Sinirlendin mi? Tae-Bo Yap, Geçer!

Neşeliyken, sinirliyken, canınız sıkılıyorken, yerinizde duramıyorken, coşmuşken, yani kısacası her durumda yapabileceğiniz en güzel sporun tae-bo olacağını söyleyebilirim. Yani bana iyi geldiği kesin, ama sizin adınıza konuşmayayım. Ancak sinirliyken yapılmasını kesinlikle tavsiye ettiğimi söylemeliyim. Acayip iyi geliyor. Renginiz atmış bir şekilde girdiğiniz dersten yüzünüzde gülücüklerle çıkacağınızı iddia ediyorum!

Şimdi ilk olarak en öndeki yerinizi alın ve aynadaki aksinize konsantre olun. Çünkü gördüğünüz bu yüz, artık sizin yüzünüz olmayacak. Artık karşınızda yumruk ve tekme atmak istediğiniz kişiler sizi bekliyorlar! İmgeleme zamanı! Isındıktan sonra önce düz yumruklarla başlıyoruz. Sağ ön, sol ön, sağ yan, sol yan... Tek yumruk hareketleri için "daha az gıcık olduğunuz" insanları aklınıza getirin. Sizle fazla bir alakası olmayan, televizyonda görüp gıcık olduğunuz kişiler, politikacılar, uzak komşuların komşularıyla ilgili hikayelerde gıcık olduğunuz karakterler, vs... Yani yüzünü gözünü dağıtmak istemeyip, biraz hırpaladıktan sonra bırakmak istediklerinizi... Asıl keyifli bölüm kombinasyonlarda başlıyor. Sağ ön, sağ tekme, sol ön, sol tekme... Hımmm, ikili kombinasyonlar için daha yakın birilerini seçmelisiniz ki keyfi olsun! (Her anlamda) uzak akrabalar ("uzak" olmalarının bir sebebi vardır elbet!), sinir bozma potansiyeli olan iş arkadaşları, patronlar, eski arkadaşlar ("eski" olmalarının bir sebebi vardır elbet!) gibi.. Ama asıl keyifli bölüm şimdi geliyor. Dörtlü kombinasyon! Sağ ön, sağ aparkat, sağ diz, sağ tekme... Sol ön, sol aparkat, sol diz, sol tekme... Veeee tempooooo!!!

İşte bu bölümde sizi kimse tutamaz! En gıcık olduklarınızı düşünmelisiniz. Ağzını, burnunu kırıp, dişlerini dökmek, beynini sarsmak istediklerinizi bu kategoriye alın. Bir de bu tempolu dörtlü kombinasyonları yaparken Cüneyt Arkın misali grupları yere serdiğinizi de imgeleyebilirsiniz. Mesela dört hareketin her birini uygulayabileceğiniz dört kişilik bir aile, dört kıl iş arkadaşı ya da dönüşümlü olarak ikişer kez darbe vurabileceğiniz bir ana-kız, abla-kardeş gibi!! (Nedense aklıma hep dişiler geliyor! Neyse, dişiler bu durumu anlayacaklardır!) :)

İşte başlıyoruz! Ve sağ yumruğu ağzında sakız, elinde çanta, kaldırımlarda fink atan ve bizi dünyanın sonuna doğduğumuza inandıran komşu kızına göndererek başlıyorum. Sol yumruk üç kuruşluk aklıyla televizyonlarda ahkam kesen sabah programı sunucusuna gidiyor.

Sağ tekme bir politikacıya, sol tekme bir diğerine, ama kim oldukları bana kalsın!

Sağ diz yıllardır hem karısı hem çocukları hem de sevgilisiyle mesut bir hayat süren komşunuza; sağ tekme ise onun sevgilisi olan ve hem kocası hem çocukları hem de komşunuzla mesut bir hayat süren kadına gidiyor! Sağ aparkat bunu ballandıra ballandıra anlatan mahallenin dedikoducu teyzesine, sol aparkat ise "erkektir, yapar, elinin kiridir" diye elindeki örgüden başını kaldırmadan yorum yapan diğer teyzeye gidiyor. Tempooooo!! Sol diz bu hikayeye gülene, sol tekme üzülene , bir yumruk da böylesine yoz ve ikiyüzlü bir hayatın yaşanmaması gerektiğini düşünemeyenlere gitsin!!

Yeni bir ikili kombinasyon başlıyor. Zıpla! Yan dön, en pis bakışını takın, düz yumruk ve yan tekme! Düz yumruk okumayanlara, yan tekme okuduğunu anlamayanlara gidiyor! Sekiz defa!

