Belem

Bildiğiniz üzere Portekiz denizci bir ülke ve 15. ve 16. yüzyıllarda gerçekleştirdiği keşiflerle de altın çağını yaşamış. İşte şehirde o keşiflerin başlangıç noktası sayılabilecek nokta ise Belem bölgesi. Vasco da Gama'nın da yer aldığı keşif filosu 1498 yılında buradan denize açılarak Hindistan'a ulaşmış. Belem'e şehir merkezindeki Praça da Figueira meydanından kalkan ve diğer yönünü ise Kale'ye giderken kullanabileceğiniz 15 numaralı tramvayla ve birçok otobüsle gidebilirsiniz. Lizbon'un en uzun şehir içi yolculuğu sizi bekliyor diyebilirim: yaklaşık 15-20 dakika gideceksiniz! :)

Burada görülecek yerlerin başında Belem Kulesi (Torre de Belém) geliyor. Bu kule Portekiz Kralı I. Manuel’in talimatıyla 1515-1521 yılları arasında Tejo nehrinin kıyısında bir kale olarak düşünülerek inşa edilmiş. Sonraki yüzyıllarda ise deniz feneri, hapishane, gümrük kontrol noktası olarak kullanılmış.

Diğer önemli bina ise Jeronimos Manastırı sayılabilir. Manastırın içini gezmedik, ama burada Portekiz halk şairi Camoes ile Vasco da Gama’nın mezarlarının bulunduğunu not etmişim.

Deniz kıyısında diğerleri kadar eski olmasa da yine simge haline gelmiş olan Kaşifler Anıtı da görülmesi gereken şeylerden biri. Portekiz’de ilk denizcilik okulunu kuran Prens Enrique el Navegante’nin (Denizci Henri) ölümünün 500. yıldönümü dolayısıyla 1960 yılında yaptırılan bu anıtta elinde bir gemi tutan Denizci Henri’nin arkasında Portekiz’in ünlü denizcilerinin, askerlerinin ve sanatçılarının heykelleri yer alıyormuş.














(Kendi görsellerime pek bayılmadığım için yukarıdaki kolajda Google'cığımın görsellerinden yardım aldığımı itiraf ediyorum.)

Belem'de bunların dışında görülebilecek ve gezilebilecek birçok yer daha var. Örneğin, Deniz Müzesi bunlardan biri (biz gezmedik). Deniz kıyısındaki Belem Kültür Merkezi'ne uğrayabilirsiniz. İçinde Modern Sanat Müzesi de olan bu yapının önündeki kafede Kaşifler Anıtı'na karşı bir içecek molası verebilirsiniz. Bu arada Modern Sanat Müzesi'nde kadın tamponlarından yapılan avizeyi görünce yabancı bir ülkede hemşehrimi görmüşüm gibi sevindim (gerçi böyle sevinçlerim yoktur, ama aşinalık coşkunluğu diyebiliriz bu duruma). "Aaa, İso bak, ben bunu bienallerden birinde görmüştüm İstanbul Modern'de!!" Az önce Google'dan öğrendiğime göre Portekizli sanatçı Joana Vasconcelos'un on dört bin tampon kullanarak yaptığı bu avize İstanbul Modern'de 2006 yılında açılan "Venedik İstanbul" sergisinde Gelin adıyla sergilenmiş. Demek oradan hatırlıyormuşum.














Sırada Belem'deki son durağımız var: Pasteis de Belem. 1837'den beri varlığını sürdüren bu meşhur pastanenin kendisi kadar meşhur olan tatlısı ise üzerine pudra şekeri ve tarçın serpiştirilerek mideye indirilen Belem çöreği. Milföy hamurunun içine doldurulan kremasıyla ağızda çok hoş bir tat bırakan bu tatlının taklitlerinden sakınınız! Lizbon'da birçok yerde gözünüze çarpan o küçük çöreklerin buradakinin tadıyla alakası yokmuş, çünkü Pasteis de Belem'in başka yerde şubesi yok ve tarifi de kendilerine saklıyorlarmış.














Şu ana kadar Lizbon'un en önemli yerlerini gördük sayılır. Ama hem şehir içinde hem de şehir dışında görülecek daha pek çok yer var. Sırada Gulbenkian Müzesi olacak. Ama araya İstanbul yazıları da alabilirim. Hmmm, nasıl devam etsem acaba? :)

6 yorum:

zizim bizim dedi ki...

gitmek istediğim bir şehri sayende keyili keyifli gezdim, teşekkürler. bir gün gidersem yazılarından hayli faydalanacağım :)

Imge dedi ki...

zizim bizim,

Rica ederim, her türlü desteğe hazırım! Yazılı, sözlü, haritasal... :) Blogda keyifle gezinmene sevindim, daha keyiflisini en kısa süre Lizbon sokaklarında yapmanı umarım..

Sevgiler..

billur dedi ki...

Kıskanmıyorum Kıskanmıyorum Kıskanmıyorum:))Kıskanmayacağım!

Yazılar çok hoş....


Sevgiler

Imge dedi ki...

Billur,

:)))

Teşekkürler.. Sevgiler..

NzN dedi ki...

İmge;
O minnoş tatlıların tadından hiiç bahsetmemişsin ama pek lezzetli değil mi? Ben ki tatlı sevmem ayrı bir keyif almıştım o minnaklardan :)

Acaba süper "turist" gazına mı gelmişim zamanında ?!:)

Imge dedi ki...

Nzn,

Evet, güzel bir lezzetti ama "çoook inanılmaz tatlar" olduklarını da düşünmüyorum açıkçası. :) Ya turist gazından ya da damak zevki farkından kaynaklanan bir uyuşmazlık olmuş aramızda demekki..:)
Sevgiler..