Amsterdam gezisi ile ilgili genel notlar yazısını yazmamaya karar verdim, çünkü aklıma gelen her şeyi yazılarımda detaylı bir şekilde anlatmışım zaten. Ama hiç bahsetmediğim iki Amsterdam klasiği daha kalmış. Kapanış öncesi onlara da değinmeden geçmeyeyim istedim.
İşte onlardan ilki geliyor: bisikletler! Her yerdeler... Kaldırımlarda, köşe başlarında, köprü üstlerinde, meydanlarda, orada burada... (İki bisiklet arası dilek tutuyorum!)
Amsterdam, küçük, düz ve her yerde mutlaka bisikletliler için ayrılmış yollarıyla bisikletle her yere ulaşımın ve bisiklet sürmenin çok kolay olduğu bir şehir. Şehirde 1 milyona yakın bisiklet varmış. Bisikletlerin üzerinde de her çeşit insan var. Topuklu ayakkabılı kadınlar, alışveriş yapıp aldıklarını bisikletinin önündeki sepete yerleştirmiş kızlar, takım elbiseli bir iş adamı, bisikletinin sepetine bebeğini ya da köpeğini yerleştirmiş kadınlar, sohbet ederek yan yana giden üç-beş bisikletli genç, bisikletiyle giderken köpeğini de sabah koşusuna çıkarmış olan bir adam, yan yana bisiklet süren yaşlı bir çift... İşte birkaç örnek:
Daha fazlası için de bu siteye bakmanızı öneririm. Sitenin sahibi 73 dakikada 82 bisikletli fotoğrafı çekmiş ve hepsi de tamamen Amsterdam bisikletlilerini yansıtan görüntüler.
İso'cum tüm bisikletlerin ne kadar alelade olduklarına dikkat çekmişti. Ben de her zamanki gibi gazı alıp "Bizde olsa..." diye konuşmaya başlamış ve bir süre susmamıştım. "Adamlar için işlevselliği önemli tabi, bizde olsa bisiklet süsleri satılırdı kesin! Üzerlerindeki aksesuarlardan bu genç kız bisikleti, bu kokoş hatun bisikleti, bu iş adamı bisikleti, bu gariban bisileti diye şıp diye anlardık!" Ya da şöyle konuşmalar da olabilirdi, "Biliyor musun, bilmem kim bisikletini altın tozuna batırtmış ayol!" ya da "Tekerlerine Swarovski taşlar taktırmış." Ama bu furya çabuk biterdi bizde, çünkü pedal çevirmek bir emektir ve biz "zaten işte/okulda yoruluyorum, atlar arabaya/taksiye giderim" derdik. Bisiklet trafiği düzenlemelerine ve kazalara hiç girmiyorum bile, dikkat ederseniz uzatmamak için yalnızca işin gösterişçi zihniyet boyutunda kalıyorum!
Ben bunları düşünedurayım, aslında bu gösterişsiz bisikletlerin tek bir sebebi varmış: Amsterdam'da bisiklet hırsızlığı inanılmaz boyutlardaymış! Sırıtıyor muyum ne? Tabi ki hırsızlığı desteklediğimden değil, ama dışarıdan baktığımızda her şeyin mükemmel işliyormuş gibi göründüğü ve imrendiğimiz bir Avrupa şehrinde de düzensizlik, kuralsızlık, kanunsuzluk adına bir şeylerin olması bir tür "yalnız değiliz" hissi yarattı galiba. Hiç sırıtmamam gerektiğini biliyorum; aslında o kadar yalnızız ki!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder