Dün gece Sezen Aksu'yu dinlemek için Harbiye Açıkhava'daydık. Konserle ilgili yorumlar az sonra...
(Bu arada bundan sonra birkaç gün sonra neler yapacağımdan asla söz etmeyeceğim. Aranızdan birilerinin nazarı değiyor çünkü!! Saat tam 21:00'de başlayan yağmuru, blogumu okuyan ve son bir-iki yazımda Cumartesi günü Sezen Aksu konserine gideceğimden bahsettiğimi yakalayan ve bu durum karşısında hasetinden çatlayıp kem gözleriyle bana negatif enerji gönderen birilerine bağlıyorum. Haksız mıyım ayol? On binlerce okurumun (!!) yüz tanesinden bile negatif enerji gelse olduğum yere yığılır kalırım! Blog sayfasına nazar boncuğu koyma gibi bir uygulamayı bilen varsa acil yardımlarını bekliyorum!!)
Neyse efendim, dediğim gibi saat 21:00'de konserin başlaması gerekirken yağmur başladı. Hem de ne yağmur!! İstanbul'un ayarsız sağanaklarından! Üstelik tam da yerlerimize yeni oturmuş ve ne güzel yerden bilet almışız diye konuşurken! Yanımda şalım vardı, hemen çantamdan çıkarıp İso'yla ikimizin başının üstüne örtüp, Medine fukaraları misali oturmaya başladık. Bir süre sonra şal yeterli olmayınca kendimizi üstü kapalı sütun altlarına attık. 15 dakika içinde muhteşem bir cep yağmurluğu satılmaya başlandı. Cebinize sığabilecek küçücük bir paketi açıyorsunuz, diz altına kadar inen ve kapşonlu muhteşem bir yağmurluğa yalnızca 5 YTL ödeyerek sahip oluyorsunuz. Sarı renkli birer yağmurluk kaptıktan sonra saat 21:30 gibi yağmurun şiddeti azalmaya başladı. Aynı anda sahnede de hareketlenme başladı ve üzerimizde Harbiye Açıkhava "Yağmurlu Geceler" Kreasyonumuzla (bkz: alttaki resim) yerlerimize geçtik. :)
Yağmurla birlikte geçen sene 30 Haziran'da düğünlerinin başlama saatinde Adana'da yağmur yağdırmayı başaran Ongun ve Dido çiftini ve dün gece açıkhava düğünü yapan tüm çiftleri bir kez daha saygıyla andık!! Bizimkiler çoktan travmayı atlattılar, ama dün geceki çiftlerin hâlâ "Tüh ya, ulen bizde şans olsa zaten..." ya da "Gitti o kadar para saydığımız güzelim masa süslemeleri!" dediklerine eminim. "Üzülmeyin gençler, havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun! Balayınız güzel geçsin! Hem yağmur berekettir canııımmm!"
İşte bu kadar iyi niyetli ve olumlu düşünme yanlısı olan (!) benim ve "Hafızmışım haberim yokmuş, bir saattir sahne arkasında Ettehiyyatü okuyorum" diyen Sezen Aksu'nun gönderdiği olumlu enerjiler ve dualar sayesinde havayı da düzelttik.
Sahneye ışıl ışıl kırmızı ve derin yırtmaçlı bir kostümle çıkan Sezen Aksu kesinlikle yanda gördüğünüz Jessica Rabbit'den daha seksi görünüyordu. Çünkü aralarında önemli bir fark vardı: O, fıkır fıkır bir İzmir kızıydı!
