Viyana Opera Binası

Birçoklarına göre dünya operasının merkezi sayılan Wiener Staatsoper'deyiz (nam-ı diğer Viyana Devlet Operası). Opera biletleri genellikle aylar öncesinden tükendiği için buraya opera izlemeye değil, rehberli turlar eşliğinde opera binasını gezmeye geldik. (Aslında turistler için ayrılmış özel balkonlarda yaklaşık 7-8 EUR vererek ayakta opera izlenebiliyormuş. Hatta biz de yapmayı planlamıştık, ama zaman bulamadık!)

Rehber eşliğinde Opera Binası'nı gezmek için 6,5 EUR vererek biletlerinizi alıyorsunuz. Bu turların saatlerini binanın dışındaki panodan veya Opera'nın web sayfasından öğrenebilirsiniz.

















Opera Binası'nın içindeki turunuza başlarken ana girişteki merdivenlerde son derece görkemli bir görüntü bizi karşılıyor. Başınızı kaldırdığınızda sizi çevreleyen yedi heykel Joseph Gasser tarafından yapılmış ve yedi sanatı (mimari, heykel, şiir, dans, müzik, tiyatro ve resim) temsil ediyorlar. Aşağıdaki ilk resimde bunlardan birkaçını görebiliyorsunuz. Sağınızda "Opera" ve solunuzda ise "Ballet(Bale)" yazan rölyef çalışmaları ise Johann Preleuthner'a ait ve hangi temsil için hangi salona gitmeniz gerektiğini gösteriyorlar.





















25 Mayıs 1869 yılında Mozart'ın Don Giovanni adlı eseriyle resmen açılan Opera'nın performansı, Gustav Mahler yönetiminde zirveye çıkmış. II. Dünya Savaşı sırasında 1945 yılında bombalanan Opera Binası 10 yıl içinde yeniden inşa edilmiş ve yeni teknoloji ürünü donanım ve yepyeni sahmesiyle birlikte 5 Kasım 1955'te Beethoven'ın Fidelio'su ile bir kez daha açılmış. Bu 10 yıllık sürede de sanata ara verilmemiş elbette, geçici sahnelerde gösteriler tüm hızıyla devam etmiş.

















Yılda yaklaşık 60 oyunun (opera ve bale toplamı) sergilendiği dünyanın en ünlü operalarından biri olan bu Opera'da aynı temsilin üst üste iki gün oynanmamasına dikkat ediliyor. Dolayısıyla 1,500 metrekarelik sahne alanının her santimetrekaresinde günün hemen hemen her saati bir faaliyet var! Zaten Opera yılın sadece iki günü kapalı: Noel'de bir gün ve Paskalya'da bir gün! Diğer 363 gün boyunca sabah 7:30'ta çalışmalar başlıyor. Öğlene kadar bir gün önceki temsilin dekoru sökülüyor, kostümler ve diğer ekipmanlar araçlara doldurularak, depo olarak kullanılan başka bir binaya taşınıyor. Öğleden sonra ise o akşamki oyunun sahnesi kurulmaya başlıyor. Aşağıda gördüğünüz üzere bizim Opera turu yaptığımız sırada da sahne kuruluyordu.

















Bu arada her koltuğun arkasında bulunan küçük monitörler de altyazılar için yerleştirilmiş. Opera temsilleri kendi orijinal dillerinde sergilendikleri için İngilizce versiyonlarını bu monitörlerden takip edebiliyorsunuz.

Daha sonra rehberimiz eşliğinde Gustav Mahler Salonu, İmparatorun Çay Salonu ve Fuaye'yi gezdik. Ama aklımız Ana Sahne'yi gezerken duyduğumuz bilgilere takılıp kalmıştı. İso'cumun bu bilgilerden yola çıkarak ortaya attığı tartışma konusu üzerinde konuşmaya Opera çıkışında Figlmüller'de oturup, şinitzellerimizi yerken de devam ettik. Konumuz ne miydi? Bir yandan yaklaşık 2 milyonluk nüfusa sahip Viyana'nın yalnızca Opera Binası'nda yılda 60 farklı gösterinin sergilenmesini ve diğer binlerce konser ve tiyatro salonunda da her gün en az bir temsilin olduğunu düşündük. Öte yandan yaklaşık 17 milyonluk nüfusa sahip İstanbul'umuz aklımıza geldi. Sonra diğer büyük şehirlerimizdeki durum, daha sonra da küçük şehirlerimizdeki durumu düşündük. Atatürk'ün "Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" derken ne demek istediğini bir kez daha içimiz sızlayarak anladık. Böylelikle sanat ile medeniyet seviyelerinin ne kadar paralel ve birbirini destekleyen bir gelişim gösterdiklerini bir kez daha çarpıcı bir örnek ile görmüş olduk. Gördüğünüz gibi o günkü gündemimiz üzerinde uzun uzun konuşulabilecek bir konuydu.

Not: Opera Binası'nı rehber eşliğinde gezmek için aldığınız biletlere Opera Müzesi gezisi de dahil. Opera Müzesi, Opera Binası'nın yan kısmının tam karşısında bulunan Albertina Müzesi'nin olduğu sokakta bulunuyor. Almanca bilenler için ilgi çekici olabilir, çünkü her şey Almanca! Ayrıca küçücük bir yer. Dolayısıyla bizler gibi sadece İngilizce biliyorsanız, gitmeye değmez, bir şey kaçırmazsınız. Ama Almanca biliyorsanız, Opera'yı gezmişken oraya da bir dalın derim! :) Kostümler, opera ve bale afişleri, oyun ve sanatçı bilgileri,vs ile dolu olan müzenin ortamına ait bir görüntü:

Hiç yorum yok: