24 Nisan Cuma günü yola çıkıyoruz. İstikamet Antakya! Bir gece konaklamalı kültür turumuzun otel, yemek ve ulaşım organizasyonu yine annem ve babama ait. Tur rehberiniz ise karşınızda duruyor! Gidilecek yerlerin listesi ve bunlar hakkında kısa kısa bilgilerin olduğu not kağıtları elimde. Gidilecek noktaya yaklaşırken, müzik kısılıyor ve bana kulak veriliyor. Benim de elimde bir mikrofonum eksik. Sormayın, çok havalıyım! :)
Neyse, tur rehberi olarak gidilecek ilk durağımızı Tunus'taki Bardo Müzesi'nden sonra dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesi olarak bilinen Antakya Mozaik Müzesi olarak belirlemiştim. Buranın hep çok güzel bir müze olduğunu duyardım, ama açıkçası bu kadarını da beklemiyordum. Müzenin girişi 8 TL, ama biz 20'şer TL ödeyerek kendimize birer Müze Kart çıkarttık. Böylece bir yıl boyunca Türkiye'deki 300'ü aşkın müzeye bedava giriş hakkı kazandık.(İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne hâlâ gidemediğimiz için İstanbul'daki ilk durağımızın da orası olması gerektiğini düşünüyorum.)
1932 yılında kurulmasına karar verilen bu müzenin inşaatı 1939'da tamamlanmış. Antakya ve çevresindeki kazılar 1932'de başlamış. II. Dünya Savaşı'nın patlamasıyla da sona ermiş. Çıkarılan eserlerin tanzim edilmesi ve müzenin açılışı ise Hatay'ın kurtuluş günü olan 23 Temmuz 1948 tarihine denk geliyor.
Girer girmez önce Antakya Lahdi'ni görüyorsunuz. Arkeoloji literatüründe Sidemera tipi olarak adlandırılan bu lahit bir bina inşaatı sırasında temel kazılırken çıkarılmış. M.S. 3. yüzyıldan kalan bu yekpare lahitten çıkan iskeletlerin Alpin ırkına ait olduğu tespit edilmiş.
Müzede temel olarak taş eserler (mozaik, heykel, sütun başları gibi), metal ve cam eserler, tabletler, sikkeler ve benzeri tarihi eserler bulunuyor. Mozaiklerin büyük çoğunluğu M.S. 2. yüzyıl ile 5. yüzyılın sonuna kadar olan evrede yapılmış eserlerden oluşuyor. Roma İmparatorluğu bölündükten sonra Doğu Roma, resim sanatının ve yer mozaiklerinin merkezi haline gelmiş. Antakya ise Doğu Roma İmparatorluğu'nun en büyük üçüncü kenti olduğu için önemli bir sanat merkezi sayılıyormuş.
Mozaiklerde genellikle mitoloji, doğa, günlük yaşam ve soyut kavramlar gibi konular işlenmiş. Ancak yalnızca dekoratif amaçlı yapılan mozaikler de bulunuyor. Antakya'daki mimari yapıların tabanında kullanılan çok renkli ve figüratif mozaikler şehrin refah düzeyinin yüksek olduğunu göstermekteymiş.
İşte sizlere mozaiklerden birkaç örnek:
Müzenin geri kalan bölümlerindeki objelerden ve Asi Nehri'ne bakan bahçesindeki kalıntılardan birkaç görüntü de aşağıda bulunuyor:
Bir kültür mozaiği olan Antakya'ya da böyle zengin bir mozaik müzesi yakışırdı zaten. Yolu düşen herkesin bu müzeyi mutlaka görmesini tavsiye ediyorum. Sergilenen eserler dışında yer yokluğundan dolayı pek çok eserin de bahçede ya da depoda bakımsızlık içinde beklediğini duymuşsunuzdur. Aslında müzede toplam 35,000 adet tarihi eser olduğundan, ama yer sıkıntısından dolayı bunların yalnızca 2,700 adetinin sergilenebildiğinden haberiniz var mıydı? Umarım uzun zamandır süregelen bu sorun bir an önce çözülür ve kentin en önemli kültür noktalarından biri olan bu arkeoloji müzesine de hak ettiği yer ve bakım olanakları sağlanır.
2 yorum:
Antakya'da sadece mozaik müzesini gezmediniz umarım. Kentin havası, suyu, toprağı bir başkadır çünkü... Ben de ilk kez 2 yıl önce gittim bu kültür ve dinler mozaigiyle bezeli Antakya'ya. Osmanlılar döneminde sabunhane olarak kullanılan daha sonra restore edilerek butik otele çevrilen Savon'da konakladık. Harbiye çok orjinal bir yer. Uzun Çarşı'da, bugüne kadar gördüğüm en sıcakkanlı ve misafirperver insanlarla karşılaştım. Kiliseleri, camileri, ören yerleri, mozaik müzesi veee nefis yemekleriyle unutamadığım bir yer Antakya.
:)den,
Hımmm, beni pek tanımıyorsunuz anlaşılan.. :) Sadece mozaik müzesini görüp dönmek olur mu hiç! Neredeyse ayak basmadığımız yer kalmadı diyebilirim. Sırayla gelecek yazılar. Önümüzdeki birkaç gün boyunca Antakya yazıları olacak burada.. Beklerim..:)
Sevgiler.
Yorum Gönder