Bu aralar çeviri yoğunluğundan boş zamanlarımda yalnızca gezi yazılarını yazıp bitirmeye odaklandığım için başka birçok konuda yazı yazmaya ara verdim. Benim tempom bir süre daha böyle gidecek gibi görünüyor. O yüzden ara sıra kısa kısa özet halinde böyle derleme öneri yazılarıyla da karşınıza çıkabilirim.
Öncelikle bu dönemde okuduğum iki kitaptan bahsedeyim. Birincisi Ahmet Ümit'in Bab-ı Esrar adlı romanı, diğeri ise Refik Halid Karay'ın Bugünün Saraylısı adlı romanıydı. Ahmet Ümit'in Bir Beyoğlu Rapsodisi kitabını çok severek okumuştum. Bu sefer de aynı sürükleyici anlatımı bulmak mümkün, ama aynı tadı bulamadığımı söylemeliyim. Elif Şafak'ın Aşk'ını çok beğenerek okuduğum için bu kitabı da büyük bir hevesle elime aldım, ama bana fazla klişe sonuçlara varan, sıradan ve fazlasıyla tahmin edilebilir bir polisiye kurguya sahip bir kitap gibi geldi. Mevlana ile Şems ilişkisinden ziyade Konya'yı merak etmemi sağladı diyebilirim. Yine de Elif Şafak'a teşekkür ettiğim nedenden dolayı Ahmet Ümit'e de teşekkür edebilirim diye düşünüyorum: Mevlana, Mevlana öğretileri, Şems-i Tebrizi ile ilgili bir merak uyandırmak hiç de az şey değildir! Ayrıca iki kitabın da arkasında yer alan kaynaklara bakmak bile bu eserlerin nasıl bir emek ürünü olduğunu zaten gösteriyor. O yüzden ellerine sağlık, Ahmet Ümit...
Bu süre zarfında okuduğum ikinci roman olan Bugünün Saraylısı'nı ise çok beğendim. Ben bu tür eski Türk klasiklerine bayılırım. Hem Osmanlı'nın son dönemleri ve Cumhuriyet'e geçiş sonrası geçenleri hem de Cumhuriyet ve modern yaşamın nispeten oturmaya başladığı 1940'lar ve sonrasına ait olanları. Bu kitap ikinci kategoriye giriyor. Maddi zenginlik ve fiziki güzelliğin tek başına asla yeterli olamayacağına, sonradan görmeliğe, maddiyat karşılığında verilebilecek ahlaki tavizlere, sosyal yapıdaki bozukluklara değinen romanın ana karakterleri mütevazı bir memur olan aile babası Ata Efendi ile Düzce'den gelerek evlerine misafir olan uzak bir akraba kızı Ayşen . Düzceli köylü kızı Ayşen diyip geçmeyin ama, benden söylemesi! :)
Ailece Bienal'e gittiğimiz pazar gününün akşamında annemle babamı yolcu ettikten sonra İso'cumla G-Mall'daki Num Num'a giderek yemeğimizi yiyip sinema sezonunu açtığımızı söylemiş olabilirim. Çağan Irmak'ın Karanlıktakiler filmiyle sezonu açtık ve şahsen filmi çok beğendiğimi söyleyemem. Çağan Irmak'ın diğer filmlerinde karakterlerin ve hikayenin anlatımı çok daha başarılıydı diye düşünüyorum. Burada ise iki tane arızalı karakter (ana-oğul) var, ama arızalarını filmin son on dakikasında tam olarak anlayabiliyoruz. O zamana kadar da doğal olarak hikayelerinden pek fazla etkilenemiyoruz. Oyunculuklar başarılı. En çok da Erdem Akakçe'yi başarılı buldum. Meral Çetinkaya'nın oyunculuğunu beğenmeme rağmen biraz abartılı bulurum; Derya Alabora'ya ise oynadığı karakter itibariyle çok fazla bir iş düşmüyordu (keşke düşseydi, çünkü ona da bayılırım). İzlenebilir bir film, ama iz bırakır mı bilmiyorum.
Son olarak size bir lezzet önerisinde bulunayım: Wienerwald. Nişantaşı'nda açılan yeni şubesiyle birlikte Avusturyalı ünlü tavukçu zincirini deneme fırsatını bulduk. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Afiyet olsun! :)
Not: İzlememiş olanlar için yarın akşam 22.30'da Kanal D'de Mavi Gözlü Dev filmi var. Unutmayın!
4 yorum:
Olsun, gezi yazılarını da çok seviyoruz biz:) Oralara gidersem bi gün diye linklerini saklıyorum:P
Bab-ı Esrar hakkında benim düşüncelerimi de biliyorsun zaten, Aşk'a hala başlayamadım ama:(
Karanlıktakileri ilk kez senden duydum.. Alla alla bu kadar mı uzaklaştım ben televizyondan, gazeteden!!
Wienerwald Bakırköy'e de açılmak üzere sanırım, merakla bekliyorum bende:P Bu arada çevireceğin kitabı da merakla bekliyorum:P
Nymphea,
Teşekkürler..:)
Aşk'a bir an önce başlamalısın bence.. Burada duyar duymaz Callisto'yu okuyanlardan biri olarak şimdi çevirdiğim kitaptan da sana bir tane imzalayıp vereceğim. O zamana kadar görüşmeyi de başarabilmiş oluruz diye umuyorum! :)
Sevgiler..
Mavi Gözlü Dev'i sinema da izlemiştim.. Başta Nazım gibi şiirleri olan bir şairin benim bildiğim bir sürü ünlü şarkıya söz olmuş dizeleri var ama filmi müzik açısından çok zayıf buldum.Sanatçılar iyiydi ama mekanlar bir sinema havasından uzaktı.Tiyatro gibiydi..
Asortik,
Yorumunu dikkate alarak izleyeyim bakayım. Gerçi iki gündür Okan Bayülgen yüzünden uykusuz kalıyorum, bugün dayanabilecek miyim bilmem, ama sinemada kaçırdığım bu filmi izlemek istiyorum.
Yorum Gönder