Dün 11:00'den 14:00'e kadar mutfaktaydım. Hem de öyle böyle değil, pizzalar, foccacia'lar, napoletana'lar, neler neler yaptım bir görseniz şaşardınız. Öyle domestik bir günümde olduğumdan falan değil. Zaten en domestik günümde de olsam pizza hamuru açmak yerine yemeksepeti.com'dan pizza söylemeyi tercih ederdim herhalde! Benimki bir nevi zorunluluktu diyelim. Nasıl mı?
Bu ay Food&Travel dergisinde Çok Çok adlı mekanla ilgili yazdığım bir yazı yayınlandı. (Bu yazıyı hatırlamak isteyenler buraya lütfen.) Bu yazımın karşılığında İstanbul Culinary Institute'dan bir günlük İtalyan mutfağı kursu kazandığımı öğrendim. İşte dünkü çeşit çeşit yemeklerin sebebi buydu. Menüyü öğrenmek ister misiniz? O zaman buyrun bakalım...
(Antipasto di frittti misti) Karışık kızartma
(Pasta cresciuta alla napoletana) Napoli usulü büyümüş hamur
(Pizza ai frutti di mare) Deniz mahsüllü pizza
(Focaccia alla tarantina) Taranto usulü focaccia
Bu da her şey bittikten sonra yemeğe geçmeden önce menümüzün fotoğrafıdır:
Istanbul Culinary Institute, Türk mutfağını araştırmak, öğretmek, Türkiye’de ve dünyada tanıtıp geliştirmek üzere kurulmuş bir eğitim ve üretim merkezi. Yeri çok kolay, Pera Müzesi'nin hemen yanında... Pera Müzesi'ni bilmeyenler için daha anlaşılır bir tarifle Beyoğlu'nda yürüyerek Odakule'ye kadar geldiniz, Odakule'nin içinden geçip şimdiki Marmara Otel'i (eski Mercure Otel) karşınızda gördünüz, sola dönerseniz Pera Müzesi'ni, sağa dönerseniz ise Istanbul Culinary Institute'u göreceksiniz. Bu merkezde bir yemek okulu, bir uygulama restoranı (enstitü), şarap ve kahve barları ve okulun kendi ürünlerinin satıldığı bir gurme satış reyonu da bulunuyor. Burada profesyonel programlar olduğu gibi daha kısa süreli, değişik kültürleri ve mutfakları tanıtan amatör yemek kursları da veriliyor. Amatör programlar hakkında detaylı bilgiyi, menüyü ve fiyatları buradan öğrenebilirsiniz.
İşte benim dün katıldığım program da Kasım ayı programları içinde gördüğünüz 3 günlük İtalyan Mutfak Kültürü programının son günüydü. Aslında Cuma akşamki menüyü öğrenmeyi istemiştim, ama ona yer olmadığı için Cumartesi sabahını seçtim. Toplam yedi kişiydik ve 2 tane de İtalyan şefimiz vardı. İkili gruplar halinde son günün menüsünü hazırlayıp, beyaz şaraplar eşliğinde afiyetle yedik. Öyle havalı havalı her şeyi ben hazırlamışım gibi konuştuğuma bakmayın. Ben ve Sercan eşleştik ve Sercan'ın profesyonel bir aşçı olduğunu anlamam pek de uzun sürmedi. Şefler "şimdi mantarları doğrayın" dediğinde herkes dönüp de mantarı ve bıcağı eline alana kadar Sercan seri hareketlerle mantarları incecik dilimler halinde doğramış ve diğer sebzelere falan geçmiş oluyordu. Dolayısıyla bana aşçı yardımcılığı ve getir-götür işleri düştü daha çok... Bu durumun benim gibi yemek yapmaya çok da bayılmayan ve "turist" olarak orada bulunan birinin nasıl da işine geldiğini anlatamam! :)
Zaten ben işin farklı boyutlarına bayıldım. Turuncu önlüklerimizi takmak, etrafı feci şekilde dağıtarak ve tonlarca tabak çanak kirleterek yemek yapıp, bunları kim toplayacak diye düşünmemek, çeşitli hamurları mıncıklamak, kızarmış adaçayı yaprağının tadına bakmak, yakışıklı İtalyan şeflerimizin o sevimli aksanlı, ama çok iyi Türkçeleriyle anlattıkları tarifleri dinlemek ve en sonunda da verilen emekler karşılığında ortaya çıkan sofrayı görmek ve buna kadeh kaldırmak bence süperdi!
İşte yukarıda dünkü keyifli ekibimizi görüyorsunuz. (fotoğraf çeken bir kişimiz eksik tabi) Sağ arkadakiler de İtalyan şeflerimiz Michelangelo de Lauretis ve Giacomo Danielli ...
Yemek yapmaya meraklıysanız, İstanbul Culinary Institute programlarını incelemenizi kesinlikle öneririm. Mutlaka kendinize uygun bir program bulacağınızı ve çok eğleneceğinizi düşünüyorum.
Ben de bu keyifli gün için hem Food&Travel dergisine hem de İstanbul Culinary Institute'a çok teşekkür ediyorum. Hatta içimden geldi, bir teşekkür de armağanın konusu olduğu için Çok Çok'a gitsin.
Keyifli yemekler...
7 yorum:
her şey nefis görünüyor İmge yerken yanında olmayı isterdim :)Pastayla ilgili bir kurs bitirdim hiç meraklı olmamama rağmen :)asıl ben yemek kursu istiyorum ama bir tembelliktir gitmekte :)
bazen bir tembellik çöküyor gerçekten de insanın üstüne, ama onun da ayrı bir tadı oluyor bence.. Arı Maya olduğumuz dönemleri nasıl sorgulamıyorsak, bu dönemleri de kendi haline bırakıp, zorlamadan tembelliğin tadını çıkarmak gerek.. :) nasılsa bir süre sonra kıpırtılar ufak ufak başlar, sonra şiddetlenir ve harekete geçirir seni..:)
Eğlenmişsin sen, hoş vakit geçirmişsin. :o) Bu tam benlik bir olay. Ancak daha önce bakmış fiyatları uçuk bulmuştum meğer benim baktıklarım profesyonel kurslarmış. Amatörler için olanlara katılmayı düşünüyorum ancak İstanbul Culinary Institute ile Whirlpool Mutfak Sanatları Akademisi arasında kararsız kaldım.
istanbul culinary institute'un dekorasyonunu seviyorum ben çok, masaları ve sandalyeleri falan, sahipleri mimarmış sanırım :) neyse aynı gün ben pera müzesine sen culinary institute'a gitmişsin, sen yemek pişirirken iki adım ötende ben oryantalist ressamları hayranlıkla izliyordum :)
yaptıkların harika görünüyor, yemek yapmak zevkli iş, ben yeni yeni keşfediyorum, cafefernando.com, portakalagaci.com ve evcini.com sağolsun, bolca faydalanıyorum :)
pizzayı evde yaparken fırından ekmek hamuru alıyorum, biraz yağlayıp bekletiyorum ve muhteşem bir hamur elde ediyorum, bu da benden tavsiye olsun, öpüyorum :)
Özlemcim burası tam senlik bence de... Sen benim gibi Turist Ömer modunda gitmezsin eminim..:)
Çiğdem,
Çok komik yaa.. Hakikaten dip dibeymişiz demek ki aynı zamanlarda.. Bilsek çıkışta bir kahve içerdik hatta..
Doğu'nun Cazibesini beğendin mi bakalım? Ben bayılmıştım o sergiye..
çok beğendimm, hepsi ayrı güzeldi ama favorim 5. kat :)ben zaten fotoğrafta da en çok portre severim :) mekan, manzara falan iyi hoş ama insanın yüzündeki duyguları hiçbir şey yaşatmıyor:)
kahveyi başka zamana saklayalım o zaman ;)
Yorum Gönder