İmge Harikalar Diyarında: Sintra ve Pena Sarayı

28 Nisan gününü günübirlik geziye ayırdık ve ilk durağımızı Sintra olarak belirledik. Lizbon civarında yarım ilâ bir saat uzaklıkta pek çok şirin kasaba bulunuyor. Bunlardan en önemlisi Sintra sayılır çünkü hem doğal güzellikleri hem de tarihi mirasıyla gerçekten görülesi bir güzellik burası. Cascais (yazlık kent gibi), Estoril (kumarhaneleriyle ünlü), Cabo da Roca (şimdiki aklımız olsa gider miydik bilmem!) ve farklı bir güzergahta ise daha din turizmi olarak adı geçen Obidos & Fatima şehirleri görülebilecek yerler arasında. İşte ilk üç şehre istediğiniz ulaşım aracıyla gidebileceğiniz ve bu şehirlerin içinde de kullanabileceğiniz sınırsız günlük turist biletinin fiyatı 12 EURO!

Lizbon'dan Sintra'ya çok sık (20-30 dakikada bir) tren kalkıyor. Biz de Çarşamba sabahı Rossio Tren İstasyonu'ndan yola çıkarak saat 10.00 gibi Sintra'da olduk. Sintra'da gezilecek yerler arasında Sintra sarayı, Pena Sarayı, 8. yüzyılda Araplar tarafından inşa edilen Kale, Monserrate Sarayı, küçücük şehir merkezindeki Saat Kulesi, bir sürü kilise, park ve müze var. Ancak Sintra Sarayı o gün kapalı olduğu için ve kalelerden çok da keyif almadığımız için biz doğrudan önemli noktalar arasında ring sefer yapan bir otobüse kendimizi atarak Pena Sarayı'na gittik. Otobüsün saraya giderken çıktığı o ağaçlı yollara bayıldım (Kahlenberg Tepesi'ne çıkarkenki o ormanlar gibiydi). Zaten şehrin tamamının yemyeşil olduğunu söyleyebilirim.

19. yüzyıl Portekiz romantizminin en güzel örneklerinden biri olan Pena Sarayı'na ise tek kelimeyle hayran kaldım diyebilirim. Şimdiye kadar gördüğüm en masalsı ve şirin saraydı.














Kapısından girer girmez, hatta bahçesinden gördüğüm andan itibaren adeta kendimden geçtim ve herhalde en çok fotoğraf çektiğim yer de burası oldu. Önceden bir şapel ve manastır olarak kullanılan bu saray 1755 depremi sırasında neredeyse yıkılacak hale gelmiş. 1842-54 yılları arasında ise Kral ve Portekiz Kraliçesi II. Dona Maria'nın emriyle buranın saray olarak inşası gerçekleştirilmiş. İçerideki pek çok oda gezilebiliyor: kabul salonları, kral ve kraliçeye ait odalar, sarayın mutfağı, gözetleme kulesi, kraliçenin terası, şapel, vs. gibi birçok bölümü görebilirsiniz. Eğer içerisiyle ilgilenmiyorsanız yalnızca sarayın dışını ve bahçelerini gezmek için de bilet alabilirsiniz, ama bence gitmişken her yerini gezin bu masallardan fırlamış gibi görünen şekerden sarayın...














Buradan çıktıktan sonra şehir merkezine inerek kapalı olan Sintra Sarayı'nı ve Saat Kulesi'ni gördük ve meydanda kısa bir mola verdik. 50'lik biralarımızın geldiği bardakları görüyor musunuz? O yorgunluğun üstüne "Aaa, ne güzelmiş!" falan diye biralara saldırırken fark etmemiştik, ama meğer o kazık şeklindeki bardakların iletmek istediği bir mesaj da varmış! Bardakların şekliyle uyumlu bir hesabın gelmek üzere olduğunu anlatmaya çalışıyorlarmış bize! :)














Saat 14.00 gibi kalkarak Cabo da Roca'ya gidecek otobüslere binmek için durağa giderken içimizden hâlâ bu şirin kasabada zaman geçirmek, dar ara sokaklarındaki şirin butiklerinden alışveriş yapmak, belki birkaç parkına ya da müzesine uğramak geliyordu. Ama daha iki yer daha göreceğiz. Bunlardan ilki de Avrupa'nın bittiği nokta olan Cabo da Roca! Gitmenizi tavsiye eder miyim? Az sonraaaa!! :)

2 yorum:

Gece dedi ki...

Çok yardımcı oldu, teşekkürler.

Imge dedi ki...

Gece,

Rica ederim. Keyifli gezmeler. :)