Sosa, Otto, Selim Bebek ve Sondan Sonra

Tatil yazıları yazdığım zamanlarda blogumu bir süreliğine adeta bir gezi bloguna dönüştürüyorum. Ama sanmayın ki o arada İstanbul'da boş duruyorum. Geçtiğimiz haftayı kısaca özetleyecek olursak:

Öncelikle gezi sonrasında çeviriye tam gaz dönüş yaptım çünkü bu hafta içinde elimdeki kitabı teslim edip, yenisini alacağım. Salı günü İş Kuleleri'ndeki Sosa'da sağlıklı bir öğle yemeği yemek üzere Beyza'yla buluştuk. Görüşmediğimiz birkaç ayın biriken havadislerini erittik birlikte.

Çarşamba sporcu ekip olarak toplandık. Bu kez Otto Sofyalı'da bir araya gelerek Suna'nın geçmiş doğum gününü de kutladık. Otto Sofyalı'nın da en az diğerleri kadar keyifli bir mekan olduğunu söylemeliyim. O gün gelip giden sesimle 'boşlukları doldurun' tarzında bir konuşma stili sergileyerek sesimin soluğumun kesileceğinin sinyallerini vermeye başlamıştım ki ertesi gün gerçekten de beklenen oldu: sesim tamamen gitti! Dolayısıyla Perşembe günü İso'cumun kafasını dinlediği, onun için keyifli bir gün oldu..:)


















Sesimin Cuma günü biraz, Cumartesi günü biraz daha gelmesiyle sahalara döndüm. Akşam Duru Tiyatro'da oyuna gidecektik. Öncesinde Çağla-Tolga ikilisine uğrayıp ailenin Cimbomlu yeni üyesi Selim Bebek'in ilk Galatarasay formasını üzerine giydirelim dedik. Selim Bebek'in son halini görerek ayların ne kadar hızlı geçtiğine bir kez daha şahit olduk. Yalnız Cumartesi trafiğinden dolayı burada istediğimiz kadar uzun kalamadan kendimizi yeniden arabamıza atarak Sondan Sonra'yı izlemeye gittik.

Sondan Sonra, Duru Tiyatro'nun yeni oyunu. Yani iyi haber: önümüzdeki sezon da oynayacak! Hatırlarsanız 17 Nisan günü size 'tiyatro bileti isteyen var mı?' diye sormuştum. Oyunun Mayıs ayında oynamayabileceğini düşünerek biletlerimi satmaya karar vermiştim, çünkü o gün başka bir programımız vardı. Ama sonra bir hafta boyunca kimseden ses çıkmayınca tam MyBilet'e girip biletimi açığa almak üzereyken bir baktım ki oyun Mayıs ayında iki gün oynuyor. Hemen 8 Mayıs Cumartesi için ikinci sıranın ortasından yerimi kaptım tabi.
















(Resimleri Ayaklı Gazete, Akşam ve MyBilet'in sayfalarından buldum.)

Bilirsiniz ben izlemeden önce oyun ya da filmler hakkında hiçbir şey okumam. Yine de bilet alırken MyBilet'teki kısacık açıklamada "sığınakta iki genç...patlama..." gibi bir şeyler okudum ve bir şekilde bir savaş senaryosu izleyeceğimiz aklıma kazındı. (Aramızda kalsın ama canım da hiç savaş konulu bir oyun izlemeyi istemiyordu.) Ama ortada savaş falan yoktu. Bir terörist saldırısı olmuştu ve Louise (Ahu Türkpençe ) gözlerini açtığında kendisini arkadaş çevresinde ezik ve asosyal olarak bilinen Mark'ın (Emre Kınay) evinin sığınağında, onun tarafından kurtarılmış halde bulmuştu. Dışarıda her şeyin yanıp kül olduğunu, etrafın cesetlerle dolu olduğunu ve atılan bombanın zehirinden dolayı kapıyı açmadan beklemeleri gerektiğini söyleyen Mark, sandıklardan çıkardığı konserve yiyecekleri raflara dizip su vanasını takarak sığınağı bir yaşam alanı haline getirmeye başlamıştı bile. Ama nedense haber almalarını sağlayabilecek radyonun yanına pek uğramıyordu! Hmm, bu işte bir şey var gibi...

Dennis Kelly tarafından yazılıp Füsun Günersel tarafından Türkçeleştirilen Sondan Sonra tüylerinizi diken diken edecek bir oyun. Öyle böyle değil, kanınız donarak izleyeceğiniz bölümleri olacağını söyleyerek sizi uyarayım. Zaten şiddet ve cinsellik öğeleri içerdiği için oyuna 16 yaş sınırı konmuş. İnanılmaz bir performans gerektiren bu muhteşem oyun inanılmaz iki oyuncu tarafından başarıyla kotarılmış. Emre Kınay'a da Ahu Türkpençe'ye da hayran kalmamak (hatta Ahu Türkpençe'ye biraz daha fazla hayran olmamak) mümkün değil. Alçakça güç kullanımından doğan şiddet, o şiddetin doğurduğu karşı şiddet ve şiddetin ruhlarda yarattığı travma ve uzun süreli (belki de sonsuza dek sürecek) etkileri... Bu muhteşem psikolojik gerilimi kaçırmamalısınız! Oyunu bu sezon görmek isteyenler 16 Mayıs Pazar günü izleyebilirler. Haziran ayında oynar mı bilmiyorum, ama büyük olasılıkla 16 Mayıs'ı kaçırırsanız önümüzdeki tiyatro sezonunu beklemeniz gerekeceğini sanıyorum.

Başta Ahu Türkpençe ve Emre Kınay olmak üzere tüm Duru Tiyatro ekibinin ellerine sağlık diyorum. İyi ki varsınız! Ve iyi ki Cumartesi gecesi bizi gerim gerim gerdiniz! :)

Pazar gününü de Belgrad Ormanları'nda yürüyüş ile kapattıktan ve akşamına da Pazar akşamının fiks mönüsünü (balık+salata) yedikten sonra artık yeni haftaya hazırız. Hadi bakalım, hepimize kolay gelsin...

2 yorum:

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

İmgeee MNG tur 1 sene boyunca bedava tatil apacak çift arıyormuş.Üste de 5000 maaaşla hemde.Gazatede reklamını gördüm hemen aklıma sen geldin.Bi baksanıza yahu:)

(Bende film-tiyatro izlemeden önce asla bir yorum eleştiri okumam.)

Imge dedi ki...

Biyo,

Valla ilanı görür görmez benim de aklıma ben geldim.:)) Hatta gaza gelip bavulumu toplamaya bile başlamıştım ki İso "Hoop!" diyince kendime geldim! Ben dünden hazırım da çift olarak hayatta hazır olamayız biz yaa, zor valla..:( Artık kim gidecekse onu takip edeceğiz..:)