Ben de hem kitlesel hem de bireysel anlamda en tehlikeli grubu "kafasında huni ile gezmeyen" bu aptal grubunun oluşturduğunu düşünüyorum. Aptallık, kişinin kendisi tarafından kabul görmediği için tedavisi olmayan bir durumdur ve onların da normal yaşam koşullarında ve sosyal ortamlarda hayatlarını sürdürmeleri beklenir. Ancak düşünme, algılama, anlama ve anlatma, uygulama yetenekleri kıt olduğundan dolayı bir aptal ile bir yerlere varmanız zordur. Sizin de dengelerinizi kısa süreliğine alt üst edebilir.

Ayrıca aptallık parayla pulla olmadığı için de yaygın olabilir. Bedava sirke baldan tatlıdır mantığıyla insanın üzerine yapıştırdığı ve sonra da çıkarmaya üşendiği için öylece kalakalmış bir durum olabilir. Kronik bir durumdur. Ve en çok aptal ile birlikte yaşayanları olumsuz etkiler. (Elbette, onlar da yavaş yavaş aptallaşmaya başlamamışlar ve hâlâ o kişinin aptal olduğunu görebiliyorlarsa...) Çünkü aptallık bulaşıcı bir hastalık gibi yayılabilir!

Bu yüzden aptallardan uzak durun. Haydut grubunu zaten gözünden tanırsınız, saflardan uzak dursanız da durmasanız da olur, ama aptallardan kesinlikle uzak durun! "Ne kadar uğraşırsan uğraş, karşındakinin algılama kapasitesi kadar anlaşılırsın" diyen o ulu bilge kişinin bu sözünü de asla unutmayın!

Örneğin, aşağıdaki bakkaldan iki ekmek ve bir permatik almayı başarsanız bile bir süreliğine eski "siz"den eser kalmayacaktır. O yüzden bırakın, bazı şeyler de "başaramadıklarınız listesi"nde kalsın! :)




















Ola ki bir an için bunu başaramadınız, uzun süre bir aptal ile baş başa kaldınız, konuştunuz, ona dert anlatmaya çalıştınız diyelim. O zaman farkına vardığınız anda "salaklık ettim" diyerek hemen uzaklaşın. "Salaklık etmek" her insanın başına gelebilecek kısa süreli bir akıl tutulması halidir, o yüzden korkmayın! Aptalın olduğu ortamdan uzaklaşarak bir bitki çayı için veya açık havada spor yapın. Beyninize oksijen gitmesi, durumu daha çabuk atlatmanıza olanak tanıyacaktır. Üzerine biraz da kafa yormanızı gerektirecek bir doz kitap, tartışma programı, oyun veya bulmaca alırsanız eski formunuza kavuştuğunuzu göreceksiniz!

Not: Yazar, çok akıllı veya zeki olduğu iddiasıyla bu yazıyı yazmamıştır. Kendisi kimi zaman zeki, kimi zaman haydut (!), kimi zaman da saf kategorisine girebilen normal bir insandır. Bazen "salaklık ettiği" de olur. Ama "aptal" olmadığı konusunda iddialıdır! :)

Hiç yorum yok: