İki derviş uzun bir tefekkür molası sonrasında dergahlarının bahçesinde oturmuş nargile tüttürüyorlarmış. Dervişlerden bir tanesi diğerine son derece kızgınmış. Diğerine dönmüş ve şöyle demiş:
- Bre kardeşim, öyle güzel diyarlara gittik, gezdik, gördük, geldik de bir tane bile düzgün fotoğraf çekmez mi insan? Bu genç yaşlarımıza dair adam gibi hiçbir resim olmayacak sayende!
Diğer derviş gücenik bir şekilde kızgın olana dönmüş,
- Benim gönül gözüm bu fotoğrafların hepsini güzel görür nur yüzlüm. Hem bilmez misin sanki, önemli olanın suretimiz değil maneviyatımız olduğunu.
- Doğrudur, zira maneviyat da bir yere kadar. Gönlüm pek ol vermiyor bu resimlere! Yaşın ilerlemiş, ellerin titrer olmuş yüce derviş.
- A benim güzel kızım, iyi diyorsun, hoş diyorsun da bu saatten sonra gençleşecek değiliz ya. Giderek daha titrek olacağız elbet. Var mıdır bu işe bir çaren?
Tam o sırada kızgın olan dervişin başına bir hünnap tanesi düşmüş ve yüzü aydınlanmış. Bulduğu çareyi diğeriyle paylaşmış ve diğer derviş de onun bu önerisine çaresiz ol vermiş. Araları düzelen dervişler ağaçtan bir tabak hünnap toplayıp, afiyetle yemişler! :)
Not: Tatil yazılarım ve fotoğraflarım yolda!
1 yorum:
Aşk odunda pişmez idim
Görür iken görmez idim
Sevda nedir bilmez idim
Hünnap nedir bilmez iken
Derdi destur etmez idim
Sufi idim sezmez idim
Can-u dosta sürmez idim
hünnap nedir bilmez iken
Gonul ol vermez bu hale
Kah hamuş ol kah suare
Derman bulunmaz bicare
Hunnap nedir bilmez iken
Yorum Gönder