"Sen Ağlama" ile başlayan konserin ilk birkaç şarkılık bölümü tamamen nostaljik parçalardan oluşuyordu. Bir yandan ruhumuzu dinlendirirken bir yandan da yağmuru dindirmeyi başardı bu mucize kadın! Onno Tunç'u, Uzay Heparı'yı ve Aysel Gürel'i güzel eserleriyle ve Sezen Aksu yorumuyla andık. O harika ses, şarkılar, sözler, muhteşem yorum ve insanın kanını kaynatan o "muzır çocuk" hali, samimiyeti ve eğlenceli hikayeleriyle üç saatin nasıl geçtiğini anlamadık. Evet, yanlış duymadınız, arayla birlikte tam üç saat sürdü bu güzel konser! İkinci bölümünde yeni albümünden de birkaç parçaya yer veren Sezen Aksu'yu 'doymadan doyamadan' dinledik. Eskilerle yenileri, slowlarla hareketli parçaları çok güzel harmanlanmış bir repertuar halinde bizlere sunan Sezen Aksu'ya bayılmamak mümkün değildi.
(Örneğin, ben sırf bu "harmanlama hatası" ya da "harmanlayamama" yüzünden bu sene Goran Bregovic'i protesto ediyorum, ama kimsenin bundan haberi yok! :) 5 sene boyunca sektirmeden gittiğim Goran Bregovic konserlerine bu sene gitmiyorum! Sırf 2006 yazında verdikleri "Kalbim Hoşgörüye Açık" temalı o "emprovize ilahiler demeti" olarak algıladığım konserlerinden dolayı bu sene 5 Ağustos'taki konserlerine gitmeyeceğim işte! Geçen sene yüzü tutmadı zaten keratanın buralara gelmeye, bu sene de geldi ama ben protesto ediyorum! Ağzımızı açıp iki saat boyunca bakındığımız, "In the Death Car" ya da "Kalaşnikof"tan vazgeçtim en azından bir "Maki Maki" ya da "Ausencia" çalsa diye beklediğimiz o 2006 yazını unutmuş değilim! Ama yine de gitmek isteyenler için tarihi vermiş olayım (o kadar hatrı var ne de olsa): 5 Ağustos'ta Harbiye Açıkhava'da Goran Bregovic, onu tanıdığımız eserleriyle karşımızda olacak!)
İkinci bölümde rengarenk ve uçuşan çok şık bir yaz elbisesiyle karşımızdaydı Sezen Aksu. Ben de dayanamadım ve gizlice de olsa bir iki poz çekeyim dedim! Çünkü konser alanına fotoğraf makinesi sokmak yasaktı, ama benim çantama bakmadılar. :) Ben de bu durumu suiistimal etmeyi düşünmüyordum, ama her üç kişiden birinin cep telefonlarındaki kameralarla konseri görüntülediklerini görünce bu ortamın "o kadar da ilkeli davranmama gerek olmayan bir ortam" olduğuna karar verdim. (Muhakeme yeteneğim olağanüstüdür!) İşte dev orkestra, piyanonun başında Ozan Doğulu ve rengarenk kıyafetiyle Sezen Aksu! Diğer resimde ise kendisini dev ekranda görüyoruz! Gizli saklı ve uzak mesafeden ancak bu kadarını çekebildim. Daha net olanlarını birkaç gün içinde gazetelerde görürsünüz!
Biz Sezen Aksu'ya bayıldık. Zaten bayılıyorduk, ama dün gece bizi bir kat daha mest etti. Şarkılarıyla mest olurken, Cihan Okan ile birlikte yaptıkları Hint filmi enstantanesine, anne-babasıyla ilgili hikayelerine, Burhan Abi'nin "Anaaaeeaam!" feryatlarını taklit etmesine de tam anlamıyla "koptuk" diyebilirim.
Konserin başında tek beklentisinin "bizlere iyi gelmek" olduğunu belirtmişti ve "bunu yapabilirsem ne mutlu bana" demişti. Ben bizim adımıza bunu fazlasıyla yaptığını ve 'bize iyi değil, "çok çok iyi" geldiğini' söyleyebilirim.
Bizden önceki ve sonraki onlarca nesile hitap eden ve daima edecek olan Sezen Aksu'ya 30 yaş grubunu temsilen binlerce teşekkür gönderiyorum.
Seneye yine görüşmek üzere! O zamana kadar da iPod'umda buluşuruz! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder