Limon Ağacı, 2012 ve Dört Dörtlük

Tahmin ettiğiniz üzere "ortaya karışık" yazılarımdan biri olacak bu seferki yazım. Önce geçen hafta izlediğim iki filmden bahsedeyim. Birincisi evde dvd'sini izlediğimiz Limon Ağacı . İsrail'in önde gelen film yapımcılarından Eran Riklis’in birçok festivale katılan ve ödüllerle dönen filmi kesinlikle izlemeye değer. Filistin-İsrail sorununu insani bir yaklaşımla ele alan bu güzel film, gerçek bir hikayeden yola çıkılarak çekilmiş. Evinin yakınına İsrail Savunma Bakanı’nın taşınması sonrasında güvenlik nedeniyle geçimini sağladığı limon bahçesinin kesilmesine karar verilen Filistinli bir köylü kadınının mücadelesi anlatılıyor. Filistinli köylü kadının limon ağaçları için verdiği mücadele ile aslında Filistin'in mücadelesi anlatılıyor da diyebiliriz. Filmin son sahnesindeki görüntü insanın midesine yumruk oturtacak cinsten. Oyunculuklar başarılı. Konu ve konunun anlatım şekli başarılı. Duyarlılığın ve güçlü duruşun iki kadın karakter yoluyla aktarılmış olması da ayrıca hoşuma gitti. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum.













(Not: Sandy Tolan'ın Limon Ağacı kitabı da okunacaklar listemde bulunuyordu, ama birkaç kez başlamama rağmen bir türlü okuyamadım. Galiba en çok da çevirisinden hoşlanmadım. Yaklaşık altmışıncı sayfaya geldiğimde bıraktım. Orada da Ortadoğu'da yaşanan anlaşmazlıklar konu ediliyor ama aynı hikaye değil. Sanıldığı gibi kitap ile film arasında herhangi bir bağlantı olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım.)

Bahsetmek istediğim ikinci film ise 2012. Pazar günü tam sinema havası olduğu için yürüyerek G-Mall'a gitmeye ve 2012 filmini izlemeye krar verdik. Az çok nasıl bir film olabileceğini tahmin ediyorduk, ama bu kadarını da beklememiştik doğrusu! 2012, adı üstünde şu çok konuşulan Maya kehanetinin suyunu biraz daha çıkarmak üzere çekilmiş bir Hollywood filmi. Hazır olun, dünyanın sonu geliyor!!! Ama bu aşamada bile "yüce Amerikalılar" manevi değerlere saygılı olmayı, duyarlı yaklaşımlar sergilemeyi ve insanlığa yararlı olmayı en ön plana yerleştirmeyi unutmuyorlar! Hatta ABD Başkanı gemisini terk etmeyen kaptan rolünde!! Dünyanın en ezik karakteri kahraman bir aile babasına dönüşürken o zamana kadarki kahramanların yok olup gidişine kimsecikler tınmıyor! Oyunculuklar dökülüyor: inanılmaz yapay ve inandırıcılıktan çok uzak! Ve yalnızca görsellik ve efektler açısından büyük bir beklentiyle gidilebilecek bir film olarak bu yönünün de inandırıcılıktan çok uzak olduğunu söyleyebilirim. Knowing filmindeki metro ve uçak kazası sahneleri kesinlikle daha etkileyici ve inandırıcıydı. Ya da DOT'un Shopping & F***ing oyunundaki kusma sahnesi. :)

(Resimler her zamanki gibi buradan alınmıştır.)

Neyse, yine de "alırım elime patlamış mısırımı, klişeleriyle biraz dalga geçer, vakit geçiririm" diyorsanız gidebilirsiniz. Ama özellikle tavsiye edeceğim bir film değil. G-Mall'da izleyenler için bir öneri: Çıkışta gece gündüz açık olan G-Art'a da uğrayın. Beyza Boynudelik, Burçin Erdi, Canan Atalay ve Zeliha Akçaoğlu'nun dörder tablosuyla katıldığı Dört Dörtlük sergisine bir göz atabilirsiniz. 9 Aralık'a kadar açık kalacak bu sergide benim favorim ise Burçin Erdi'nin "Fısıltı" adlı dörtlüsü oldu.

Sanatsız kalmamanız dileğiyle...

6 yorum:

Ayşe'nin Kitap Kulübü dedi ki...

Sevgili İmgeleme;

Limon Ağacı kulüpte sunum yaptığımız kitaplardan biriydi ve çeviri ve yazım hataları ile o kadar boğuşmak zorunda kalmıştım ki neredeyse yarım bırakacaktım. Ama İsrail-Filistin meselesinin başlangıç noktasını ve sonrasını öğrenmem açısından çok iyi gelmişti. Kitaptaki bu sorunu sonra Pegasus Yayınevi'ne yazmış ve aldığım cevapta da bunun düzeltildeceği kitapla ilgili biraz sorun yaşadıkları olmuştu. Yine de naçizane yavaş yavaş okunmalı derim.
Sevgiler
Ayşenin Kitap Kulübünden
Billur

nymphea dedi ki...

Ben de kitabini cok merak ediyordum istek listeme almistim ancak filmin cekildigini bilmiyordum, daha cekici geldi simdi, galiba ben de izleyemeyi tercih edecegim:)

2012 ise nedense bende cok merak uyandirmadi, ayni tarzdaki filmlere benzer diye dusunuyorum. Uzun suredir de sinemaya gitmedim, heralde ilk tercihim bu olmaz:)

Bu arada Imgecim, Aralik ayinda goruselim artik diyorum..Kendine iyi bak:)

berna dedi ki...

Hiç duymadım bu filmi(limon ağacı).
Hemen izleyeceğim...2012 yi izlemek istiyorum aslında tahminde edebiliyorum...Çok güzel tavsiyeler teşekkürler...

Imge dedi ki...

Billur,

Kitabın farklı bir kapakla yapılan diğer basımının düzeltilen baskı olduğunu öğrendim. (Sarı değil de beyaz kapaklı olan.) Keşke ilk denememi o kitapla yapsaymışım. Şimdi filmini izledikten sonra biraz zor olacak yeniden okumam (kitaptan sonra film yapabiliyorum, ama filmden sonra kitap olmuyor ne yazık ki) ama belki bir iki sene sonra dönüp bir deneme yapabilirim..:)

Nymphea,

Filmi kesin izlemelisin. Kitabı okumak istersen de en son basımı tercih etmeni öneririm. Onda basım ve çeviri hataları düzeltilmiş çünkü..

Sinema sezonunu 2012'yle açmanı önermiyorum!! Aralık ayı konusunda da hemfikirim. Bayram dönüşü hemen haberleşip görüşelim derim..

Berna,

Rica ederim. Umarım beğenilerimiz örtüşüyordur ve tavsiyelerimden memnun kalırsın.

Sevgiler..

Unknown dedi ki...

limon ağacı, dış politikayla ilgili olmayanların bile ilgisiz kalamayacağı bir hikaye. ancak filmin o derece başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim... bir filmin sadece politik ya da sosyal içerikli olduğu için, iyi olması gibi birşey söz konusu değil...

2012 için haklısın. çok uyduruk olmuş.

göksel

Imge dedi ki...

Göksel,

"Bir filmin sadece politik ya da sosyal içerikli olduğu için, iyi olması gibi birşey" elbette söz konusu olamaz. Yazımdan böyle bir anlam çıkarmamışsındır umarım. Ben konunun anlatılış biçimini, karakterlerin rollerine cuk oturmuş olmalarını ve (en çok da iki kadın ile ilgili) bakışmalar ve tavırlar gibi detayları beğendim. Zaten ancak "beğendiğim/beğenmediğim" filmlerden söz edecek kadar bilgim var sinema hakkında. "İyi/kötü" demek sinema eleştirmenlerinin işi olsun..