Şimdi sola dönüyoruz. Bu kez düz yumruk karşısında biri konuşurken sözünü kesen dinleme özürlülerine, sol tekme ise sabit fikirli papağanlara gidiyor! Sekiz defa! Durup baksak mı acaba değişen bir şey oldu mu diye? Yok ya, böyle gelmiş böyle gider bunlar!! Biz temizlik harekatımıza devam edelim.

Sağ tekme çocuk katillerine, sol tekme kafa kesip kaçanlara, sağ yumruk namusunu korumak için on dört yaşındaki kızını oğluna öldürtenlere, sol yumruk ise düğün yerinde katliam yapanlara gidiyor!! Saydır!!!

Sağ yumruk sokak hayvanlarına eziyet edenlere, sol yumruk çevreyi kirletenlere ve harcadığı elektrik ve suyun da doğayı baltaladığının bilincinde bile olmayanlara gitsin! Saydır!!!

Sağ tekme görgüsüzlere, sol tekme para, statü ve güzellik gibi maddi zenginliklerle kalıcı dostluklar, iyi evlilikler, doyumlu bir hayat gibi manevi zenginlikler elde etmeye çalışıp, bunu başaramayınca da bunalıma giren yarım (pardon çeyrek) akıllılara gidiyor!! Sağ yumruk marka panosu gibi dolaştığında kendini asilzade sananlara, sol yumruk ekmeğin fiyatını bilmeyecek kadar bu dünyadan kopuk olanlara, sağ tekme sahte "halk adamlarına", sol tekme din tacirlerine! Tempoooo!!

Sapıklara, her anlamda sahtelere, ikiyüzlülere, yalancılara, temelsizlere, hadsizlere, basiretsizlere, uydum akıllılara, kendini cin sanan salaklara, cinliklerini bir kez olsun hayırlı bir iş için kullanmamışlara, laf ulaklarına, laf ebelerine, altın semerine rağmen eşekliği baki kalanlara, özgürlük düşmanlarına, özgürlüğü yanlış anlayanlara ya da anlamayanlara, çifte standart uygulayanlara, formalitelere aşık olanlara,televizyon reklamından öğrendiği asit erozyonundan korkup beynindeki erozyona aldırmayanlara, kendi eksikliklerini başkalarının artıları üzerine püskürten kompleks abidelerine saydır, saydır, SAYDIIIIIRRR!!!

- "İmge, iyi misin?"
- "İyiyim hocam, süperim, bomba gibiyim!"
- "Hımm, oldu! Biz yer hareketlerine geçtik de haber vereyim dedim!"
- "..."

7 yorum:

nymphea dedi ki...

He he:) Ben de bu kis spor salonuna giderken birkac kere Taebo derslerine katilmistim ve acikcasi yoga ve pilatesten daha cok hoslanmistim. O 1 saatte hic bir sey dusunmeden havayi yumruklamak, ders bitiminde kipkirmizi yanaklarla ter icinde kalmak cok hosuma gitmisti. Ama bunu senin kadar guzel anlatamazdim:)

Imge dedi ki...

Teşekkürler..:))
Bence devam etmelisin tae-boya.. Bu kadar agresif bir şekilde tepinerek keyif alabileceğin başka bir ortam geliyor mu aklına? :)

Falcon Moon dedi ki...

Tae-bo Terapi! ;)

Yumrukladıkların arasında bir ara sanki kendimi görür gibi oldum... Neyse, Tae-bo olduğu sürece güvendeyim sanırım! :P

Falcon Moon dedi ki...

Yahu ben de diyorum, "Allah Allah, 'aparkat' da neyin nesi oluyormuş?!" Bir baktım, "uppercut" imiş! Bu Türkçe çok komik yav... Naapcaksın şimdi İmge Hn? Bu kelimenin esas Türkçesi var mıdır dersin? :P Ahahahah...!!!

Falcon Moon dedi ki...

OK... per your request and as promised...:

“Sol diz bu hikayeye gülene...” => ben güldüm yaa... :-/

“...bir yumruk da böylesine yoz ve ikiyüzlü bir hayatın yaşanmaması gerektiğini düşünemeyenlere gitsin!!” => Düşünemeyenler tanıyorum ve hayatımın parçasını oluşturan kişiler bunlar... hatta karşılıklı bilerek “aldatan” çiftler de Istanbul’da çokmuş... Amerika’dan geldiğim ilk seneler şok olmuştum... ama bir de son zamanlarda görüyorum ki, bu aslında o durumdakilerin hepsine birşeyler sağlıyor sonuçta... ne blim işte, kimisi (örneğin orta yaşlı dul bir kadın) için bir erkekten ilgi, kimisi (erkek ve dul kadın) için düzenli seks, kimisi için de maddi güven... Yani, kısacası EVERYBODY’S HAPPY!!

