Psi Psi Kopatım... Billah Yaparım!!

Bu aralar bir "nazar değme" takıntım var. Bir önceki yazımda da bahsetmiştim, Sezen Aksu konserinin yağmurla başlamasını da nazara bağlamıştım. :)

Yok ya, aslında nazar falan değil bu durum...Her türlü duyguyu çok uç noktalarda yaşıyorum bu aralar... Ufacık bir şeye çok sinirleniyorum, eskileri deşmeye daha meyilliyim, daha kıskanç olmaya başladım, daha çabuk duygulanıyorum, daha kolay gülüyorum, kısacası olumlu ya da olumsuz her şeyi çok daha çabuk ve yoğun yaşıyorum!

Bir de Haziran ayının başından beri "Amaan, ben şimdi iki hafta yazlığa gidiyorum, sonra bir hafta şu plan var, bilmemkimin düğünü geçtikten ve şu konseri atlattıktan sonra yaz bitti işte!!" diyorum. Ve buna rağmen hâlâ yaz bitmedi!! Aslında durup düşününce önümüzde hâlâ koca bir Ağustos ayı ve harika bir geçiş ayı olan Eylül var! Yani henüz bunalmama gerek yok, değil mi? Ama garip bir hesap kitap ve telaş içindeyim!

Bu sabah muhteşem bir konser sonrası muhteşem bir Pazar sabahına uyandım. Perdeyi çeker çekmez gördüğüm bulutlar bile moralimi bozamadı. Bir de kahvaltıyı hazırlamak için balkona çıktığımda masamızın yanındaki sineklikte bizi bekleyen ve upuzun geç kahvaltımız boyunca bize eşlik eden şu muhteşem güzelliği görünce keyfim iyice yerine geldi.

















Ama keyif bu, geldiği yerde durmuyor ki! Zaten keyfim olarak sembolize ettiğim bu güzel kelebek de kahvaltı bitiminde arıza çıkarmaya başladı. Israrla üzerime pike yapmaya başlayınca, birkaç çığlık ve el-kol hareketi eşliğinde kovdum kendisini. Sonra bir şekilde keyfimi kaçırmama neden olacak bir şeyler bulmayı da başardım! Spora gidip endorfin salgılayacakken huysuz huysuz evde dolanıp, ütü falan yaparak iyice kendimi bunalttım.

Bu keyifsiz Pazar'ın sonunda Ağustos ayı için hepinizi uyarıyorum:

Bakın, Ağustos benim en bayıldığım mevsim olan yaz mevsiminin son ayı! Ayrıca evlilik yıldönümümüzün olduğu güzide bir ayımız! Ve benim Ağustos ayı için kocamla baş başa yaptığım bir sürü plan var! ("Hiiii, söylemiş bulundum işte! Tüh! :)" )

Yani kıssadan hisse: Gözü kalanın gözünü Kill Bill'in gelini Uma Thurman'ın Daryl Hannah'a yaptığı şekilde şık bir hareketle oyup, aşağıdaki şekilde (bkz: Şekil 1-a) dolaşmasını sağlayabilecek bir potansiyelim olduğunu hissediyorum.

(Şekil 1-a):
















Hatta sadece oymakla da yetinmeyip, yere düşen gözün üstüne topuğumla basıp corklatırken kılımı bile kıpırdatmayacak kadar tehlikeli bir ruh hali içindeyim! Buradan Tarantino'ya sesleniyorum: Benim için uygun olabileceğini düşündüğü projelerinde, sırf sanata ve sinemaya katkım olsun diye hiçbir ücret talep etmeden oynarım! (Al işte, evrene mis gibi olumlu enerji yolluyorum... O "göz oyma" ya da "corklatma" olaylarına takılanlar kendi fesatlıklarına yansınlar. Benim tek derdim sanata katkı!!!)

Bu yazıya kelebek resmiyle ve güzel bir Pazar sabahı kahvaltısıyla başlayıp, yere düşen cılk gözün üstüne basarak, topuğuyla ezme temasıyla bitiren bir psikopatı da zor bulursunuz! Kıymetini bilin kendisinin! :)

Hiç yorum yok: