Venedik ve tarihiyle ilgili anlatılacak şeylerin birçoğu San Marco Meydanı'nda sona eriyor. Ondan sonra bu küçücük, ama çok şirin şehri gezmek için kendinizi o daracık sokaklara atıyorsunuz.
Yaklaşık 118 adacık üzerine kurulmuş olan Venedik şehrinde adaları birbirlerine bağlayan 170 kanal ve 400'e yakın köprü bulunuyormuş. Bu kanalların en büyüğü Grand Canal (Büyük Kanal) ve köprülerin ise en büyüğü Rialto Köprüsü. Rialto Köprüsü'nün kendi görsel güzelliği dışında üzerinden fotoğraf çekmeye çok müsait bir yer olduğunu da belirtmem gerekir. Aşağıda bu meşhur köprüyü ve üzerinden çektiğimiz fotoğrafları görebilirsiniz:
Son resimde gördüğünüz o Üsküdar-Beşiktaş hattında çalışan motorlara benzeyen şeye Vaporetto diyorlar. Adacıklar arasındaki ulaşım Vaporettolarla sağlanıyor. O meşhur gondollar ise daha sefa amaçlı kullanılıyor. Hatta akşam sevgilinizle birlikte bir gondola binebilir, şampanya açtırabilir ve yanınızdaki gondolda size eşlik eden serenat ekibi eşliğinde kanallar arasında yaklaşık iki saat süren bir gezinti bile yapabilirsiniz. Ancak biz hem zaman kısıtlamasından hem de bir Venedik gerçeği olan son derece yağmurlu bir öğleden sonraya denk geldiğimizden dolayı gondolları ancak kıyıdan ve köprülerden izleyebildik. İşte o daracık sokaklar arasındaki kanallar, gondollar ve köprülerden görüntüler:
Araba sesi ve görüntüsü olmayan bir şehirde olduğunuzu düşünün. Binaların hepsinin görünümü eski. Sokaklar en fazla iki kişinin yan yana geçebileceği darlıkta. Çıkmaz bir sokağa girdiğinizde karşınıza bir gondol çıkabiliyor! Şehrin her noktası koruma altında... Düşünecek olursanız eğer, aslında ayak bastığınız her kara parçası bir adacık! Burada farklı bir gerçeklikte olduğunuzu hissediyorsunuz ve bu size çok iyi geliyor. Şehrin her an kaybolabileceğiniz ama kaybolmanın da çok keyifli olduğu sokaklarında karşıma çıkan görüntüleri aşağıda göreceksiniz. Kaybolursanız korkmayın, küçücük bir şehir ve en kötü ihtimalle her yerde önünüze San Marco Meydanı'nı gösteren tabelalar çıkacaktır.
Venedik'teki adacıklardan en ünlü iki tanesi olan Murano ve Burano Adaları'nı da görmeyi planlıyorduk. Hatta azimle yola çıkarak Murano'yu gördük de diyebilirim. Ama yalnızca görüp, döndük. Neden mi? Size yağmura yakalandığımızı söylemiştim, değil mi? :) İşte o yağmur öyle böyle bir şey değildi. Gündüz harika olan o hava, akşamüstü eski Türk filmlerindeki o abartılı yağmur sahnelerini andırıyordu adeta... Ama yağmura bir sandalet feda etmiş olsak da ondan bile çok keyif aldık. Değil mi İso'cum? :) Bu arada Venedik'te bir gün geçirecekseniz, bu adalara gitmek yerine hiçbir şey yapmadan Venedik sokaklarında dolaşmanızı bile tavsiye edebilirim. Ama iki ya da daha çok gününüz varsa, ikinci günün birkaç saatini cam işçiliğinde ustalaşmış olan Murano Adası'na ve dantel işlemeleri ve örtüleriyle ünlü Burano Adası'na ayırabilirsiniz. Sizleri Murano ve yağmur görüntüleriyle baş başa bırakıyorum.
Aşağıdaki resimde üzerimdeki sarı yağmurluğu tanıdınız mı bakayım? Aferin size! Evet, doğru bildiniz, Sezen Aksu konserinde aldığımız cep yağmurluğu kendisi. Güneş açtığında 50 SPF güneş kremi, yağmur yağdığında yağmurluk, kaybolduğumuzda harita, lensim battığında lens solüsyonu, susadığımızda su barındıran Inspector Gadget çantama da buradan teşekkürlerimi iletmek istiyorum! :)
Kendimizi yeniden Venedik'e attık, ama birazdan uçacağız galiba... İkinci resimde İso'nun hali de çok komik değil mi? Dünya yıkılmak üzereyken hiçbir şeyin farkında olmayan mutlu ve olumlu insan profilini görüyorsunuz. :)
Yağmuruyla, güneşiyle, meydanıyla, ara sokaklarıyla, güvercinleriyle, kanatlı aslanlarıyla, maskeleriyle her şeyine bayıldığım bu masal kentinin önümüzdeki yüzyılda varlığını sürdüremeyecek olması ne kadar acı! Tadımlık bir Venedik gezisi yaptım, ama bu şirin şehre en az 2-3 günlük bir doyumluk gezi daha yapmak istiyorum. Zaten yeniden gidebilmek için orada bir şeyler bıraktık. Bakalım işe yarayacak mı? :)
6 yorum:
iyi ki gitmişsiniz. ben gitmesem de fotoğraflarla ve anlatımınızla gitmöiş kadar oldum.
ne mutlu bana! Eksik kalan tek bir şey kaldı Venedik'le ilgili: Maskeler! Onlarla ilgili son bir yazı daha yazdıktan sonra Floransa'ya gidiyoruz.. Takipte kalın..:)
Murano ve Burano'ya gitmemeyi tercih ettik. Bolca Venedik'in keyfini çıkardık. Zaten Bienal zamanıydı. İç kısımlara yürüyüp Afrika müziği yapan müzisyenlerle de çoştuk. Çok keyif aldık. Kesinlikle ikinci bir Venedik gezisi düşünüyoruz ama sadece Venedik.
En iyisini yapmışsınız Özlemcim.. Bu arada ben de kesinlikle Venedik'e bir kez daha gitmek istiyorum. Tercihen de birkaç Akdeniz limanında daha duracak bir Cruise gemisiyle..:)
Ama ikinci kez giderseniz ve 2-3 gün orada olursanız, bence adaları da görmelisiniz.. Yağmur altında Murano'yu ( :) ), arkadaşımın resimlerinden de Burano'yu görebildiğim kadarıyla ikisi de çok şirin adacıklar ve toplam 3-4 saat ayırarak her yerleri gezilebilir gibi görünüyor... Ama "adalar umurumda değil, Venedik sokaklarından beni toplayabilene aşkolsun bir dahaki sefere," diyorsan, o da olur bence! :)
Geçtiğimiz Ramazan bayramı Lizbon'a gittim ve öncesi sizin bloğunuzundan bütün bilgileri aldığım için heryeri rahat rahat dolaştım, hatta sizin kaldığınız otelde kaldım :))) Kurban bayramı içinde rotamı Venedik, Floransa, Milano olarak çizdim ve yine sizin bloğunuzdan faydalanıyorum. Harikasınız...
Beyhan Hanım,
Lizbon notlarımdan memnun kaldığınıza çok sevindim. Kurban Bayramı rotanız da harika görünüyor. Umarım yine çok keyifli bir tatil geçirirsiniz. Biz bir günümüz olduğu için Venedik'in tadını çok çıkaramamıştık, umarım sizin daha uzun zamanınız olur bu masalsı kentte..
Sevgiler..
Yorum Gönder