Radyo On'da program yapan arkadaşım Vahit, Cuma akşamki programında bir erkek dergisinde bizlerle ilgili olarak yayınlanmış bir konuya değindi ve foyalarımızı ortaya çıkardı. Ne yapalım artık, hep kadın dergileri erkekleri mercek altına alacak değil ya! Bu kez de onlar bizi incelemişler. Konu şu: ikili ilişkilerde (özellikle başlangıç aşamalarında) kadınların yaşadıkları korkular!
Ne yalan söyleyeyim, bunların arasında birkaç tanesi bana tanıdık geldi. Örneğin, kadınlara “sağlıklı görünüyorsun” dendiğinde genellikle bunu “kilo almışsın” olarak algılarlarmış. Veya “kilo vermişsin” dediğinizde “hımm, önceden kilolu görünüyordum demek ki!” diye düşünme eğilimleri varmış. Kilo takıntıları aslında kilo ile değil, “gram” ile ölçülürmüş! Bu arada "bir kadın, aldığı 1 kilo 250 gram yüzünden bunalıma girebilir, ama aslında bir erkeğin bir gün az yediğinde kilosunun tartıda bu oranda eksik çıkması mümkündür!" diyen Vahit, bunu söyledikten sonra bizimle dalga geçercesine güldü, kızlar! Ve ben bu alaylı gülüşü çevremdeki erkeklerin pek çoğundan tanıyorum!!
Kadınlar birlikte oldukları erkeklerin eski sevgililerini kıskanırlar (sanki erkekler kıskanmazlar!!), ama sanıldığı gibi güzel olanlardan çok çirkin olanlara deli olurlarmış (hah, işte kadın farkı!)! Bunun nedeni, birlikte oldukları erkeğin standartlarının düşük olduğunu düşünmeleri ve kendilerinin de yeterince güzel olmayabilecekleri fikrinin akıllarına yerleşmiş olmasıdır. Benim için güzel ya da çirkin fark etmez! Ben kraliçeysem kralımın eski sevgilisi olduğunu bildiğim birilerinin sözel/sanal/düşsel vs varlığı bile boyunlarının vurulması için geçerli bir sebeptir! :) Eski sevgiliyle muhatap olanlar için de aynı şey geçerlidir! Herhangi bir sebeple boyunlarını vurduramadıklarımı da krallığımızın ücra köşelerine sürdürür ve karanlık zindanlara hapsederek unuturum!
Neyse! En keyifli kısım ise yine kilo ile ilgili görünebilir ama aslında değil. Kadınlar erkek arkadaşlarıyla birlikte yedikleri ilk yemekler sırasında salata ısmarlamaktan çekinirlermiş. Sürekli diyet yapan biri gibi görünmek istemezlermiş. Ancak bunun tam aksine bol kalorili, dolgun tabakları da ısmarlayamazlarmış. Bu kez de obur görünmekten korkarlarmış. Bu nedenle dergide erkeklere en dolu ve kalori açısından zengin tabağı ısmarlamaları tavsiye ediliyor. Böylelikle kadın da ne yerse yesin kendini rahat hissedecekmiş! :)
Ben rejimdeyken de normal zamanda da genellikle salata ısmarlamayanlardanım. Çünkü hiçbir salata benim için yemek kategorisine giremez ve salata yemek çok üşendiricidir. Ayrıca ilk buluşmalarda sakın salata söylemeyin! Neden mi?
İhsan’la ilk değil, ama ikinci ya da üçüncü buluşmamız… Yani çok başlardayız… 1999 yılı… Ankara’dayız… (Hafta sonları Bilkent’te sinemaya gittiğimiz, şekerli mısır yediğimiz, bowling oynadığımız ilk günlerimiz…) Bir gün yine Ankuva’da Roll House’dayız ve bowling öncesi yemek yiyoruz. Neden bilmem ama salata ısmarlayacağım tutmuş! (Bu son oldu zaten!) Söylediğim salata da malzemesi en bol olanlardan. Ama asıl problem, salatamın koca bir çanak boyutlarında kıtır yufka sepetinin içinde gelmiş olmasıydı!! (aşağıdaki resimdeki yufka sepetlerinin oldukça büyük bir boyunu düşünün!) Ben bayılırım öyle kıtır şeylere! O yüzden salatama başlamadan önce çiçek gibi açmış olan kıtır yufka sepetimin kenarlarından küçük parçalar kopararak yemeye başladım. Bu arada şimdiki eşimle o zamanlar çiçeği burnunda sevgilileriz ve karşılıklı olarak karizmayı dağıtmamanın önemli olduğu günlerdeyiz. Riskli her türlü konudan uzak, şık sohbetler eşliğinde yemekler yediğimiz, komik olmayan esprilerimize bile güldüğümüz günler bunlar… Karşılıklı anlatılan hikâyelerde “abartılan bir şeyler” olduğunu hissettiğimizde bile bunu birbirimizin yüzüne vurmadan ve hatta “Hadi leen!” demeden ya da “Yuh! Oha! Çüşş” gibi nidalar kullanmadan büyük bir ilgiyle dünyanın en ilginç hikayesini dinliyormuşuz gibi bir ifadeyle birbirimize baktığımız zamanlar…
İşte bu da o akşamlardan biri. Ama o da ne?! Çatalım bıçağım masada dururken ve ben İhsan’a bir şeyler anlatırken, masanın her yerine, kucağıma ve hatta ayakkabılarımın üzerine bile saçılarak dökülen bir şeyler olduğunu fark ediyorum! İhsan’ın yüzündeki ifadeden de dalga geçmek ve hatta patlayarak gülmek istediğini, ama kendini zor tuttuğunu anlayabiliyorum. Ve sonunda cesaretimi toplayıp önüme baktığımda önümdeki salatanın sosundan dolayı tabanı yumuşayan kıtır yufka sepetinin tam ortadan ikiye ayrıldığını ve içindeki salata yığınının kontrolsüz bir şekilde her yere dağılmış olduğunu görüyorum! Garson masayı ve yerleri temizlerken hiç de sevgi dolu gözlerle bakmıyor bana. Koca salatanın yalnızca kıtır sepetinin bir kısmını yemişim, ama sanki bir kuzu çevirmeyi kucaklamışım gibi üstüm başım yağ içinde kıpkırmızı bir suratla oturuyorum!
Anlayacağınız kadın korkuları arasında eski sevgiliymiş, kilo almakmış, güzelliğini kaybetmekmiş vız gelir bana! Ben tek bir korku tanırım, o da Salata Korkusu'dur! Kendi başınızayken ne yaparsanız yapın, ama (potansiyel) sevgilinizle başbaşa yemek yerken salatalardan uzak durun! Tecrübe konuşuyor! :)
2 yorum:
Siz sevgiliyken pek bi şaşkındınız canım...
Evden dışarı cıkıp, sonra sokaktan, "Ongun taksi durağını arasana bir taksi gondersinler" diye beni aramıştınız. Sonra ben taksinin numarasını bilmediğimi soyledigimde bana ezberden numarayı soylemiştin.Yıllardır düşünürüm neden o taksiyi ben cagirdim da siz direk onu aramadınız diye:))))
hahahaha.. hakkaten yaa, ona da ne gülmüştük zamanında.. bak hatırladım, yine koptum şimdi..:)))
sen de şaka maka gerçekten de bizim en şaşkın dönemlerimize tanıklık ettin valla.. :))
Yorum Gönder