Sevinçten uçuyor olmasalar bile, aldatan adamla evli olan kadın boşansam ne halt etcem diye kaygılanmıyo, orta yaşlı dul kadın yalnız diil, erkeğin de artık düzenli bir seks hayatı vardır. Bu, güzel bir resim demiyorum. Ama hikayeleri duya duya ve hikayelerin ardındaki insanların bazılarını Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısıyla eşzamanlı olarak tanımak durumunda ola ola, siyah-beyazlar sanki biraz grileşiyo...

Bu arada, Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısına da bir kaç yumruk, aparkat filan atmamız mümkün mü? Nasıl yapılır bu? Ben bir güzel haddini bildirmek isterim walla...

Tabii çok çok çok kötü aldatmacalar da var, burada olsun Amerika’da olsun... bir çok yerde... ama karşılığında yapılacaklar ve yapılanlar farklı sanırım...

Neyse, devam ediim... evet nerede kalmıştım...

“...yan tekme okuduğunu anlamayanlara gidiyor! Sekiz defa!” => Arada okuduklarımı anlamıyorum sanırım...

“Bu kez düz yumruk karşısında biri konuşurken sözünü kesen dinleme özürlülerine... Sekiz defa!...” => böylelerine gıcık olma eğilimimle birlikte, ben de arada yaparım.

“...sol yumruk ekmeğin fiyatını bilmeyecek kadar bu dünyadan kopuk olanlara...” => inan ki bi halk ekmeğin parasını bilmiyorum ya... beyaz undan sakınıp, genellikle kepekli, tahıllı ekmek ve ekmek-ürünleri takıldığım için... örneğin Komşufırın’ın vişneli-kepekli kurabiyeleri ya da tahıllı simitleri... ya da arada bir kaç tane zencefilli kurabiye... ama bunların fiyatlarını biliyorum en azından!

Sanırım hepimiz uzun vadede temelsiziz. Arada basiretsiz olduğum zamanlar vardı sanki şimdiye kadar. “Laf ulağı” olma niyetinden çok uzak bir şekilde başka birinin söylediklerini bir başkasına söyleyerek laf ulağı diye görünmüş olabilirim. [Bu arada “laf ulağı” ve “laf ebesi” arasındaki anlam farkını bir ara açıklayabilirsen sevinirim. (İngilizce anadilim olduğu için, onu bilmeyenlere burada söylemiş olayım.)] Son olarak da epey kompleksli biriyimdir (belli olmuştur o da artık!).

İşte bütün bunlar yüzünden, sen en iyisi Tae-bo’ya gitmeye devam et... ben de geri geldiğimde yine arkanda bir yerlerde büyük bir ihtimalle olup bitenlerle dalga geçiyor olurum...!

Imge dedi ki...

Falconcum,

Bence bu konuyu kızlar buluşmasında tartışabiliriz. Betül'e de tartışma konularını veririz. Al sana sabaha kadar sohbet edilebilecek bir içki gecesi! :)

Şaka bir yana, aşağıdaki eleştirdiğim şeylerden bazılarını zaman zaman hepimiz yapıyor olabiliriz (laf ebeliği, laf kesme, vs). Benim bahsettiğim daha süreklilik içeren ve başkalarını rahatsız ederek yapılan davranışlardı. ("alan razı satan razı" durumları alan ile satanı ilgilendirir, ama alan'ın ve satan'ın davranışlarından etkilenen üçüncü kişiler varsa yine eleştiririm.)

Ayrıca yalnızca kendi artılarını değil eksilerini de değerlendirebilecek kadar alçakgönüllü ve kendini bilen senin gibi birini eleştirmek haddime mi düşmüş?! Bu yazıda senin üstüne alınabileceğin hiçbir şey olamaz!

Not: Laf ulağını, laf taşıyan dedikoducular anlamında kullandım. Laf ebesini ise gerekli gereksiz yere çok ve boş konuşanlar için...

Neyse, en kısa zamanda buluşma ayarlayalım. Zamanı çoktan gelmiş bence..:)

Sevgiler.

Falcon Moon dedi ki...

Bence de. ;) Hope to see you soon! Sevgiler.